Millet egemenliği, Kur’an’ın önemle üzerinde durduğu bir ilkedir. Kur’an’da çok büyük bir yer kaplayan Musa-Firavun hesaplaşmasının ana teması inanan-inanmayan ayrılığı değil millet egemenliğidir. Ta-Ha Suresi, Kasas Suresi, Zuhruf Suresi ve Araf Suresi’nde millet egemenliği temelinde şekillenen Musa-Firavun hesaplaşmanın ayrıntıları görülebilir. Bu hesaplaşmada Firavun egemenliğin kendisine ait olduğunu iddia ederken Musa egemenliğin millete ait olduğunu söylemektedir. En açık biçimi ile egemenliğin millete ait olduğu hususu Mümin 28-29 ayetlerinde yer alır:
Ve Firavun ailesinden imanını saklayan bir racül [baba yiğit adam]: "Bir adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Hâlbuki o, kesinlikle size Rabbinizden delillerle gelmiştir. Ve eğer o, bir yalancı ise bir bakarsın ki onun yalanı kendi aleyhine oluvermiştir. Ve eğer doğru ise size yaptığı tehditlerin bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, aşırı giden bir yalancı kişiye kılavuz olmaz. Ey kavmim! Yeryüzünde açığa çıkmış olarak bugün mülk [yönetim] sizindir. Dünyada yüze çıkmış bulunuyorsunuz. Peki, eğer gelecek olursa Allah'ın hışmından bizi kim yardım edip kurtarır?" dedi… (Mümin, 28-29)
Musa ve Firavun’un bir tartışması esnasında Firavun’un “Bırakın beni, öldüreyim Mûsâ'yı” demesi üzerine, baba yiğit adam araya girerek bir konuşma yapar ve bu konuşmasında “Ey kavmim! Yeryüzünde açığa çıkmış olarak bugün mülk (yönetim) sizindir” der. Firavun ile Musa’nın karşılıklı tartıştıkları bir ortamda, mülk/yönetim Allah’ındır demez; Firavun’undur demez; Musa’nındır demez; “ey kavmim… mülk [yönetim] sizindir” der. Yani egemenliğin millete ait olduğunu söyler. Toplumsal düzen anlamında egemenlik milletindir.