Ey Adalet Bakanı Ve İstanbul İki Savcısı, Allah'ın Gazabı Üzerinize Olsun!
Evet, yanlış duymadınız, sizlere beddua ediyorum hem de en ağırından. Sayın Sadullah Ergin, Adalet Bakanı, yanlış değil okuduğunuz, size beddua ediyorum açık açık ve yürekten. Sayın İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı, Sayın Başsavcı yardımcısı Zekeriya Öz, bu sesi işitin ve sizlere ettiğim bu bedduaları yabana atmayın. Yüce Allah’ın gazabı üzerlerinize olsun!
Bu sözlerimi duyunca hemen telaşlanmayın, “dava açalım filan” demeyin, çünkü bu ülkede beddua etmek suç değil. Gerçi yakında bu da suç olacak, bir kanun çıkarıp “Hükümete ve savcılara beddua edenler beş ila on yıl ağır hapis ve ömür boyu kamu hizmetlerinden men edilir” diyeceksiniz ama şimdilik bu beddualarım suç değil, onu biliyoruz ve açık açık size beddua ediyoruz. Ancak sizlerin yaptığı kötülüklere karşın benim yaptığım beddualar Allah katında günah ise eğer, Allah’ım beni affetsin, bunu da diliyorum…
Kıymetli okurlar, sevgili kardeşlerim, bir insana haksız ve hukuksuz yere bu kadar ağır saldırı yapılır mı ve bu saldırılara karşı bir insanın eli kolu böylesi bağlanır mı? Diyeceksiniz ki bu öfke neden? Anlatalım…
Biz kendi halinde bir insanız. Lüksümüz yoktur, şatafatlı bir yaşantımız yoktur, otuz yıl Türk Ordusu’nda şerefle hizmet ettik, hep komutanlık görevlerinde bulunduk, ülkemiz, bayrağımız ve insanımızdan başka hiç bir şey düşünmedik. On yıl dağlarda gezdik, hudut boylarında terör ve kaçakçılıkla mücadele ettik, bir kuruşa el sürmedik, alnımız açık, yüreğimiz sağlam, gün geldi kendi isteğimizle emekli olduk. Neden emekli oldunuz derseniz, Şener Paşa, Levent Paşa ile Atilla albay kalbimizi kırdı, kırıldık, incindik, bu yüzden emekli olduk, başka bir neden yoktur.
Çocuklarımız bilsin için Ya Gazi Paşa Duyarsa diye bir kitap yazdık ve başımıza gelenleri ve bize reva görülenleri açık açık anlattık. Bu kitabı yazarken de, asla ordumuza kara çalmak ya da kötülemek gibi bir amacımız olmadı, olamazdı zaten, biz Türk Ordusu aşığı bir insanız, kitaplarımızı okuyanlar bunu iyi bilir… Bir de bu kitapta Bülent Arınç Beyefendi’nin annesinin Manisa’daki evini aramaya kalkışmamız olayı var. İşte her şey bu kitabı yazdıktan sonra başladı…
Savcı Zekeriya Öz bu kitabı okumuş, bizi özel olarak İstanbul’a çağırdı. Kitapta yazılanları sordu, biz de saf saf ve açık açık cevapladık tüm sorularını. Kâtip evine gitmiş deyip, iki saatlik sorgu sonrası ifademizi tutanağa geçirmedi. Baktık ki medya bu sorguyu aleyhimizde bir propagandaya dönüştürüyor, hemen gittik olayı basına açıkladık ve Adalet Bakanlığı’na Savcı Öz’ü şikâyet ettik. Amacımız Öz, ceza alsın falan değil, kendimizi kamuoyu önünde korumaktı, bunu yapmasaydık bize muhbir demeye dahi bazı alçaklar kakışacaktı, bu önlemeyebilmek için yaptık şikâyetimizi… İşte ne geldiyse başımıza, bu şikâyetten sonra geldi…
Savcı Zekeriya Öz ikinci Ergenekon(?) iddianamesini yazmış, yazmış ama bir baktık ki bizim adımız da içinde var. Manisa'da tanımadığım bir kişi ile köstebek Yalçın Tanfer bizim aleyhimizde ifade vermiş. Hemen kalktık gittik doğru Adalet Bakanlığı’na Savcı Zekeriya Öz’ü görevini doğru dürüst yapmadığı için bir daha şikâyet ettik. İki şikâyetimizi de reddettiler, biz ise savunmasız kaldık. Bakın sonrasında daha neler oldu…
Oğlum üniversitede okurken kredi almıştı, biz de yavaş yavaş geri ödüyorduk. Bir gün kapıya haciz memuru dayandı, “siz düzenli ödememişsiniz, ya hepsini ödeyin bir haftada ya da haziz işlemi yapacağız” dedi. Korktuk, alışık değiliz böylesi hacizlere ve böylesi memurlara, hemen bulduk buluşturduk, parayı yatırdık. Tam “oh” derken, bir başka ödeme emri daha geldi, vakti zamanında bir mahkemeye 70 lira eksik harç yatırmışız, “ya hemen ödeyin ya da haciz” diyerek yine kapıya dayandılar. Tabi, lütfen hayal edin haciz memurlarının kapıya gelişini, evdeki hanımın telaş ve endişesini, bunları sizin hayal gücünüze bırakıyorum…
Biz bunları yaşarken, bir gün bir başka tebligat, biz bu kez şüpheli, üstelik İzmir’de çalıntı telefon satın almaktan. Tabi yine eve geldiler, yine bir telaş. Verdik şüpheli olarak ifadeyi, dedik “ne telefonu, ne çalıntısı…” Bir ay sonra savcılık kararı, takipsizlik, meğer olayla bir ilgimiz yokmuş bizim. Hemen ardından alacaklı olduğumuz bir şahıs gitmiş bir savcı bulmuş, oğlumuzu şikayet etmiş, hadi yeniden şüpheli olarak ifadeye, ama yine takipsizlik yani biz suçlu değilmişiz… Peşinden Maliye’den bir ödeme emri daha, üstelik 10 bin lira civarında bir vergi borcu çıkarmışlar, “bir haftada ödeyin yoksa haciz” diyorlar. Bir telaş koştuk vergi dairesine, incelediler, bir yanlışlık olmuş meğer vergi borcumuz yokmuş… Halimizi siz anlayın. Tüm bunlardan AKP siyasetini sorumlu tutmuyorum ama başımıza gelenleri de sadece siz bilin istiyoruz…
Her halde bu işkenceler bitti derken, ZAMAN GAZETESİ’nde manşet: “Erdal Sarızeybek PKK ile uyuşturucu işi yapıyor!” Ardından diğer gazete ve internet siteleri sanki bu haberi bekliyormuş gibi, yüze yakın medya unsurunda aynı anda ”Sarızeybek toz işinde”, “Sarızeybek PKK ile işbirliğinde” gibisinden ne kadar terör, kaçakçılık, uyuşturucu gibi kötü kavramlar varsa hepsinin yanında “Sarızeybek” adı da var, bakın işte halimize… Yine pür telaş koştuk mahkemeye tekzip kararı aldık iki sene önce ama yayınlamadılar, hala da yayınlamadılar, davamız sürüyor… Hemen külliyetli miktarda tazminat davası açtık…
Daha bu bitmeden TARAF GAZETESİ, “Derecik’te ölüm kuyusu ve Erdal Sarızeybek” diye manşet attı. Yine koştuk mahkemeye, tekzip kararı aldık ama yayınlamadılar, hala da yayınlamadılar, davamız sürüyor… Daha bu da bitmeden bu kez STAR, AKŞAM, BUGÜN, TARAF ve daha birçokları, manşet “Erdal Sarızeybek Ergenekon Kasası”, “Sarızeybek Eregenekon şüphelisi”… Yine koştuk mahkemeye, bu kez tekzip kararı alamadık ama tazminat davası açtık, bütün davalar Temyiz’de ama bakın sonrasında neler geldi başımıza ve neler oldu…
Van Cumhuriyet Özel Yetkili Savcısı Zaman Gazetesi hakkında açtığımız davaya bakan mahkemeye bir yazı gönderdi ve dedi ki “Erdal Sarızeybek PKK ile uyuşturucu işi yapmaktan şüphelidir”… Tabi hemen davayı kaybettik, birkaç bin lira avukat ücret ödedik ve Temyiz’e gönderdik. Davayı kaybedince Van Cumhuriyet Savcılığı bu kez bir karar gönderdi, bu takipsizlik kararına göre, meğer suçsuzmuşuz, PKK ile bağımız yokmuş, uyuşturucu işi de yapmıyormuşuz… Halbuki ortada ne uyuşturucu var, ne örgüt var, ne de PKK var, Şemdinli’den bir kilo bal istedik, gizli bir müneccim bulmuşlar, bu bal olmuş uyuşturucu, hepsi bu, ama davayı kaybettik biz ve ağır maddi zarar uğradık…
Taraf Gazetesi’ne açtığımız davayı kazandık, o da Temyiz’de şu an ama tekzibi hala yayınlatamadık…
Gelelim Ergenekon(?) terör örgütü kasalığı ve üyeliğine… Biz açığız, gizlimiz saklımız olmaz bizim, açtığımız davayı da kazanacağımızı bekliyoruz ama mahkemeden öyle bir karar çıktı ki biz bütün davaları kaybetmişiz! Neden mi? Çünkü Savcı Zekeriya Öz mahkemeye bir yazı göndermiş ve bizim için “Ergenekon Terör örgütü şüphelisidir” demiş! Altı dava var, altı avukata ödediğimiz ücret 12 bin lira… Mahkeme masrafları filan hariç… Bir insan nasıl beyninden vurulmuşa dönerse o şekilde biz de döndük… Şimdi biz bir emekliyiz, her emekli gibi geçinmeye çalışıyoruz… Bir evimiz var, banka kredisiyle alınmış, ipotekli… Bir arabamız var, 98 model, 350 bin kilometrede… Yazdığımız kitaplardan gelen bir maddi destek, onun dışında bir şeyimiz yok… Ergenekon(?) kasası değiliz, örgüt üyesi değiliz, sade bir vatandaşız… Avukatımız ise hemen parayı istiyor, yoksa hacze gelecekler diyor… Halimizi hiç sormayın…
Uçar gibi gittim İstanbul’a, evime bile haber vermeden… Doğru Turan Çolakkadı Savcımıza gittim, dinledi ve “size karşı bir haksızlık yapılmış” dedi. “Ama dedi ben yapmadım, gidin Zekeriya Öz’le görüşün”, dedi… Gittik Öz’e. Dedik, “Sayın Savcım, neden bu yazıyı yazdınız, neden davayı kaybettirdiniz, şimdi bu parayı nasıl ödeyeceğiz biz”, dedim. “Bankadan kredi çek”, dedi. “Banka kredi vermiyor”, dedim. “Öyleyse niye dava açtın”, dedi. “Ne yapayım Sayın Savcım, ne kaçakçılığımız kaldı, ne örgüt üyeliğimiz, ne de örgüt kasalığımız, topluma tüm bunları ben nasıl anlatacağım”, dedim. “Polisler yazmıştır”, dedi. “Ama ben ilgileneceğim, kısa sürede bir karar çıkaracağız”, dedi. Hemen oturdum, orada bir dilekçe yazdım, alın ifademi, dedim. Ne yaparsanız yapın ama bu işi bitirin dedim. Aradan geçti üç ay, ne karar çıktı ne de düzeltme. Aradan beş ay geçti ses ve seda çıkmayınca hem İstanbul Başsavcılığına hem de Adalet bakanlığına birer şikâyet dilekçesi gönderdim, inanır mısınız, dilekçelerime cevap dahi vermediler…
Söyleyin şimdi ben beddua etmeyim de kimler etsin, şu çektiklerimize bir bakın…
Üç yıldır telefonlarımızı dinliyorlar, banka vesaire ne varsa arıyorlar, araştırıyorlar, izliyorlar, bilgisayarlarımızı takip ediyorlar, sizce bu bıçak artık kemiğe dayanmadı mı!
Ya ailemizin çektikleri! Ya çocuklarımız! Ya uğradığımız ağır maddi ve manevi kayıplar! İpotekli evimizi satıyoruz şimdi bir nefes alabilmek için, hak, hukuk, adalet mi bu!
Yeter artık! Bir ömrü verdik biz kaçak ve terörle mücadeleye, on yıl dağlarda gezdik, altı yıl gece hiç uyumadık, dört yıl nerdeyse evimiz hiç gitmedik, sonunda bunları mı yaşayacaktık biz!
Beddua ediyorum Sayın Adalet Bakanı Sadullah Ergin, adaleti kasten tecelli ettirmediğiniz için size beddua ediyorum, Allah’ın gazabı üzerinize olsun!
Beddua ediyorum Sayın Başsavcı Turan Çolakkadı, bu işi zamanında çözmeyip beni Zekeriya Öz’ün insafına terk ettiğiniz için! Allah’ın gazabı üzerinize olsun!
Size de Sayın Zekeriya Öz, başta size beddua ediyorum, beni bu işlere bulaştırdığınız için, gerçek dışı yazı yazıp haklı olduğum davalarda beni haksız çıkarıp ağır maddi ve manevi kayıplara yol açtığınız için. Allah’ın bütün gazabı üstünüze olsun!
Sizlerden korkmuyorum, elinizden geleni ardınıza koymayın!
Hiç korkum yok sizlerden, ister baskın deyip, ister dalga dalga operasyon deyip gelip evimi arayın! İsterseniz düzmece CD’ler hazırlayın, “SARIZEYBEK TEK BAŞINA HÜKÜMET’İ YIKACAKMIŞ” diyerek kâğıtlar yazın. Gelin gözaltına alın! Gelin mahkemenizde tutuklayın, korkum yok!
Onur ve şerefle geçen bir ömrün sonunda yaşamı zindan ettiniz insanlara, Allah nasıl biliyorsa sizi öyle yapsın ve ALLAH’IN BÜTÜN GAZABI ÜZERİNİZE OLSUN!
Erdal SARIZEYBEK, 14 Temmuz 2011
erdalsarizeybek@gmail.com