FAȘİZMİN KİTLE PSİKOLOJİSİ
Tūrkiye’de ‘fașizm’in bugūnkū așamasına gelișinin kökenlerini ‘12 Eylūl felsefesi’sine bağlayan görūșlere hak vermemek olanaklı mıdır ?
Kaldı ki, bugūnlere gelișimizi ekonomik, politik, ‘ekonomi politik’, emperyalizm ve daha bir dizi dūzeylerde 1980 Darbesi’yle ilișkilendirmemek eksiklik olmayacak mıdır?
Fașizm midir değil midir sorusuna, bu tūr tartıșmaları ‘solda sıfır’ sayarak, kavramın ‘içeriği’ konusunda anlașıldığı sūrece, adına akepizm de denilse akrepizm de denilse değișen bir șey olmayacağını belirterek devam edelim.
’12 Eylūl Felsefesi’nin ‘dıșa açılma’, ‘dıșsatıma dayalı būyūme’, o arada kalkınma gibi ‘politika’ları arasında, o gūne değin yeterince ‘politikleșmiș’ kitleleri ‘depolitize’ etmek ve ‘apolitik’ bireyler yaratma politikası da vardı, değil mi?
Ve zaten o politikalar ancak bu ‘apolitik birey’ler yaratıldıkça ‘sūrdūrūlebilir’ kılınabilirdi.
1933 yılında yayımlanmıș Die Massenpsychologie des Fashismus (*) bașlıklı çalıșmada, o yıl yapılan seçimlerde Hitler’in o gūne değin oy kullanmayan 5 milyon insanın oyunu aldığı yazılmakta.
‘O gūne değin oy kullanmayan’ yani ‘apolitik’ insanlar...
Tūrkiye’de son yapılan seçimlerdeki katılım oranının yūksekliğiyle bir ‘paralelllik’ kurulabilir mi?
Bu tūr bir ‘anıștırma’nın ‘çok gūrūltū’ çıkaracağını öngörmeme karșın, dikkatinize sunmaktan çekinmiyorum.
Çūnkū ‘apolitik birey’, salt seçimlerde ‘o gūne değin oy vermeyen’ seçmen demek değildir; bu bir.
İkinci olarak, ‘apolitik’ bireyler ‘kitleselleștikleri oranda’, tepkici politikalara en eğilimli kitleleri olusturmaktadırlar.
Yani, sözūnū ettiğimiz yazarın da altını çizdiği gibi, o gūne değin ‘edilgen psișik’ konumda olmalarına karșın, ‘akıl’larından çok ‘duygu’larına hitap eden bir politikacı buldukları zaman ‘en keskin’ politik yaratıklar oluverirler.
Üçūncū olarak, akılcılıktan o denli uzaklaștıkları için, ‘Dinsel inançları’nı sömūrenler tarafından olsa bile, ‘dinsel inançlarının’, ‘zamanında sömūrūlmūș’ olabileceğine inandırılabilirler.
‘Körū körūne’ bağlandıkları ‘liderler’i için canlarını bile verebilecek ‘insan’lar olabilirler.
‘İnsanlıktan çıkmak’la bir olan ‘ötūnūn kılı’ olmak için biribirleriyle yarıșabilirler.
Eh buraya kadar anlatılanlar, 30 Mart seçimlerindeki ‘bașarı’yı açıklamak için yeterli olmuștur sanıyorum.
Pekiyi toplumun yarıya yakının ‘apolitik’ olduğunun ortaya çıktığı bugūnkū durumda, bu ‘kitle’ye ‘akılcı politikalar’ ile yaklașmanın ‘bașarı oranı’ ne olabilir diye de sorulabilir, değil mi ama?
Yanıtının da ‘solda sıfır’ a yakın olduğu ileri sūrūlebilir.
Bu kitlelerin ‘titreyip kendilerine gelme’leri için önemli bir ‘șok’ gerekmektedir.
Bu, ya ‘ekonomik’ bir șok ya da bir ‘iç veya dıș çatıșma’dan bașkası olamaz.
Ne ilginçtir ki, Tūrkiye halkı için her iki olasılık da kapıdadır.
O halde Tūrkiye’de fașizmin de sonu yakındır.
Akrebizm, akrep gibi dönūp kendi kitlesini vuracaktır.
İki kere iki ikibinonlar eder ama , ikibinyirmiler asla ve kata etmez.
Habip Hamza Erdem
(*) Wilhelm REICH, La Psychologie de Masse du Fascisme, (1933), Paris, Payot, 1972, p. 183