Evlerden değil kamuya ait yerlerden sözediyorum. Plajlarımız, sayfiye yerlerimiz, tarihi mekanlarımız çöpten geçilmiyor. Peki neden?
Bu yazıyı Japonya’da yazıyor olmam tesadüf değil. İstanbul’la aynı nüfusa sahip Tokyo’yu görünce insan utanıyor. Buradaki metro istasyonları temizlik bakımından bizim hastanelerle yarışır! Gerçi çevreyi ne kadar kirlettiğimize kani olmak için buraya gelmenize gerek yok. Bizim plajlar izmaritten, pet şişelerinden, mısır koçanlarından geçilmez ama Yunan adaları pırıl pırıl. Hopa’dan taş atımı mesafedeki Gürcü sahilleri de öyle. Peki neden?
Temizlik bizim kültüre has bir değer değil mi?
Günde üç defa tozu alınan, sabah akşam pas pas edilen, kirlenmesin diye ayakkabıyla girilmeyen evlerde yaşıyoruz. Temizlik imandan gelir diyerek bu konuya değer de veriyoruz. Yani hem meselenin önemini hem de gerektiğinde etrafı temiz tutmayı biliyoruz.
Eğitim şart değil!
Bizdeki yaygın inancın aksine eğitim ya da bilinç tek başına davranışı etkilemiyor Bu yargıyı doğrulayan bilimsel pek çok deneyi Nudge (bizde Dürtme olarak basıldı!) adlı kitapta ve devamındaki çalışmalarda bulmak mümkün. Aslolan çevrenin arzu edilen davranışı özendirecek şekilde organize edilmesi!
Çöp kutusu şart!
Eğer etrafta çöpü atacak bir kutu yoksa, birileri ilk çöpü atar ve siz de bir süre sonra aynısını yaparsınız! Çok bilinçli ve eğitimli olsanız belki biraz direnirsiniz ama etrafı çöp götürürken bir süre sonra siz de çevreyi kirletenler kervanına katılırsınız. Ahlak da ahlaksızlık da biraz böyle bulaşıcı bir şey ama bu başka bir yazının konusu
Türkiye’de etrafı bu kadar kirletmemizin iki nedeni!
Birinci sebep bizde çöpü kutuya atmanın önünde pek çok engel var. Öncelikle pek çok yerde ulaşılır bir çöp kutusu yok. Çöp kutusu olan yerlerde varolan kutular ya kırık ya yetersiz. Nitekim pek çok plajda durum bundan ibaret. Bu ilk sebep!
Eğer kutu var da insanlar çöpü o kutuya atmıyorsa ikinci sebepten yani toplumsal baskının zayıflığındandır. Bizde etrafa çöp atmak yeterince ayıplanmıyor. Eğitim şart diyenler bu ikinci gerekçeye odaklanacak ama araştırmalar aslolan birincidir diyor!
Hocam bunlar bizde olmaz!
Kitabi konuşunca ‘hocam bunlar bizde olmaz!’ diyen çok oluyor o nedenle bizden bir örnek anlatayım. Bizim 3 yazdır Türkiye’de kaldığımız evin yanında bir plaj var. Kırık bira şişelerinden, mısır koçanlarından, sigara izmaritlerinden müzdarip bir küçük plajdı burası. İlk sene belediyeye giderek bir yazı astırmış komşular: Lütfen plajı temiz tutunuz! Bir yıl sonra o levhanın kendisi çöpün bir parçası oldu! Geçen yaz farklı bir şey yapalım dedik ve sahilin iki ucuna kocaman iki çöp tenekesi koyduk. Tenekeleri koyar koymaz sahili çocuklarla bir güzel temizledik. Çöp atan görürsek de herkesin bakışları arasında o çöpü alıp kutuya attık. Çöp atanları utandırdık. Bizim plaj o yaz boyunca ‘temiz’ kaldı. Bu sene de durum aynı. Tek sıkıntımız diğerlerinden epey temiz olan bizim plajın ziyaretçi sayısının artması…
Ne yapmalı?
Bu yazıyı somut bir öneride bulunmak için yazıyorum. Türkiye’de kamuya açık alanların temiz olmasını istiyorsak kamu spotuna ya da uyarıcı yazılara falan gerek var. Tek yapmamız gereken daha görünür ve kullanışlı çöp kutusu talep etmek. Bunun üstüne biraz da toplumsal baskı ekleyince mesele büyük ölçüde halledilmiş olur. Ülkemizde temiz kalmış örneklere bakın, hepsinde bu iki unsuru göreceksiniz. Tek mesele bu örneklerin yeterince çok olmaması. O nedenle bu basit formülü çevrenize test uygulayın isterim. Deneyin göreceksiniz!
Selçuk Şirin