Ülkemizde maalesef siyaset anlayışı etik değil. Dün kara dediğine bugün ak demek, siyasî anlayış olarak yerleşmiş ülkemize.
Etik olmadığı gibi liderler, partiler de sürekli bir kavram karmaşası içerisine düşüyorlar. Örneğin, "Biz her türlü milliyetçiliği, ayaklarının altına almış bir iktidarız. Ben bozkurtla dolaşmıyorum, ben eşref-i mahlûk olan insanlarla dolaşıyorum." diyen liderle, "Erdoğan ve Öcalan başkanlık sisteminde söz kesmiş, bölücü çevrelerden gelen mesajlar da bunu doğrulamıştır." diyen lider için ne değişmiş olabilir ki ittifak kurabiliyorlar?
***
Dün söyledikleri farklı, bugün söylemleri farklı. Kavram karmaşası değilse nedir bu? Geçmişte dedikleriyle bugün yaptıkları birbirine uyuyor mu?
Diyeceksiniz ki; siyaset bu. Tamam ama anlatmak istediğim kavram karmaşası yaratan, fakat iktidar olan bu siyaset anlayışının etik olup olmaması...
Zira politikacıların kelamları o an için söylenmiş üstünde durulması gerekmeyen, ciddiye alınmayacak sözler olmamalıdır.
Bugün AKP'ye gelen eleştirileri AKP'lilerden önce yanıtlayan lider, her fırsatta, her zeminde AKP'ye yüklenerek, "Mesele Erdoğan'ı güvence altına almaktır. Mesele Erdoğan'ın kişisel gayesinin tatmin olmasıdır. Erdoğan başbakanken de cumhurbaşkanıyken de çift başlılıktan şikâyetçidir. Çünkü sözünden başka söz söylenmesini kaldıramamaktadır. Devleti aile şirketi gibi yönetmek istemiştir. Her gittiği devletin yönetim sistemine özenmiştir. ABD'ye gidip onların sistemini övmüştür, Meksika'ya gidip yine Meksika'daki sistemi övmüştür. Fransa ziyaretinde ise Fransız tarzı başkanlık sistemini övmüştür. Allah'tan şu sıralar Kuzey Kore'ye gitmemiştir yoksa Türkiye'nin geleceği kapkara olmaktan kurtulamayacaktır." demiyor muydu?
Ne oldu peki, ne değişti? Parti içinde muhaliflerin kurultay olursa kazanacağını anlayınca başkanlığı altın tepsi içinde elleriyle hediye etti.
***
Verdiğim örnekler ülkede nasıl bir siyasi anlayışın olduğunu gözler önüne seriyor. Yalnız İYİ Parti ve Saadet'in hakkını yemeyelim. MHP içinde iken kongresi engellenen, ardından arkadaşlarıyla İYİ Parti'yi kuran Meral Akşener, başından bu yana bugün tökezleyen başkanlık sistemine karşı çıktı. Şimdi durduğu nokta, geçmişte dedikleriyle aynı. Adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen, tek adam yönetimine karşı çıkıyor. Geliştirilmiş parlamenter sisteme geri dönülmeli diyor
***
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu ise: "Ülkemizde büyük bir baskı var. Herkesin üzerinde bir endişe var. Niye? Acaba yakınlarıma zarar gelir mi, diye. Adalet mekanizması var. Birileri sahip çıkar size. Yo kimse sahip çıkamıyor. Hükümetin aleyhinde konuşanlar, yarın hapse atılıyor, işinden oluyor. Böyle bir ülke olmaz. Şimdiden 'Gelin cumhur ittifakına katılın' diyorlar. Ya ben deli miyim ki böyle bir mesuliyetin altına gireyim. Bizim hangi beklentilerimiz varmış da kaç bakanlık, kaç milletvekili? Bu millet 20 değil 120 değil 250 milletvekilliğine bile satılamaz." diyerek ilkelerine uymadığı için Cumhur İttifakına dahil olmadı, olmuyor.
***
Her iki parti ve lideri dün ne diyorsa bugün de aynısını söylüyor. Keza son zamanlarda parti üyelerinden tartışılan sesler çıksa da CHP de belli bir çizgide ilerliyor. Kafası karışık olmayan, kavram kargaşası yaşamayan bu üç parti gibi görünüyor. İlkelerinden vazgeçmiyorlar. İşte Türkiye'de olması gereken bu. Dün kara dediğine bugün ak demeyen siyaset ve siyasetçi gerek. Tabii bir de siyasi etiğe önem veren seçmen olmalı.
Bu arada merak ediyorum da sormadan edemeyeceğim; Sizce, dün söylediğinin tersini yaparak oy isteyenlerin mi, yoksa çelişkilere rağmen inatla aynı partiye oy verenlerin mi kafası karışık?