Artık şu netleşti ki, milli ve muhalif güçlerin telefonları 2002 sonu, 2003’ün başından beri dinleniyor. TİB, belki sonradan, dinlemelere hukuki zemin yaratmak için devreye sokulmuş olsa bile, malum 2002-2003’te henüz ortada yoktu. Bu demektir ki, en başından beri önce telefon, sonra ortam dinlemeleri yapacak donanıma sahip bir başka “karargâh” söz konusu!..
Fısıltı gazeteleri, bu “karargâh”ın Ankara’nın tam göbeğinde, sıradan bir şirket (ithalat-ihracat gibi) görünümünde olduğunu, “naklen yayın” dokümanlarının da buradan sağlandığını söylüyor.
Sivil Cunta’nın Karargâhı Kızılay’da Bir “Şirket” mi? – Meyyal UYGUR YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağoğlu’nun suç duyurusu üzerine Ankara 1. Sulh Ceza Hakimi Hayri Keskin başkanlığındaki bilirkişi heyetinin, TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı)’na baskın düzenlediği gün, büyük bir cüret ve “yanlış adrestesiniz” dercesine piyasaya “telefon” mu, “ortam” dinlemesi mi olduğu meçhul yeni bir ses kaydı sürüldü. İddiaya göre, bu defaki kayıt, Albay Dursun Çiçek’in evinde arama yapan Deniz Askeri Hakim Yüzbaşı İ. Volkan Şahin’e aitti. Güya Şahin, birilerine, “Çiçek’in evini göstermelik aradıklarını, aramaya ciddiyet kazandırmak için içerde kaldıkları 6.5 saat süresince yiyip, içtiklerini” anlatıyordu.
Bence de o bilirkişi heyeti yanlış adrese gitti!..Zira artık şu netleşti ki, milli ve muhalif güçlerin telefonları 2002 sonu, 2003’ün başından beri dinleniyor. TİB, belki sonradan, dinlemelere hukuki zemin yaratmak için devreye sokulmuş olsa bile, malum 2002-2003’te henüz ortada yoktu. Bu demektir ki, en başından beri önce telefon, sonra ortam dinlemeleri yapacak donanıma sahip bir başka “karargâh” söz konusu!..
Fısıltı gazeteleri, bu “karargâh”ın Ankara’nın tam göbeğinde, sıradan bir şirket (ithalat-ihracat gibi) görünümünde olduğunu, “naklen yayın” dokümanlarının da buradan sağlandığını söylüyor.
Aslında hepimizin gözü önünde akıp giden açık istihbarat bilgileri de, bu iddiaları güçlendiriyor…
Tarih 11 Temmuz 2003, Sabah’tan Yavuz Donat, Başbakan Erdoğan’ın, birkaç kez “yolsuzluğun damarına girdik” demesi, ama hiçbir ayrıntı vermeyip, “bekleyin” demekle yetinmesi üzerine, bir “araştırma” yaptığını yazar. “Ve görür ki, Ankara’da yolsuzlukları araştırma konusunda, TBMM’deki komisyonun dışında bir başka organizasyon daha var”dır!..
Donat, detay da verir. “Organizasyon, İçişleri ve Adalet Bakanları’nın bilgisi sahilinde, doğrudan Başbakan’a bağlıdır. Tüm iç güvenlik birimleri de bu organizasyonun içindedir. Çalışmalar gizlidir. Çalışmaları yürütenler, en az 5 yıldır yolsuzluk dosyaları üzerinde çalışan, operasyonel yeteneği yüksek, tribünlere oynamayan bir takımdır” falan…
Bu işlerin yürütüldüğü karargâha gelince; “O da gizlidir. Bir bakanlık binası değildir. Ankara’nın göbeğinde, fakat ‘gözlerden uzak, kulaklara kapalı, dış etkilenmelerden arındırılmış, TBMM’ye yürüme mesafesinde’ bir yer”dir.
Ve belki de en önemlisi, “Bu organizasyonun önünde ‘sır kavramı’ diye bir engel yok”tur!..
İlginçtir Yavuz Donat bu tespitlerinden sonra, 6. his mi, şüphe mi, tecrübe mi bilinmez, böyle bir organizasyonun risklerine de şöyle dikkat çeker:
“Organizasyon eğer, kişisel ve kurumsal intikama, hesaplaşmaya yönelirse...Organizasyonun siyaset ayağı, bu işten, yaklaşan yerel seçimler için rant elde etmeye kalkarsa...Ve şu ana kadar perdenin arkasında kalmaya özen gösterenlerin içinde şov yapmaya, kahraman olmaya yeltenenler çıkarsa...Bir çuval incir berbat ediliverir…”
Acaba “yolsuzluk” diye yola çıkılıp, iç ve dış malum organizasyonların da desteğiyle, Donat’ın öngördüğü gibi, “kişisel ve kurumsal intikama, hesaplaşmaya, siyasi ranta” mı yönelindi, yoksa aslında o merkez, en başından bugünler, bu amaçlar için mi kuruldu?
Tümü de telefon ve ortam dinlemeleriyle, önce “kişisel” (AKP’ye dokunan yandı), ardından “kurumsal” (muhalefet partileri, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, TSK) ve en nihayet topyekûn büyük bir “intikam ve hesaplaşma”ya gidilmesi, sadece tesadüf olabilir mi?
Artık “sivil bir cunta”nın varlığından emin olan ve “karargâh” arayanların ilgi, bilgi ve dikkatine sunulur!..
Zira “bir çuval incir berbat olmadı”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ocağına incir ağacı dikildi!..
Kaynak: Açık İstihbarat