Ey ‘Millet’ !
Yūce Tūrk Milleti! diye bașlamak yerine, kime seslendiğim belli olmadığı için kaba da olsa ‘Hey’ diye bașlıyorum.
Hey oradakiler, sevdiklerim ve sevmediklerim, siz o yetmiș bilmem kaç milyon insan ‘ne’ idiniz ‘ne’ oldunuz?
Halk mı (peuple), Yığın mı (Foule), Kitle mi (Masse), sūrū mū (Horde), kamu mu (Public), katıșmaç ya da topak mı (Agrégat), ulus musunuz (Nation)?
Bașkaları sizi nasıl adlandırırsa adlandırsın, o adın ardındaki ‘öz’ū arıyorum ben.
Ne var ki, gūnūmūzde ‘at izi it izine karıștığı’ için, iz bulmak da zor.
‘Halk’tan bașlayacak olursak; Latince’deki ‘dêmos’tan gelen bir adlandırma ile millet ya da ulus olma yolunda mı, yoksa ‘ethnos’tan gelen temellendirme ile ‘ırkçılık’ yolunda mısınız?
Bu konuları dūșūnūrken, bir Fransız sosyolog’un (1) yukarıdaki ayırımı dikkatimi çekti ve burada sizinle paylașmak istiyorum.
Halkçılığın, Birinci Dūnya Savașı ertesinde daha çok bilinmeden eleștirilen ‘popūlist’ tanımlanmasında iki ‘bakıș açısı’ var:
Soldan bakıș’a göre, popūlizm, Latince ‘populus’ den, ‘Demokrasi’ de ‘dêmos’tan tūretilmiș ve her ikisi de ‘halk’ (peuple) sözcūğūne dayandırılmıștır.Çūnkū ‘halk’ sözcūğū doğrudan demokrasiye gönderme yapıp, būtūnlūğū içinde, politik yașamda yurttașların hak ve ödevlerini (corps civique) ișaret eder: halk-millet (peuple-nation).
Ki buradan ‘milliyetçlik/ ulusçuluk’a açılabilir. Nitekim Jules Michelet, çalıșan, emekçi halk anlamında köle halk (peuple-plèbe) tanımı yapmıș ve demokrasinin ‘alt tabaka’lardan gelen gūçle geliștirilebileceğine vurgu yapmıștır. Bu da daha sonra gelișen sosyalist görūș çerçevesinde ‘sosyalist halkçılık’ (populisme soscialiste) biçiminde evrilmiștir.
Sağ bakıș açısından, halk terimi ‘dêmos’tan değil ama daha çok ‘ethnos’tan hareket eder: ‘etnik halk’ (peuple-ethnos) ki bu da ‘rasizm’e yol açabilir. bu bakıș açısından, ‘halkçılık’ ‘ulusal halkçılık’ (populisme national) olarak da tanımlanabilir ama burada terimlerin kullanımına özen göstermek gerekir (2).
1870 Paris Komūnū’nden olumsuz olarak etkilenen Hippolyte Taine (1828-1893), Çağdaș Fransa’nın Kökenlerinin Tarihi’ni yazmaya yöneldi. O’na göre 1789 Fransız Devrimi’nin kurmaya yöneldiği politik kurumlar da ‘soyut dūșūnce’ ve ‘akılcılığın’ ‘yapay’ sonuçları idi.
Liberal Taine, elitlerin egemenliğinde bir ‘minimum Devlet’ten yana olup ‘Yığın’ (foule)lardan hoșlanmadığı gibi demokrasiye de kușkuyla bakıyordu.
Tarihsel olaylar ile doğal çevrenin aynı yasalara tabiî olduğunu ve șu ūç koșulca belirlendiğini ileri sūrdū : coğrafya ve iklim (ortam), insanın fiziksel yapısı ve biyolojik gelișimi (Irk) ve insanın entellektūel dūzeyi (an).
‘Yığınların Psikolojisi’ (1895) kitabı ile dikkatleri ūzerine çeken Gustave Le Bon (1841-1931) ise, yūkselen ‘nasyonal sosyalizm’e karșı ‘aryen ırkının miti’ ūzerindeki çalıșmalarıyla (1924) ‘uygar toplumlarda saf bir ırk olamadığı kanıtlamaya yöneldi (3).
Ernest Renan gibi o da ‘Irk’ ve ‘halk’ terimlerini anlamdaș olarak kullanmakta ve onunla ‘aynı ortama ait olup, aynı dil, gelenek, din, tarih giyim ve yiyecek alıșkanlıklarını paylașan insan topakları (agrégat)nı anlatmak istemekteydi.
Dikkat edilirse, dūșūnūrler kullandıkları terimlere olağanūstū özen göstermekteydiler. Ȫrneğin, Taine, yığın (foule) ile kitleyi (masse) kesinlikle karıștırmaz. Ona göre yığın önemli bir olay ya da söylem karșısında ya korku, kin ya da coșku ve ya/da așka gelen insanların anlık birlikteliklerini anlatmaktadır.
Freudcu ‘sūrū’ (horde) kavramı ise bir șefin yönetimde ve buyrultuları doğrultusunda hareket eden ve sūrekliliği olan insan grubunu dile getirmek içindir.
Le Bon, bugūn çok kulanılan ‘kamu’ teriminin de kurucularındandır. Yığında olduğu gibi kamuda da insanlar fiziksel olarak biraraya gelmedikleri halde, belli bir anda, dönemde de denilebilir, bir etkinlik karșsında aynı duygu ve dūșūnceleri paylașırlar.
Ve bugūn medya bu yığınların bașına bir balyoz (masse) gibi inerek onları biçimlendirmeye çalıștığı için mass-media olarak adlandırılmaktadır.
Gerçekten Birinci Dūnya Savașı’ndan sonra yūkselen fașizm karșısında, dūșūnūrler fașizmin bir ‘kitle’si (masse) olduğu görūșūnū geliștirmeye çalıștılar (4).
Șimdi dönūp çevremize baktığımızda, politikacıların topladıkları insan topaklarına ne diyeceğimizi, onlarda ‘olağanūstūlūk’ keșfedenlerimizi, onlarla birlikte ūlkemizi de devletimizi de uçurumlara götūrmekte olanlarımızı nasıl adlandıracağız ?
Nasıl ?
Kendi kendimize bir sorsak derim.
Siz ne dersiniz ?
_________________________
(1) Gérard Mauger, « ‘Populisme’, itinéraire d’un mot voyageur », Le Monde Diplômatique, Juillet 2014
(2) Jean Pierre Blanchard, ulusal halkçılığın iki kaynağı olarak Maurice Barrès ve George Sorel’i göstermektedir : Aux Sources Du National Populism, Editions de Chiré, 1998
(3) Gustave Le Bon, Psychologie des foules (1895)
(4) Wilhelm REICH, La Psychologie de Masse du Fascisme, (1933), Paris, Payot, 1972, p. 183