“EY TÜRK GENÇLİĞİ”
(Ağaç, kesildiğine değil, kendini kesen baltanın sapının ağaçtan olmasına yanarmış.
“Ağaca balta vurmuşlar, sapı bedenimden, demiş.”
Bizi kesmeye sıraya giren girene.
Bugün 19 Mayıs. Yıllardan 2020. 19 Mayıs 2020.)
Atatürk’ün Gençliğe Hitabı;
“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.” diye başlar.
Ardından bu hazinenin başına gelebilecekler sıralanır, en sonunda da, gençliğe bu “istiklâl ve cumhuriyet” hazinesini kurtarma vazifesi verilerek, Türk gençliğine Türk’ün gücü açıklanır;
“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!”
Biz öğretmenlerin ömrü, Atatürk’ün Gençliğe Hitabı’nı dinlemekle, okumakla, okutmakla geçti.
Ders kitaplarımız bu hitapla başlardı, sınıflarımızda, kürsünün arkasında, duvarda, Atatürk resminin yanında mutlaka Atatürk’ün Gençliğe Hitabı da asılı dururdu.
Gençliğe Sesleniş, özellikle 19 Mayıslarda küçük büyük her kentte, bayram kutlanan her yerde okunurdu. Büyük kentlerimizdeki törenlerde bu seslenişi okuma görevi askerlerimize verilirdi. Genç teğmenler, askeri okul öğrencileri, dinleyenlerin tüylerini diken diken edecek, coşkulu, içe işleyen gür bir sesle, “Ey Türk Gençliği !”diye seslenirlerdi.
Atatürk’ün 1927’de, Meclis’te (15-20 Ekim) otuz altı saatte okuduğu Nutku’nun sonundaki, son sesleniştir bu! Öğretmenlerin ezber bildiği, lise ve dengi okul öğrencilerinin gözü kapalı okuyabildiği bir söylev.
Gençliğe Hitap’tan önce, Nutuk’ta bu bölümde denilenleri de kısaca hatırlatalım:
“ Ta işin başından beri, bütün yaptıklarımız şu temel ülküye dayandı:
Türk ulusunu, uygar toplumlar çizgisine yükseltmek,
Türkiye Cumhuriyetini, sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün daha çok güçlendirmek; bunun için de, zorbalık ve gerilik düşüncesini öldürmek...
Burada söylevimle, ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayalı ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğumuzu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, yüzyıllardan beri çekilen ulusal yıkımların yarattığı bilincin eseri ve bu sevgili yurdun her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu Türk Gençliğine emanet ediyorum.”
Atatürk, tam burada, Nutuk’ta, “Ey Türk Gençliği!” diye başlayan seslenişini okur.
Sonraki yıllarda, gençliğin de Atatürk’e yanıtı yazılmış, bayramlarda bu yanıt da okutulmuştur.
Bir şeyi daha anımsatalım. Gözlerinizi kapatıp bir düşünün. Bayramlarda öğretmenlerimiz nasıl giyinirlerdi? 19 Mayıs gençliği deyince aklınıza nasıl giyimli gençler geliyor? Bayramda yörenizdeki yöneticilerin (vali, askeri komutan, belediye başkanı) duruşları, giyim kuşamları nasıl olurdu?
Sonra yine böyle ülkemizin eve kapatıldığı günlere denk getirilen geçen 23 Nisan’ı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı anımsayın. 23 Nisan 2020. Kravatsız, yaka bağır açık İstiklal Marşı dinleyen, söyleyen sivil – asker üst görevliler gazetelerimizde az mı tartışıldı?
Yarın 19 Mayıs. Yıllardan 2020. 19 Mayıs 2020.
Gazetelerimiz yatıyor kalkıyor “corona virüs” haberleriyle sayfa başlıklarını dolduruyorlar. Yarın 19 Mayıs’ın, kurtuluşa giden yolun açılmasının, yüce önderimiz, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışının yıldönümü.
Sanki, böyle bir gün yaşanmayacak, yarın Gençlik ve Spor Bayramı değil. Bu hafta da Atatürk Haftası değil. Atatürk’ü Anma Haftası değil...
Hani, belleği açık olanlar bilirler, geçen yıllarda (2016) Atatürk’ün Gençliğe Hitabı’nın başlangıç kısmını konserlerine malzeme eden, Ey Türk Gençliği yerine de, Ey Türkiye Gençliği diyebilen bir Pop şarkıcısı vardı. Gösterilen tepkilere karşı sonra özür dilemiş “Ben birleştirici olur diye Türk yerine Türkiye diyordum. Başka konularda bunu diyebilirim.” demişti..
Dün de biri, ilahiyatçı, profesör ünvanı olan biri, “Türklük” haramdır demiş. “Türkçülük bölücülüktür” demeye kadar vardırmış ulus devletimize ihanetini.
Bölücüler – dinciler, ta eskiden beri Atatürk Cumhuriyeti – ulus devletimiz karşıtlığında hemen birleşiverirler.
*
Bu sabah aradım taradım, bula bula şu haberi buldum en çok satan bir gazetede:
“CHP’li belediye, emekli öğretmen ve öğrencilerle 19 Mayıs’a özel klip hazırladı.”
Ne güzel değil mi? Duyunca içiniz bir hoş oldu.
Oysa, videoya tıkladığın an, için yanıyor. Cumhuriyetin ulusal bayramlarının, kendi elimizle nasıl değersizleştirildiğini görüyorsun.
İlk sahnede dışarda ev (okul) duvarında Atatürk’ün resminden başka bir kişinin daha resmi var. Hem de Atatürk resminden büyük, çerçeve içersinde. Kimin mi? Kurtuluş Savaşı günlerinde Sovyet Rusya’ya kaçan, orada komünistlik eğitimi alan, Atatürk döneminde, orduyu kışkırtma, yönetim biçimimizi değiştirmeye çalışma gibi suçlamalarla yargılanarak hapis cezası alan şair N. Hikmet. Oldu mu bu şimdi sayın başkan? Sen sevebilirsin istediğin şairi. Ama bunu, görsel bir hileyle 19 Mayıs kasedinde gençlere de dayatman ne derece 19 Mayıs’ın ruhuna uygun?
Yine filmde konuşturulan yani Gençliğe Hitabı okuyan emekli öğretmenlerin giyimleri ne öyle? Bir, bayram törenine yakışır “takım elbise”, kravat uyduramadınız mı özel çekiminiz için?
Balcının yeri ne orada? Arkasında mezar taşı benzeri kovanlar, üstünde beyaz bezden tulum gömlek, yakası kesik. En çok da onu konuşturmuşsunuz, gövdesindeki tulumu şişirterek.
Arkadaki manzara bu büyük sözlere uyuyor mu? Önde öğretmen söylevi okuyor. Cılız yeni dikilmiş fidanlar arka planda. Hiç mi tarihi, geçmişi simgeleyen anıt ağaç, dev gövdeli çınarlar bulamadınız?
Sonra “Gençliğe Hitabe” öyle mi okunur, okumuş olmak için okuma, vurgulara dikkat edilmeden okuma! Bazı yerleri ağlamaklı bir sesle okuma...
Gençlerin yanıtı da aynı özensizlikte. Bir, eski arşivlere girip bakaydınız keşke. 19 Mayıslarda gençlik nasıl giyinirdi? Bayramlarda gençlerimiz Gençliğe Hitabeyi nasıl okurlardı?
Ağaç, kesildiğine değil, kendini kesen baltanın sapının ağaçtan olmasına yanarmış.
“Ağaca balta vurmuşlar, sapı bedenimden, demiş.”
Bizi kesmeye sıraya giren girene.
Dört ulusal bayramımızın biri kutlanmadı, küresel salgın bahanesiyle unutturuldu bu yıl. İkincisi, yarın, belli, kutlatılmayacak.
“Atatürk’ü Anma” yayınları da yapılmıyor. “Survivor” denilen şarlatanlıkla oyalanıyor gençlerimiz evlere kapatılıp. Atatürk’e atılan akıl dışı iftiraları yanıtlama, açıklama üzerine çene yoruyor televizyoncularımız. Havanda su dövüyorlar. Atatürk döneminde, Atatürk dönemine yergi olarak söylenen, eski solcuların pek sevdiği “Başın yere eğilmesin / aldırma gönül aldırma” şarkıları dinletiliyordu dün, yine Atatürk döneminde, Cumhuriyet yönetimine karşı duruşu nedeniyle yargılanan, Atatürk karşıtı şiir bile yazan yazar Sabahattin Ali üzerine programlar düzenleniyor bu haftada. Neden, özellikle bu hafta?
Rusya’da 9 Mayıs Zafer Günü’nde askeri geçit töreni düzenlendi.
Bizde çok uzun yıllardır bayramlarımızda askeri geçit töreni düzenlenmiyor.
Olmayan muhalefetimiz, iş, bölücüleri kollamaya gelince ortaya çıkıveriyor, iktidarla aynı yolun yolcusu yeni kurulan partilere milletvekili verelime kadar işi götürüyorlar.
Atatürk’ün mirası tehlikede. Doğru dürüst bir karşı çıkış, savunma göremiyoruz.
Her türlü baskıya ses çıkarmayan bir basın yayınla, ellerine verilen abartılı, küresel korku haberlerini gece gündüz okuyan güdümlü habercilerle, “Kör istedi bir göz Tanrı verdi iki göz” misali, bu salgın oyununa dört elle sarılan karşı devrimcilerle, onların destekçileriyle bu devran nereye kadar sürecek...
Değil bayram hazırlıkları yapmak, gösterilere hazırlanmak, yirmi yaşına kadar olan gençliğe iki aydır evden çıkmak yasaktı.
Kendi bayramlarını bile kutlayamayacaklar! Spor gösterileri yapamayacaklar!
Gençliğe, görevleri meydanlarda hatırlatılmayacak...
Bu salgın başka salgın...
Toplum “karşı devrim” virüsüyle hızla değiştiriliyor...
Feza Tiryaki, 18 Mayıs 2020
Ek: Tam yazıyı bitirdim, şu haberi gördüm haber sitelerinde:
35 dakika önce - Her yıl büyük coşku ile kutlanan 19 Mayıs bayramı bu yıl salgın nedeniyle evlerde kutlanacak olsa da balkonlardan İstiklal Marşı okunarak, ...
https://www.sozcu.com.tr/…/chpli-belediye-emekli-ogretmen-…/