Evren ve Erdoğan aynı misyonun adamı!
Ankara’da ihtilal provaları yapılıyor, Başbakan olan Bülent Ecevit, başbakanlığa gidemiyordu. Üniversitelerde, iki kampa ayrılan gençlik, hâkimiyet mücadelesi veriyor, bu mücadele, sokaklara taşıyor, yurdun her köşesinde her gün cinayetler işleniyordu. 12 Eylül öncesinde olaylar o kadar artmıştı ki günlük ölü sayısı 35’ten aşağı düşmüyordu. 12 Eylül sabahı olaylar bıçakla kesilir gibi duruyordu.
Kenan Evren sonradan bu durumu, “İhtilâlin olgunlaşması için zeminin hazır olmasını beklemek durumundaydık” diye açıklayacaktı...
12 Eylül, devrimcilerin de ülkücülerin de üzerinden silindir gibi geçti. İşkenceler özellikle Diyarbakır Cezaevi’nde ve Mamak’ta C-5 denilen koğuşta yoğunlaşmıştı. Diğer illerde de yıllarca işkence devam etti.
12 Eylül yönetimi verilen idam cezalarını, sol ile sağ arasında dengeli bir şekilde onayladı ve 9 ülkücü ve 9 devrimci genç idam edildi.
* * *
Kenan Evren, hangi projenin adamı olduğunu, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşüne hiçbir şart öne sürmeden “evet” diyerek ortaya koymuştu ama terörü sona erdirdiği için halk nezdinde bir itibarın sahibiydi. Bir defasında Mehmet Ali Birand’a “Türk Silahlı Kuvvetleri zaten Barış Harekâtı’nda epey ileri gitti, planlanandan daha fazla toprak aldı” diyerek Kıbrıs’ta toprak tavizi verilebileceğini, söyleyince bu itibarı yok etmeye başladı. Evren, 2007 yılında da “Bavyera’da üç bayrak gördüm. Nedir diye sordum, ‘AB bayrağı, Almanya bayrağı ve Bavyera bayrağı’ dediler. Biz, bölge valiliklerini eyalet olur diye düşünmüştük. Türkiye’yi 8 eyalet olarak planlamıştık. Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir” itirafında bulunmuştu.
Kenan Evren’in Türkiye’yi 8 eyalete bölme düşüncesine 1980’de de sahip olduğu anlaşıldıktan sonra, Refah Partisi içinde Tayyip Erdoğan ekibine neden yol verildiği de ortaya çıkmıştı. Öyle ki 2009 yılı Temmuz ayında TheGuardian gazetesi yazarı SimonTisdall, “Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün aşınan ultra milliyetçi mirasına şimdiye kadar en büyük darbeyi vurmak üzere olabilir. Türkiye’yi yaratan Lozan Antlaşması’ndan 86 yıl sonra Atatürk’ün şekil verdiği gömleğin gevşemesine yönelik karşı konulması zor baskılar büyüyor” diyecekti.
Atatürk’ün mirası millî devlet idi. İşte şimdi çözülmek istenen miras oydu.
* * *
Anadolu topraklarında Ermenistan ve Kürdistan devletlerinin kurulması, Amerikan Başkanı Wilson’un “kendi kaderini tayin hakkı” çerçevesinde ileri sürdüğü bir görüştü. AKP iktidarı, bunun için ikiz yasaları çıkardı ve her etnik gruba kendi kaderini tayin hakkı tanıdı!
Amerika, Türkiye’nin kuruluşunu hiçbir zaman hazmedememiştir. Öyle ki konu; İstiklâl Savaşı’ndan sonra Menderes’in, 1960’dan sonra da İsmet İnönü’nün, 1965’te yeni Süleyman Demirel’in, 1980’de Kenan Evren’in, 1983’te Turgut Özal’ın ve daha sonra Mesut Yılmaz, Tansu Çiller ve Bülent Ecevit’in önüne de konulacaktı.
Özal döneminde, Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay, Türkiye’nin Amerikan planları ile Kerkük ve Musul’a girmesini kabul etmemiş, baskı üzerine istifa etmişti. Bugün Suriye’ye karşı örtülü savaş yürüten Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye’de Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in sağlık durumu sebebiyle 15 gün izin istemesinin zamanlaması da manidardır.
* * *
“Anneler ağlamasın” denilerek başlatılan “Çözüm süreci” adlı Amerikan planı, Türkiye’nin millî devlet yapısından vazgeçerek, önce eyaletlere bölünmesini sonra parçalanmasını öngörüyor. Başkanlık sistemi de bunun içindir. Bu sebeple Türk seçmeni, sadece kendi dönemini değil, çocuklarını ve torunlarını düşünerek oy vermelidir.
Yoksa ağlayacak ana da bırakmayacaklar!
Arslan BULUT, 11 Mayıs 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr