Fethullah Gülenin Gel Sezonu Açılıyor mu?
RAHATIM KAÇACAK OLSA DA, YİNE DE GEL
Hocaefendi hakkında yeni bir kitap çıkmış. ABDye gitmesini merhum Ecevit istemiş
Bir kuvvet komutanı helallik istemiş
Başka bir komutan, Okulları bize devreder misiniz teklifinde bulunmuş
Bir de hayır duasını almak için kapısına yüz süren ünlüler listesi var ki, sıkı bir mazlum ve lider portresi ile karşı karşıyayız. Öyle ki, Heyyy, bunca yıldır bu insanı tehdit gösterenler, neredesiniz? diye bağırasım geldi!..
Amma benim pusulam Fener Rum Patriği Bartholomeos
Geçenlerde Hocaefendinin basın örgütü Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Grand Cevahir Otelindeki iftar yemeğine katılmış ve demiş ki; Hocaefendi'yi çok özledik!..
Duydunuz mu Sayın Erdoğan, Bartholomeos ister de, bu özlem giderilmez mi?!..
Gel Hocam gel, rahatım kaçacak olsa da yine de gel demenizin zamanı yaklaşıyor mu ne?..
ERDOĞAN-DOĞAN KAVGASI DA ERGENEKON İDDİANNAMESİ GİBİ ÇIKTI
Yeni atanan 23 rektörden 16sı türbancı mı, değil mi?..Gülün Ermenistan seferi Türkiyenin bir kırmızı çizgisini daha bembeyaz etti mi?.. Montrö delik, deşik edildi mi?..Kıbrıs Talatın ellerinde Hristofyasa doğru sürükleniyor mu?..Kerkük İl Meclisi, referanduma gidilmezse Barzani yönetimine bağlanma kararı aldı mı?..Bir yandan terör, bir yandan bölücülük aldı başını gitti mi?.. Ve dahi ABD Genelkurmay Başkanı Mullen Türkiyeye niye geliyor?(Başbakan ve Genelkurmay Başkanı ile görüşmesini anlarız da, Gülle görüşme ne oluyor? İran hazırlığı mı?)
Bunlar devletimizi damardan etkileyecek konular
Duydu ki, bir Arap ülkesinin bakanı, karısı bir tv dizisine takıldı, kaldı diye, Dışişleri Bakanı Ali Babacanın telefonuna, Otel odasında kilitli kaldım, Kurtar beniii!.. mesajı çekmiş. Bu, Babacan Süperman oldu diye takdim ediliyor
Adamlar dış politikamızla resmen dalga geçiyor, benim şu çıkardığım liste ile yaptığım işgüzarlığa bakın!..
Neyse
Bir de vatandaşımıza damardan giren dertler var. Büyüme 2002 seviyesine düştü mü? Fındıkçıların isyanı Ordu sınırlarında tutuldu mu? Tekstil sektörü , Ya Doğuya taşın, ya bat seçeneği ile karşı karşıya bırakıldı mı? (Sanki ev taşınacak)
Geçiniz!..Deniz Feneri yolsuzluğu her şeyi örttü. İtirazım yok, yolsuzluk çok önemli ama bari onu doğru dürüst, layıkıyla konuşabildik mi?..Hakkını teslim edelim, Başbakan Erdoğan yine başarılı bir strateji ile 10 gün boyunca meseleyi Deniz Feneri olmaktan çıkarıp, kartel medyası tartışmasına dönüştürdü. Brezilya dizisi gibi herkes Başbakanın ağzına kilitlendi. Sonuç?..Ergenekon İddiannamesi gibi bir şey çıktı. Telefon konuşmaları değil ama mektuplar, dedikodular, muhbirler, hakaretler, argolar vs.vs
HER BİR LAFI MANŞETLİK
Amma Allahı var Başbakan manşetlik laflar verdi
Mesela, Şapkaları karıştırma dedi.
Dinime söven Müslüman olsa mı, desem, imam-cemaat meselesi mi desem bilmiyorum ki
Biz onu Başbakan biliyorduk ama o, gazetelerin neyi nasıl yazacakları, hangi sütunda kullanacaklarını tarif ederek, Genel Yayın Yönetmenliği, hatta Sayfa Sekreterliğine talip olduğunu gösterdi..Bizim Çalık alacak diyerek, İhale Komisyonu Başkanlığı yaptığı ortaya çıktı. Hatırlar mısınız, Mesut Yılmaz, Korkmaz Yiğitle pazarlık yaptığı için, Tansu Çiller de ihale zarflarını Başbakanlık Konutunda açtığı için suçlanmıştı
Vay be, ne günlerdi onlar!...Hiç olmazsa o zaman pazarlık, açılacak zarflar vardı. Ya şimdi, Verdim, gitti diyorlar..
Mesela, medya terörü dedi.
Ah Sayın Erdoğan, daha Ergenekon iddianamesi çıkmadan, bazı telefon konuşmalarının yandaş medyada satır satır yer aldığını hatırlıyor musunuz? Sanki dinlemeyi yapanlarla, bu gazeteler arasına özel bir hat çekilmişti
İddianameye gerek kalmadan birçok insan hakkında hüküm verildi, infaz yapıldı. İddianneme çıktı, baktık yazılanlar harfiyen aynı. Acaba bu servisi kimler yapmış, bu insanların daha mahkemeye çıkmadan hükmünün verilmesini hangi medya organları sağlamıştı? Herhalde o zaman, medya terörü kavramını henüz keşfetmemiştiniz!.. Savcının yayın yasağına rağmen, kimse iplemedi, yayınlar sürdü. Sesiniz niye çıkmadı?
Mesela medya terörü ile savaşacağım dedi.
Keşke PKK terörü ve bölücülerle de bu kararlılıkla mücadele edeceğinize bizi inandırabilseniz. Bakın son 1 ayda 44 şehidimiz var. Ramazan ayının sadece ilk 10 gününde 18 eve ateş düştü. Bölücüler Doğu-Güneydoğuda, ana dilde eğitim mitingleri yapıyor, DTPliler Mecliste Kürtçe konuşmaya hazırlanıyor. Yani Milli Devlet çatır çatır çatırdatılıyor, haberiniz var mı?..
Mesela, Baykalın eşinin malvarlığı dedi.
Hani Harem-i İsmete girilmezdi?..Harem-i İsmet sadece sizin eşiniz için mi geçerli? Ya, Ergenekon adı altında insanların harem-i ismeti ortalıklara saçılırken, neredeydiniz?
Bir nebze tutarlılık, bir nebze empati
Lütfen!..
KELLE DAVASININ KİNİ
Adalet Bakanlığı, şehitler için kelle diyen Başbakan Erdoğanı 3 kuruşluk tazminata mahkum eden Hakim Sevgi Övünç hakkında dava açtı. Malum davayla hiiiç ilgisi yokmuş, bir davada gerekçeli karar geç yazılmış, ondanmış. Velev ki öyle, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sn. Haşim Kılıça, AKP kapanma davası ile ilgili gerekçeli kararı aman daha fazla geciktirmeyin, ne olur, ne olmaz deyip, balık hafızamızı uyandıralım.
Kelle davasını açan kimdi?..Türk Hukukçular Birliği Başkanı Kemal Kerinçsiz. O şimdi Ergenekondan içeride. Tabii tamamen tesadüftür ama bazı şeyleri de lütfen hatırlayalım. Kerinçsiz, Orhan Pamuk davasına müdahil olduğu için kimleri kızdırdı? ABcileri
Kelle davasını açınca kimi kızdırdı? Başbakan Erdoğanı
Vallahi uydurmuyorum. Zira, Kerinçsiz gözaltına alınmadan kısa bir süre önce aynen şöyle demişti:
Bir zat var. Şöhret olmak için her şeye dava açıyor. İsabetli yollardan biri değil. Bunu önlemek için ne yapılabilir, arkadaşlarla çalışıyoruz(Zaman Gazetesi- 15 Şubat 2007)
Erdoğan kelle hükmün verilmesinden sonra da, Ne demek bu?.. Olmaz böyle şey... Nefislerimizi tatmin için bu tür kararlar verilmez diye köpürmüştü.
Şimdi iki olayı alt alta koyup, arkadaşların önleyici çalışmalarının ne olduğunu sormamız abes kaçar mı?
Açık İstihbarat