Ey Halkım! Gelinen Bu Noktada, Gücü Olup Da Harekete Geçirmeyen Haindir
Türkiye'nin çıkış yolu vardır
Gelinen nokta nedir?
Ülkemizin ekonomik kaynaklarının yönetimi artık yabancıların eline geçmiştir: Bankaların, borsanın, sigorta şirketlerinin, limanların, barajların, madenlerin ve iletişim ve petrol gibi çok önemli sektörlerin yüzde elliden çok fazlası yabancı şirketlerin yönetimindedir. Türkiye Kurtuluş Savaşı ile sahip olduğu yer altı ve yer üstü ekonomik varlıklarının yönetimini, AKP siyaseti eliyle resmen ve göz göre göre yabancılara devretmiştir.
Yediden yetmişe halkımız artık nefes alamaz derecede borçlandırılmıştır: AKP siyaseti eliyle bakkal dükkânlarında dağıtılan kredi kartları ile işçi, memur, esnaf, emekli, köylü, öğrenci yani hepimiz, yüksek faizli kredi borcunun altına konulmuş, çiftçimizin önemli ölçüde toprağı da yabancı bankaların ipoteği altına verilmiştir.
Kaderi, kıvancı ve kederi olan bir olan halkımız, geçmişi, günü ve geleceği bir olan halkımız nerdeyse birbirini düşman görür hale getirilmiştir: Türk Milleti etnik ve dinsel temelde, AKP siyaseti eliyle son hızla ayrıştırılmaktadır. Müslüman Türk Milleti Alevi-Sünni diye, kardeş olan bu millet Türk-Kürt diye ve de bizzat AKP siyasetinin son on yılda izlediği yanlış politikalar sonucu bölünmeye doğru sürüklenmektedir.
Adı PKK olan katillerin cinayetleri Kürt Sorunu denilerek halkımıza mal edilmiş ve masum halkımız terörün tabanı haline getirilmiştir: AKP siyasetinin Habur tezgâhı ile PKK denilen terör ile masum halkımız yan yana konulmuş ve PKK halkın temsilcisi durumuna çıkarılmıştır. AKP siyaseti Oslo’da Kürt Tarafı-Türk Tarafı diyerek PKK ile masaya oturmuş, terör cinayetleri ve şehitlerimiz göz ardı edilerek, PKK terörü AKP siyasetinin baş muhatabı haline getirilmiştir.
Yargı önemli ölçüde bağımsızlığını yitirmiştir, adalet artık tecelli etmemektedir: AKP siyasetinin işine gelmeyen kararları, hukuk ve vicdan temelinde, alan ve veren hâkim ve savcıların görev yerleri derhal değiştirilmektedir. Özel yetkili savcı ve mahkeme deyip, dosya gizliliği deyip, gizli tanık, gizli müneccim deyip insanlarımızın savunma hakları dahi ellerinden alınmaktadır. Tutuklanıp hapse girenlerin ne zaman çıkacağı artık bilinmemektedir. Yargı AKP siyasetinin nerdeyse maşası durumuna düşmüş, hak ve adalet değerlerimiz yok olmaktadır.
Türk Tarihi ve biz Türklerin Atası Atatürk büyük bir saldırı altındadır: Haksız, hukuksuz ve ahlaksız bir temelde, Türk Tarih Destanı olan Ergenekon bir suç soruşturmasına kod adı verilerek Türk Tarihi çocuklarımızın hafızasından silinmektedir. Ergenekon kod adıyla ülkede bir korku fırtınası estirilmekte, Türk Milleti’nin evlatları “Ne Mutlu Türk’üm” demekten korkutulur bir hale düşürülmek istenmektedir. Başta Atatürk olmak üzere Kurtuluş savaşımızın Milli Kahramanlarına alenen saldırılar medya eliyle sürdürülmekte, AKP siyaseti de bu saldırılara destek vermektedir.
İçeride yaşanılan bu vahim tablonun yanı sıra, dışarıdaki Türk milli hak ve menfaatleri birer birer yok edilmekte, binlerce yıldır birlikte yaşadığımız ülkeler birer birer Türk Milleti’ne düşman edilmeye çalışılmaktadır. Başta Kıbrıs, başta Irak ve Suriye, başta İran’a karşı AKP politikaları bir yandan Türk Milleti ve devletini yalnızlaştırırken, öte yanda izlediği bu politika sonucu doğrudan varlığımızı ve bekamızı tehlikeye düşürmektedir.
Bu böyle devam edemez!
Ekonomik kaynaklarını yabancılara devreden bir ülke ve milletin bağımsız ve özgür yaşaması mümkün değildir.
Yediden yetmişe herkesin borçlu olduğu, üstelik geleceğimizin de borçlandırıldığı bir ülkede insan hakları ve demokrasiden söz edilemez.
Her geçen gün etnik ve dinsel ayrışmanın sürdürüldüğü ve bu ayrışmanın yer yer çatışmaya dönüştürüldüğü bir ülkede barış ve kardeşliğin hüküm sürmesi beklenemez.
Ardında ABD-AB-İsrail yer aldığı PKK terör örgütüyle otuz yıldır sürdürdüğümüz mücadelede verdiğimiz şehitlerimizin kıymetini bilmek ve hesap sormak var iken ve de bu örgütü tarihten silmek var iken onunla masaya oturulması kabul edilemez.
Adalet hepimiz içindir, adalet yok ise demokrasi de yoktur, insan hakkı da yoktur, Kul hakkı yoktur!
Ergenekon kod adıyla Türk tarihinin ayaklar altına alınmasına seyirci kalınamaz. Tarihine sahip çıkmayan bir milletin geleceği olamaz.
Yunanlılara, Ermenilere, Rumlara, Ruslara, İngiliz ve Fransızlara ve daha birçoklarına karşı verdiğimiz ve dünya tarihine altın harflerle yazılmış olan bağımsızlık ve kurtuluş mücadelemize sahip çıkmak, yaşatmak, vatanımızın ve milletimizin ve de bayrağımızın kıymetini bilmek var iken, Kurtuluş savaşımızın yok sayılmasına ve milli kahramanlarımıza dil uzatılmasına seyirci kalınması mümkün değildir.
Yanı başı komşularımızdaki iç karışıklıklara ABD-AB-İsrail yanında saf tutularak destek verilmesi, Kuzey Kıbrıs Türk Devleti dururken Kıbrıslı Rumların desteklenmesi Türk Milli politikası olamaz.
Türkiye bir AKP siyasetine mahkûm olacak kadar zayıf bir devlet ve bu siyaseti değiştiremeyecek kadar da zayıf bir millet değildir!
Türkiye’nin çıkış yolu vardır!
Tehdide karşı toplumsal refleksin gösterilmesini sağlayacak örgütlü güçlerimiz en başta muhalif siyaset ve ardından da sivil toplumun örgütlü yapıları içerisindedir, teşkilatlarındadır. Bu güç büyük bir güçtür.
Muhalefette olan MHP ve CHP, Meclis’te temsil edilmemiş olsa da İşçi Partisi, Hak ve Eşitlik Partisi gibi diğer siyasi yapılar, içine düşürüldüğümüz bu tehdit ve tehlikeleri halkımıza anlatmak, destek istemek ve bu amaçla varlığını ortaya koymak zorundadır.
İster siyasi, ister sosyal ve kültürel tüm dernekler, sendikalar, ocaklar, üniversiteler, odalar ve borsalar, baro ve diğer meslek kuruluşları, bu milletin ve bu vatanın alın teriyle elde ettikleri güçleri kullanarak halkımızı uyarmak ve bu karanlık gidişattan haberdar etmek ve halk desteğini alarak siyasetimizin yönünü değiştirmek zorundadır.
Miting denilen demokratik haklar sadece seçim zamanı kullanılmaz. Eğer ki gidişat ülkemizi ve çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atıyorsa, derhal meydanlara çıkıp miting yapılmalı, halkımızın desteği ile bu gidişata dur denilmelidir.
Seçim denilen halk iradesinin tespiti sadece belirli günlerde yapılmaz. Gidişat kötü ise çıkılmalı meydanlara ve erken seçimle bu siyasetin değişmesi sağlanmalıdır.
İstifa denilen mekanizma sadece kaset olayları patlak verdiğinde işletilmez. Eğer ki sahip olduğu demokratik ve yasal görev ve yetkilerle ülkemizin kötü gidişatını engelleyemiyorsa, bizi bu hallere düşüren bu makam sahipleri derhal istifa etmeli ve bu onurlu istifa ile halkımızın tehlikeyi görmesi sağlanmalıdır.
Ey güç ve makam sahipleri!
Ey bu toprağın alın teriyle elde edilen güçleri kullanan örgütlü yapılar!
Ey siyaset ve Sivil Toplum!
Bu iş halk olarak bize düştüğünde, kimsenin endişesi olmasın, vatanımızı da, bayrağımızı da, insanımızı da koruruz biz, sahip çıktık, çıkarız biz, varsa tehlike yok ederiz biz ve bedelini de öderiz. Ancak bizi, ülkemizi ve çocuklarımızı bu tehdit ve tehlikelerden kurtarmak için gün bugün iken, gücü olup da demokratik zeminde kullanmayan, bu gücü kullanarak harekete geçmeyen, gücün harekete geçirilmesini engelleyen her kim olursa olsun haindir, Türk Tarihi’ne de hain olarak yazılacaktır.
Ey Türk Milleti! Müsterih ol!
Şartlar ve koşullar ne olursa olsun, yüreği vatan, bayrak ve millet sevgisiyle dolu bu aziz milletin biz çocukları and içeriz ki, bu kutsal Anadolu topraklarında Türk Milleti ve Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır, bunun bedeli de ne olursa olsun, ödenecektir, tüm dünya bunu böyle bilsin!
Erdal SARIZEYBEK, 15 Mart 2012