Hafızamız zayıf değilse dünümüzü hatırlıyor olmamız lazım.
15-20 yıl öncesini düşünün. Belki yine işsiz ya da borçlu idik ama yarınımıza umutla bakabiliyorduk.
Öyle ya, kör talih bir gün bize de güler diyorduk. Birbirleri ile cigarasını paylaşan insanlar "hangi partilisin?" demiyordu.
Terör bitme noktasında, yargıya güven doruktaydı. Particilik ve partizanlık bu kadar yaygın değildi.
Herkes ekmeğinin derdine düşmüş koşturuyordu.
***
"Ne mutlu Türk'üm" demek kimseyi rahatsız etmiyordu. "36 etnik kimlik var" diyen yoktu.
Şimdi içi boşalmış olan değerler o yıllarda henüz bu kadar yıpratılmamıştı.
Mesela aşk...
Sevdik mi tam severdik. Öylesine değildi. Önemliydi birine seni "seviyorum" demek. Ya da birinin bize "sevdiğini söylemesi."
İş olsun diye söylenmezdi bu kelimeler. Değer verilirdi "sevene ve sevilene." 3 günde bir âşık olmazdık, olamazdık.
Ekmek gibi, su gibiydi aşk. Sevmek, emek işiydi... Yüzüne bakmaya utanırdık sevdiceğimizin. Ve onun kıymetini bilirdik. Korunurdu, kollanırdı, ezilmezdi, ezdirilmezdi. Ayrılıklar yok muydu? Tabii ki vardı. Sevgimize sahip çıktığımız gibi, ayrılığımıza da sahip çıkardık.
***
Fakat artık her şey çok kolay elde edildiğinden olsa gerek, aşklar da kolayca son bulur oldu. Evlilikte yaşananlar, boşanınca ortalığa düştü. Eski diyerek küçümsedikleri Türkiye'de; aşka, emeğe, düşünceye, küçüğe, büyüğe, yaşlıya, gence en önemlisi insana değer verilirdi. Oysa şimdi emeksiz zengin olana; "helal olsun işini biliyor adam" deniyor artık. Her şeyimiz farklılaştı. Sinemamız bile. Kimi zaman saf, kimi zaman uyanık, fakat hep iyi niyetli olan ve sosyal konulara değinen Şaban'ın yerini, Recep İvedik aldı. Böylece güldüklerimiz de farklılaştı.
***
Dilimiz ve kıymetlerimiz de değişti. Vatana, bayrağa, dilimize önem verirdik. 'Yha, bys, nslsn, gzlmş' demezdik. Ulusal değerlerimiz vardı. Maillerle, videolarla sahip çıkmazdık 'vatan'a. Kalbimizle, yüreğimizle sahip çıkardık. 'Kardak' için kükrüyorken şimdi başımızı kuma gömer olduk. O yıllarda bayrak gibi, Cumhuriyet gibi "ATATÜRK" de ortak değerimizdi. Ne tesadüf her resmî bayramda hastalanmazdık. Dinî bayramlarımız da bizimdi, resmî bayramlarımız da...
***
Saygılıydık birbirimize. Evimize gelen misafir niyetli değilse, oruçluyken yemek hazırlardık. Mahalle arkadaşlıkları önemliydi bizim için. Bugün komşu, komşuyla selamlaşmaz oldu. İçi boşaltıldı her kelimenin, her duygunun. Güven kelimesi kimsenin umurunda değil artık. Yalan söylemek bir bardak su içmek kadar kolay. Yalanı ortaya çıkınca utanma da yok artık. Eskiden insanlar cahilse kelam etmeye çekinirdi. Şimdi cahiller alkışlanıyor.
***
Sahip olduğu niteliklerle değil, hangi partiden kimin adamı diye değerlendirilir oldu insanlar. Facebook ve twitter'da ne kadar takipçi olduğu da önemli bir kritere dönüştü. Bir işi, ehline değil torpiline göre verir olduk.
***
Ekonomi desen; artık eskisine göre daha borçluyuz. Yeni dedikleri Türkiye'de ekonomiyle övünülüyor ama fabrika açmak yerine olanları sattık. Üretimi artırmak yerine tüketime özendik. Double yol yaptık, IMF'ye borcu ödedik derken iç ve dış borcu katladık. Özelleştirme adı altında devletin kurumları satıldı. Kendi kendine yetebilen ülke iken saman, buğday ve et ithal eder olduk. Üretime yönelik fabrika açamazken, tüketimi özendirerek her yere AVM'ler kondu. Bakkalın, kasabın, manavın devri bitti. İşsizlik 16 yıl öncesinden daha fazla, kredi kartı sahipleri her gün kartın asgarisini bile ödeyememe korkusu yaşıyor, esnafın durumu ise ortada.
***
Değerlerimizden uzaklaştık ve geçmişimizdeki o huzuru kaybettik.
Yeri geldiğinde söylüyoruz; geçmişi olmayan milletin geleceği de olmaz diye.
Doğru, güzel, özlü sözdür. Pratik zekâlı bir millet olduğumuz için, "dün dündür, dünde kalmıştır yarına umutlu bakılmalıdır" sözü de bize aittir. Çünkü dün iyi ya da kötü yaşanıp bitmiştir deriz. Bugün gelinen noktada ise, dün geçmiştir yarın bir bilmece bugün ise bize hediyedir.
İnsanlarımız iş, aş yerine partilileşmeye, gruplaşmaya itiliyor. Dün zaten geçmiş idi, yanlış iç ve dış ekonomi politikaları yüzünden yarınlar endişe kaynağı oldu. Eğer halen borcu borçla çevirebiliyorsanız, kıymetini bilin bugün size bir hediyedir. Uzatmayayım eskiden kıt kanaat geçinirdik ama arkadaşlıklarımız dostluklarımız vardı. Şimdi yine kıt kanaat geçiniyoruz ama eski dostluklar arkadaşlıklar kalmadı. Sizi bilmem ama ben eski Türkiye'yi özlüyorum.