FAŞİZMİN F’Sİ
Faşizmin Türkiye’deki tanımı, İkinci Dünya Savaşı öncesi, yani faşizmin beşik dana benzeri apaçık ortada olduğu dönemde, Bulgar yazar Georgi Dimitrov tarafından yapılan tanıma dayanmaktadır.
Oysa, zaman içinde hem faşizmin değişik ülke ve hem de değişik ‘biçimleri’ne rastlanmış ve o nedenle de ‘çeşitli’ faşizm tanımları yapılmaya çalışılmıştır.
Fransız düşünür Frédéric Lordon ise, geçen hafta, yani ABD’de Trump’ın göreve gelmesinin ardından, yeni bir ‘tanım’ ve ‘değişik biçimleri’ üzerine bir makale kaleme almış bulunuyor. (Frédéric Lordon, “Fascisme, définition et divers ‘en cas’”, 19 Février 2025https://blog.mondediplo.net/fascisme-definition)
Çünkü, dünya genelinde bir ‘Sağın yükselişi’ ve/ya da ‘Milliyetçiliğin şahlanışı’ diye de tanımlanan bir ‘kavram kargaşası’ yaşanmaktadır.
Genel olarak ‘sağ’ ve özel olarak da ‘milliyetçilik’in Faşizm’e açık olduğuna kuşku yok.
Bununla birlikte, Lordon’a göre, ‘sol’da, ya Marx, Gramsci veya Poulantzas’ın arkasına sığınarak ‘otoriter devlet’, ‘Bonapartizm’ veya ‘Sezarizm’ tanımlamaları yapılmakta ya da Umberto Eco’nun ‘faşizmi tanımalamak için 14 gösterge’sine başvurulmaktadır.
Ama nedense ‘Faşizm’ demekten kaçınılmaktadır.
Bir de, ‘neo-patrimonial sultanizm’ gibi cafcaflı bir tanımla, yeteri kadar bulanık olan sular daha da bulanıklaştırılmaktadır.
Oysa, David Theo Goldberg, ‘Irksal Devlet’ (The Racial State, Wiley-Blackwell, 2001) ve Houria Bouteldja’nın ‘Yeni Barbarlık’ (Beaufs et barbares. Le pari du nous, La Fabrique, 2023) çalışmalarında geliştirilen tezlere göre, ‘Otoriter Devlet’, bir ‘Sermaye Devleti’ (Etat du capital) olduğu için, bonapartizm ya da sezarizm’den kolaylıkla ‘ırkçılık’a kayabilmektedir.
Irkçılık denilince, illa ‘kafatasçılık’ anlaşılmamalıdır.
Her türlü ‘dışlayıcılık’ bir anlamda ‘ırkçılık’tır.
Örneğin Fransa’da Macronizm’in Le Penizm’den veya ABD’de Trumpizm’in Bidenizm’in farklılıkları ne kadardır?
Kaldı ki, dünya genelinde, “tüm sağ (ve sahte-sol) ideolojikman homojen bir aşırı sağ içinde birleşmiş gibi değil midir? [Toutes les droites (et toutes les go-gauches - NDÉ) fusionnent dans un bloc idéologiquement homogène d’extrême droite]
O arada dünyada ve Türkiye’de, ‘İslamo Faşizm’ teriminin kullanıldığını da belirtelim.
Görünen o ki, ‘faşizm’den önce bir ‘gerçek solculuk’un tanımlanmasına gereksinme vardır.
Nitekim Batı’da bir ‘go-gauche’luk terimi de vardır ki, Türkçe ‘Godoşluk’ dense yeridir.
Ancak biz Lordon’un tanımına dönersek, ona göre faşizm şu belirleyici üç ögenin bileşkesi olmaktadır.
1° Otoriter Devlet (Un État autoritaire)
2° Sistematik araçsallaştırma (instrumentalisation systématique)
3° Sonu kıyametle özdeş bir ‘Beka sorunu’ öğretisi (Une doctrine civilisationnelle-hiérarchique, prolongée en horizon apocalyptique, gros de menaces “existentielles”)
Bu ‘kurucu ögeler’e bakıldığında, başka ülkelerdeki, örneğin Trump’ın ABD’si ve ya Netanyahu İsrail’ine kadar gitmek yerine, Dr Recep-Bahçeli Devlet’ini tanımlamak için çok uğraş vermeye hiç de gerek yoktur.
İslamo ya da Türko olup olmamasına bakılmaksızın, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Rejimi’nin doğrudan ‘faşizm’ olarak tanımlanmasında herhangi bir çekince olmaması gerekmektedir.
Muhalefetin ise, bu gerçeği görerek, kapısına başka hiç bir ‘takı’ takmadan, kurucu o üç ögenin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma yapmasında yarar vardır diyelim.
Medya ya da ‘siyaset bilimci’lerinin tanımlama ve yönlendirmelerinin, var olan ‘kavram kargaşası’nı derinleştirmekten başka bir işlevinin olmadığının da altını çizmemiz gerekiyor.
Tıpta ‘teşhis’in ‘tedavi’ için ne denli önemli olduğu bilinmektedir.
Türkiye’de bilinmeyen işte bu ‘teşhis’in gereği gibi yapılmamasıdır diyerek bitirelim.