Ferda Paksütten Gıcık Aldım
Üçüncü Dünya Savaşı gelmiş kapımıza dayanmış, bizim burada yazmak zorunda kaldığımız mevzulara bakın
Zaten haftalardır iddianame eklerindeki yıldız falı, yemek tarifi, kocakarı ilaçları, büyü bozma, beyin kontrolüyle darbe yapılabilir mi sorusu, MİT raporları, sağlık raporları, bina krokileri, alışveriş listesi, sevgili günlük diye başlayan notlar, karı-koca kavgaları, aşk dedikoduları, tehdit mektupları, gizli tarikatlar, Nazi şifreleri, epigramlar, manifestolar, örgüt şemaları, idrar tahlilleri, cunta reçeteleri, şeytani planlar, askeri plan ve haritalar, polis ifadeleri, nümizmatik koleksiyonları
Ve daha insana, Proust ve Borges keşke bu çağda ve Türkiyede yaşasalardı dedirtecek ne kadar ucube bilgi, belge, duyum ve hurafe varsa uğraşmaktan, beynimiz kontrolden çıkmış bir miksere döndü
Oysa ben, Kafkas İttifakı adlı uyduruk planın, Ermenistanı tanıma kılıfı olduğu ortaya çıktı diye bir yazı yazmayı düşünüyordum. Şaakaşvili gibi adamlardan neden her evde bulunması gerektiğine ilişkin bir yazı yazmak istiyordum...
Ertuğrul Özkök Beyin giderek klinik bir hâl almaya başlayan korku, evham ve hezeyanlarını irdelemek istiyordum (Gece aniden Haaayııır!!Gerekirse umreye de giderim..Zekeriya Bey, nolur beni tutuklamayın!! diye haykırarak uyandığını tahmin ediyorum
)
Serdar Turgut hakkında, Yalakalık ve Patron Eteği Öpmede İnsan Azminin Sınırları-Azimle Hacet Eden Betonu Deler mi?başlıklı bilimsel bir tez bile kaleme almayı tasarlıyordum
Hepsinden mahrum kaldınız
Çünkü Ferda Paksüt hanımefendi, gündeme yine bomba gibi düştü!
Bu bayanı bir süredir dikkatle izlemeye çalışıyorum. Sen de herkesle takışıyorsun kardeşim dersiniz diye durumunu ele almak konusunda kendimi zaptediyordum
Ama hayır
Daha fazla dayanamayacağım; işte yazıyorum!
Hanımefendiyi ilk kez Mecliste bir resepsiyonda gördük. Suudi Krallığı Büyükelçisi ile Başbakan Erdoğan arasında tercümanlık yapmaya kalkıştı. Oysa kendisinden böyle bir şey talep eden olmamıştı. Bu orta yaşlı, banka müdiresi kılıklı bayanın, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Ali Feyyaz Osman Paksütün refikaları olduğu anlaşılınca olay birden bire derinlik kazandı..
(Derinlik kelimesini bugünlerde pek moda olduğu için kullandım; aslında önem kazandı demek daha uygun olurdu..)
Televizyonlara çıkış o çıkış!
Hanımefendiyi bu tutkusundan alıkoymak bir daha kâbil olmadı. Anayasa Mahkemesinin AKP davasında nasıl bir karar vereceğine ilişkin yazılan neredeyse bütün haberlerde hanımefendi ne yaptı etti, bir köşeye fotoğrafını koydurmayı başardı..
Derken, Ali Feyyaz Osman Paksüt -ve tabii yanında Feryal Hanım olmak üzere- Kavaklıdere Klübüne giderken, polis arabası olduğunu tahmin ettiği bir aracın kendisini izlediğinden kuşkulanıp ortalığı birbirine kattı
Bu olayın, (ortalığı birbirine katma olayının) azmettiricisi de Hanımefendi çıktı!
Çünkü Ali Feyyaz Osman Bey, normal şartlarda olay adam olmayı pek seven birine benzemiyor. Hanımın aşırılıklarından da bir miktar utanıyor gibi ama; evde sözünün pek geçmediği anlaşılıyor
Daha açık ifade edecek olursak; efkâr-ı umumiyede, koskoca Anayasa Mahkemesi Reisvekilinin kılıbık olduğuna dair bir kanaat mevcut
O da benim gibi AKPnin kapatılmasına şiddetle taraftar ve de bu görüşünü ima etmekten hiç kaçınmadı. Bir ara kendisine Açık İstihbaratta yazarlık teklif etmeyi bile düşünmedim değil(!)
(Bu parantez içindeki ünlem işaretini de Zaman gazetesi ciddiye alıp manşet yapmasın diye koydum..Şok! Ergenekon Paksüte yazarlık teklif edecekti!..)
Efendim, dönelim konuya.
Vay! Bir Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin polis tarafından izlenmesi ne demektir! Skandal! diye hepimiz feverân ettik
Biz feverân ettik ama hanımefendi hiç istifini bozmadan sıfır kol Beymen elbisesi ve sworsky taşlı güneş gözlükleriyle gazetelere yine poz verdi. Ali Feyyaz Osman Bey de her zamanki utangaç mütessebimliği ile yanında
Belli ki yine Yahu hanım, gel bu işlerden biraz uzak dur! diyememiş
Pozlar öyle fiyakalı ki; zannedersiniz Ferda Paksüt Anayasa Mahkemesi Başkanvekili, Beyefendi de ihbar üzerine olay yerine intikal eden Başkomiser
O günden sonra Hanımefendiyi tutabilen çıkmadı!
Sıcakların bastırmasıyla, Bunu şimdi paparazziler Türkbükünde bikinisiyle yakalar diye korkuyordum ki, imdadıma Zekeriya Öz yetişti. (Hiç tatil yapmaz mı bu savcı?)
Daha önce Ankarada sadece Genelkurmay, MİT, Başbakanlık ve 11. Ağır Ceza Mahkemesine yazı yazmış olan Zekeriya Bey, kalemini bu kez Bayan Paksüt için konuşturdu
Kendilerini, ifadesi alınmak üzere adliyeye davet etti.
Basın, olayı sanki devlet başkanından söz eder gibi, Ferda Paksüt tatilini yarıda kesti diye duyurdu. (Yurt dışında tatil yapıyor olsaydı; Bayan Paksüt yurda döndü! şeklinde haberler okuyacaktık..)
Vay efendim vay!
Ferdanım açtı ağzını, yumdu gözünü
Yaptığı açıklamalara bir bakar mısınız:
Benimle uğraşmalarındaki asıl amaç beyefendidir. (Feyyaz Beyi kastediyor) Beyfendinin kontenjanı altın değerindedir. Cumhurbaşkanı, Danıştay ve Yargıtay üyeliklerinden 3 kişi arasından seçim yapar, (Yapma ya! Bilmiyorduk) ancak bürokrat kadrosuna istediği ismi direkt atayabilir. Beyefendi istifa ettiği takdirde, (Allah! Allah!..Bu da nereden çıktı?olay kadın olup durma o zaman..) Cumhurbaşkanı istediği adamı seçer. Benim üzerimden baskı yapılmak isteniyor
Lafa bak!
Bitmedi
Herhangi bir örgüt evini ziyaret etmedim, (duyan da örgüt evlerinde kabul günü düzenleniyor zanneder) herhangi bir örgüte üye olmadım. Hurşit Tolonu binbaşılığından tanırım. Hilmi Özkök ve İlker Başbuğ ile 3 sene Brükselde birlikte olduk. Abdullatif Şenerin karısı ile tanışırım, beni onunla tanıştıran da Haşim Kılıçın karısıdır. Abdullah Gülün karısı da sık sık konuştuğum insanlardan. Dava açıldıktan sonra Cemil Çiçekle de yemek yedim. Abdulkadir Aksu ile de konuştum. İkisi de çok sevdiğim insanlardır. Davaya ilişkin konuştuk. (Oooo! Bu enteresan işte! Başkanvekilinin hanımı kapatılma davası süren partinin iki önemli ismiyle davayı konuşmuş! Ne hakla, hangi sıfatla? Ben size söyleyeyim ne sıfatla olduğunu: Densizlik sıfatıyla! Peki, diğer ikisi Ferda Hanımla konuşmaya neden ihtiyaç duyuyorlar dersiniz? Onu da söyleyelim; Adamını bulamazsan Madamını bul zihniyetiyle..Nerden baksanız rezalet!) Dava açıldı artık ne olacak, şimdi ne yapsak? dediler
(Vay! Vay! Vay!..)
Devam ediyor:
Büyük bir şok yaşıyorum. Savcı neden çağırdığına ilişkin net bilgi vermedi, (Niye verecekti ki?) hayatımda ifade vermedim (Hurşit Tolon haftada bir kez ifade verirdi, alışkanlık olmuştu!) oraya gidip de çıkacağımın garantisi yok. (Niye? Savcılıktan mezara mı gidiliyor?) Durduk yere kendimi savunmak zorunda bırakılıyorum Kuzey Irakta bombalandık. Bu kadar tedirgin olmadım. Tutuklanma ihtimalini bile düşünüyorum (Deme!) Malımızı bile elimizden alacaklar (Ne alaka? Böyle bir durumda insanın aklına malının gelmesi de pek ilginç...)
Hanım! Hanım!
Ergenekon davasında adı sanı bilinmeyen, geleni giden bulunmayan, avukatı-parası olmayan bir sürü insan on beş aydır yatıyor içeride. Sen, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin medyatik karısı olarak böyle zırlarsan, o garibanlar ne yapsın?
Ne oluyor böyle devlet erkânınınhanımlarına?
Kimisi Başbakandan Ayol Sayın Başbakan, bizim araziyi düşük bedelle kamulaştırdılar diye ricacı olur, kimisi Malımı elimden alacaklar, beni tutuklayacaklar diye ağlar
Öfff! Sıkıldım ben bu yazıdan
Bitiriyorum! Kalın sağlıcakla
Kaynak