"EVET"ÇİLERİ BEKLEYEN TEHLİKELER!..
Yaygın bir kanı var; toplumun büyük bölümü 12 Eylül’deki referanduma niçin katılacağını bilemiyor!.. Yurttaşlar hem hukuksal deyimlerle donatılmış yasa maddelerinin kendileri için ne ifade ettiğini bilmiyor hem de yandaş medyanın kafa karıştıran yayınları nedeniyle iyice çıkmaza giriyor! Gelin, farkında olmadan “Evet” tuzağına düşmek üzere olanların başına gelecek olası tehlikeleri sıralayalım:
Önce şunu vurgulamak gerekiyor: 12 Eylül’deki oylama, teoride bir anayasa değişikliği oylaması değildir!.. O gün geleceğinizin şekillenmesiyle ilgili de çok önemli bir karar vereceksiniz... Bu kararın merkezinde şu sorular var: Yargıyı devlet mi yönetsin AKP mi?.. Mahkemeleri yüce divan korkusuna kapılanlar mı oluştursun devletin kuralları mı?..
Hukuk, Milli Görüş yobazlığının elinde mi olsun yoksa laik cumhuriyetin mi?..
Mesele işte bu kadar yaşamsaldır...
O yüzden referandumda “evet” derseniz 12 Eylül faşizminden biraz olsun kurtulduğunuzu sanacaksınız ama tam aksine, bu kez tek parti faşizminin tuzağına düşeceksiniz!..
Eğer 12 Eylül’de gaflete düşüp ‘evet’ oyunu kullanırsanız iyice biliniz ki, AKP’nin ülkeyi 8 yılda cehenneme çeviren uygulamalarından pek memnunsunuz!..
Şu demektir ki; kiranızı ödeyebiliyorsunuz, tarlanız ipotekli değil, traktörünüzün mazotu stokta, bankalara kredi borcunuz yok, arabanız hacizli değil... Yani işiniz bayağı tıkırında...
Ama şunları lütfen iyi düşünün; referandumda “evet” oyları fazla çıkarsa, AKP daha da şımaracak... Galibiyet coşkusu bir süre sonra pervasızlığa dönüşecek!..
Üstelik AKP bu şımarıklıkla “halk bizi destekliyor” havasına girecek ve hiç kuşkunuz olmasın ki, önümüzdeki süreçte Cumhuriyet rejimini tehlikeye düşürecek yeni yasa maddelerini de size dayatmaya kalkışacak!..
Gidişat, hilafet özlemcilerinin düşlerini süsleyen karanlık ve de dönülmez bir sürece dönüşecek!..
Gelin şimdi 13 Eylül’den itibaren alarm verecek tehlikenin kilometre taşlarını sıralayalım:
Olası referandum galibiyetini bir güven oylamasına dönüştürecek olan AKP, Nurcu-Nakşi kadrolaşmayı devletin en kritik noktalarına kadar uzatmaktan kaçınmayacak!.. Türkiye’yi molla bürokrasisi kuşatacak!..
Özelleştirme yağmasında sınır tanınmayacak, devletin satılmadık tek çivisi kalmayacak! 5 yıl sonra ekonomiyi tamamen tarikat holdingleri yönetecek!
Din-iman ticaretiyle yurttaşın inançlarını sömürenler, yarattıkları gerici gettolarla yaşamınızı tehdit edecek!..
Mahalle baskısı zirve yapacak, artık sokaktaki yurttaş AKP’li olmadığını söylemeye bile korkar hale gelecek!..
Tek parti faşizmi, yaşamınızı kıskaca alacak, telefonlarınız dinlenecek ve de fişleneceksiniz!..
Muhalif tüm kesimler susturulacak, demokrasi ve de özgürlük, mazideki solmuş bir takvim yaprağına dönüşecek!..
Mürit olmadığınız için iş bulamayacak ve hükümetin yoksullaştır-köleleştir zihniyetine kurban gideceksiniz!
Çocuklarınız tarikat yurtlarından destur almadığı için akademisyen olamayacak, kızlarınız ise cemaat yurtlarına mahkûm olacak!..
12 Eylül günü bir hata yaparsanız, bilin ki korku imparatorluğundan yakınma hakkınız da kalmayacak!.. O gün vereceğiniz evet oyu, yalnız sizin değil, torunlarınızın da hayatını karartacak!..
O zaman da ananızı da alıp belki de bu ülkeden gitmenin yollarını arayacaksınız!..
Kısacası, 12 Eylül’de AKP’nin gidişine yol vermezseniz cumhuriyetin geleceği açısından çok geç olacak!..
Yani taraf olmadığınız için bertaraf olacaksınız!..
MEHMET FARAÇ, Cumhuriyet, 3 EYLÜL 2010