Ey İnsan! Dur Bir Bak Kendine

Ey İnsan! Dur Bir Bak Kendine

İletigönderen Kuvayi Milliyeci » Cum Kas 16, 2012 0:33

İki kapak arasında sayfalardan oluşan kitaba “Kur’an” denmiş yıllarca. Ama kitabın adı Kur’an değil. Zikir. Zikir öğüt demek. Öğüt olması akıl işletilmeden, tefekkür edilmeden/konu üzerinde yoğunlaşmadan öğrenilemeyecek olmasından kaynaklanıyor. Kısaca çalışmak diyelim biz. Ayetler ancak çalışılırsa öğrenilir. Eğer çalışılmadan sadece dinlenir ya da okunursa Zikirdir/Öğüttür sadece. Haber de diyebiliriz. Bize konuşan herkes, arkadaşlarımız, annemiz, babamız, televizyonlar, internet gibi Zikir de haber vermektedir bize. Öğrenebilmek için çalışmak gerekli.

Annemizin karnından doğup ergen yaşlara geldiğimizde ortaya çıkan bir bilgi var bizde. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırma bilgisi. Bu her insanda mevcut. Buna hukukta temyiz kudreti de denir. İşte aslında bu bilgi bize kılavuz olur hayatımızda. Yaptığımız işin iyi mi kötü mü olduğunu hep biliriz. Ancak çeşitli sebeplerle iyi olanı değil kötü olanı seçeriz. Para, mevki, güç olabilir bu sebepler. Kalemini satan bir yazar mesela. Yaptığı işin kötü olduğunu adı gibi bilir. Ama başta para olmak üzere birçok sebeple bu iyiyi kötüden ayırma bilgisinin üzerini örter. Halbuki yaşamın o hızlı akışında bir an dursak ve kendimize baksak, aslında bizi doğruya çıkaracak bilgiye sahip olduğumuzu görürüz. Kur’an “Biz insana yolu gösterdik” der. Gösterilen yol, her insandaki bu ayırtetme bilgisidir aslında.

İşte Zikir’in/öğütün öğrenilmesi önündeki engel insanın kendisidir. Çocukluktan beri onlarca kaynaktan gelen haberlerin, ham fikirlerin sorgulanarak işlenmesi, yanlış olanları terkedilmesi doğru olanların peşinden gidilmesi gerekmektedir. Ancak çoğu insan kendisiyle mücadele etmez. Kendisiyle mücadele etmeyen insan, kendini tatmin etmeye çalışan insandır. Bu insanın isteklerinin arzularının ucu bucağı yoktur. Birçok kimsenin Zikri okuyupta farklı fikirlerde olmasının sebebi, henüz kendisi ile olan mücadelesini tamamlamamış olmasındandır.

Ne Arapça bilenler Arapça bildikleri için, ne ilahiyat fakültesi hocaları bu okullarda hoca oldukları için, ne de kendisine din adamı diyenler bu sıfatı kendilerine yakıştırdıkları için bilebilir Kur’an’ı. Kur’an’ı kendisiyle mücadele eden, ham fikirlerini, onlarca kaynaktan edindiği haberleri sorgulayan ve öğrendiklerini hayatına uygulayan insan öğrenir. Böyle olması da doğal değil midir? Çalışanın öğrenmesi gerekmez mi? Öğrendiklerini uygulayanın başarılı olması gerekmez mi? Böyle olmasaydı adaletsiz olurdu…

Bugün zalim at koşturuyorsa dünyada, mazlumun kanı akıyorsa sokaklarda, bırak artık mazeretler bulmayı, birilerini arındırıp birilerini yerin dibine batırmayı...

Ey insan! Dön bir bak kendine…
En son Kuvayi Milliyeci tarafından Cum Oca 10, 2014 13:10 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. Mustafa Kemal Atatürk
Kullanıcı küçük betizi
Kuvayi Milliyeci
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 200
Kayıt: Pzt Haz 21, 2010 2:20

Şu dizine dön: Kuvayi Milliyeci

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x