Ey Azrail! Ey Azrail! Bilirim, bu sözlerim çok yersiz, Neden böyle ansızın, geliverdin habersiz?... Ne olurdu üç beş yıl önce haber verseydin. Hiç değilse rüyama, bir kerecik girseydin... Aşk, meşk, derken, dünyadan bir türlü kopamadım. Senden özür dilerim, hazırlık yapamadım. Görüyorsun yanımda, ne valiz var, ne bavul
Uykum öyle ağır ki; ne zil duydum, ne davul. Yaşım yetmiş olsa da, gel gör ki; fıkır fıkırım. Bu cümbüşlü âlemi, ben nasıl bırakırım? Hani bir söz vardır ya: "Yaş yetmiş, işi bitmiş." İnan ki, bu bir yalan, bunu diyen halt etmiş!
Ey Azrail! Dur biraz, Sana yalvarıyorum. Yasal haklarım için; avukat arıyorum... Hayallerim, düşlerim, yarım kalan işlerim. Estetik yapılacak, daha burnum, dişlerim. Elli yaşımda ancak, voleyi vurabildim. Hortumlar sayesinde, holdingi kurabildim. Gerçi ucuza verdim, şerefin kilosunu. Ama böyle kazandım, şu uçak filosunu...
Ey Azrail! Ne olur, bozulmasın pazarım. Sana şöyle yüklüce, bir çek bile yazarım. Şu masmavi havuzlu, sarayıma baksana. O daracık mezarda, yazık olmaz mı bana? Bazen çoluk çocuğa, içimden kızıyorum. Ölmemi bekliyorlar, inan ki; seziyorum! Arkamdan göstermelik, iki damla gözyaşı. Bir de şöyle büyükçe, yaldızlı mezar taşı. Tahmin ediyorum ki mevlid de okuturlar. Ortalığı birazcık, gülsuyu kokuturlar. Araya reklam konur; bir ilahi aryası. Mevlid bitince başlar, dedi-kodu furyası... Etlerim, kemiklerim; didik-didik edilir. Ben az gelirsem eğer, köklerime gidilir...
Ey Azrail! İnan ki, hazırlığım yok daha. Hele şu din konusu, çok karışık bir saha. Bazı büyük abiler, köşeleri tuttular. İrtica diye diye, beni de korkuttular. İlâhiyat adına; ekranda iki kaçık. Kimlerin kuklaları oldukları apaçık. Alim zalim karıştı, renkleri seçilmiyor. Velisiz kaldı sokak; deliden geçilmiyor. Bu cinnet kervanına, kocabaşlar dahiller. Tuz bozulmuş, ne yapsın bizim gibi cahiller? Henüz daha gündemde, ne oruç var, ne zekât. Ne Kuranla tanıştım, ne de kıldım bir rekat. Gönül desen, henüz genç, daha haccım duruyor. Aklım nefsin elinde, yollarda savruluyor. Edemedim bir türlü, şu nefsimi terbiye. Ortalıkta ne görse; tutturuyor ver diye.
Ey Azrail! Bilirim, gelince beklemezsin. Tükenen vadelere, saniye eklemezsin. Bu satırlar boş geçen, bir ömrün hikayesi. İbret alanlar için son pişmanlığın sesi. Bilmem ki, bir duvarda, bu mütevazi çaba; bir küçücük pencere, açacak mı acaba?...