FETÖ'cüler yüzünden intihar eden Harbiyeli!
Bugünkü köşemi, bir süredir gündem yoğunluğundan dolayı ertelemek zorunda kaldığım hava harp okulu öğrencisine bırakmak istiyorum. Kendisi okulda FETÖ’cü komutanların yaptıkları yüzünden intihara teşebbüs etti. Ancak okulda yaşanan bu olay FETÖ’cü subayların sahte rapor düzenlemesiyle örtbas edilerek “Anksiyete bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu” olarak geçiştirildi. Kim bilir böyle kaç gencimizin hayatı karartıldı.
FETÖ’cüler yüzünden intihar teşebbüsünde bulunan Harp Okulu öğrencisinin o mektubu:
“Ben Hava Harp Okulu son sınıf öğrencilerinden… Bir ay sonra mezun olmayı beklerken KHK ile tasfiye oldum. Çok sevdiğim üniformamı lekesiz bir şekilde 4 yıl boyunca taşımışken 30 Ağustosla birlikte rütbelerimi takıp bu vatan için göklerde kanımın son damlasına kadar vatanım ve şerefim için savaşmayı beklerken TSK kuvvetlerinin içinde bulunan üniformalı teröristler yüzünden şerefle taşıdığım milletimin bana vermiş olduğu o şerefli üniformayı çıkarmak zorunda kaldım.
Televizyonlarda gördüğümüz gibi bu teröristlerin okulda kendilerinden olmayanlara uyguladıkları baskınların her türlüsüne maruz kaldım. Psikolojik, sözel ve fiziksel olarak. Ben bütün bunlara dayanmışken maalesef boşuna çekmiş oldum.
Bu teröristler daha önce kendilerinden olmayan ve atmış, bıraktırmış oldukları davranışların hepsini bana yaşattılar. Son sene yaşadıklarım zaten kayıtlarda olup başta ben olmak üzere başta ailem ve çevremdeki insanları çok sarsıldılar.
Yapmış oldukları baskılardan dolayı İHTİHAR TEŞEBBÜSÜNDE bile bulundum. Bu yaşadıklarımı bana uygulayan üniformalı teröristler suçsuz bir vatandaşı bacağından vuran Yzb. S.C. ve Vodafone arenaya inen Ütğm. O.G. . Bu kişiler başta olmak üzere diğer komutanlarımda bana son sene ayrılmam için yoğun baskılarda bulundular.
Yüzbaşı S.C. en küçük açığımı arar hale geldi. Beni her gördüğü yerde aşağılayıcı gözlerle bakar insanlar içinde bana 2. Sınıf insan muamelesinde bulunurdu. Bununla kalmayıp bir gün bağlı bulunduğum filoyu içtimaa toplayıp şu cümleleri sarf etti: ‘%99 unuz iyi fakat aranızda %1'lik kesimler var. Bunlar namert ve şerefsiz. Bu arkadaşlarınız bu üniformayı hak etmiyor. Onları dışlayın. Ben bunu onların yüzüne de söylediğim için burada söylemekten çekinmiyorum. Bunlardan adam olmaz. Belki subay veya pilot olabilirler ama adam olamazlar. Bu arkadaşlarınızla takılmayın onların yanından uzaklaşın. Onlarla görüşen takılan insanlar gördüğümüzde o kişileri de onlar gibi olduğunu beller onlara yapmış olduğumuz gibi davranırız.’
Buradan da anlaşabileceği gibi bana farklı davrandı. Hatamı bulmak peşimde dolandı. Nizamiyeye gitsem peşimden gelir beni kontrol ederdi. Başkalarına göstermiş olduğu iltiması bana göstermezdi. Önümden çantası sırtında giden bir arkadaşa bir şey demezken ben aynı davranışı YANLIŞLIKLA ve dalgınlıkla yaptığımda direk savunma vererek hafta sonu izinsizlik cezası verirdi. Okulun son zamanlarında da beni koridorda arkadaşlarımın içeresinde azarlamış şüpheye mahal bırakacak şekilde şu şekilde konuşmalar yapmıştı:
‘Senin dayıların olabilir ancak onlar orada KALACAK DEĞİLLER. Elbette onlar bir gün gider biz seninle o zaman hesaplaşacağız.’ Bana sarf etmiş dayılar kelimesi ise şunu açıklamakta beni yoğun baskılar neticesinde verdikleri savunmalarla disiplin puanımı sıfırlayıp atacakken ailem devlet büyüklerimize ulaşmayı başarmış ve onlardan yardım talep etmişlerdi. Yazmış oldukları yazılar ve dilekçeler Cumhurbaşkanı danışmanına kadar ulaşmıştı. Nitekim bunla ilgili fakslar elimde bulunmaktaydı. Gene ailemin ulaşmış olduğu şuan general olan komutanlarımıza da ulaşmış ve onlar olayı inceleyip yapmış oldukları baskıları görmüşlerdi. Dayılarım olarak ifade edilmiş bu kişiler halkımızın seçmiş olduğu siyasi otorite ve ordusunu namusuyla yöneten komutanlardır. Bu sözlerin darbeden önce Haziran ayında söylenmiş olması çok MANİDARDIR.
Ocak ayında ailemin bir milletvekiline atmış olduğum mesajı gelip bağıra bağıra yüzüme karşı söyleyip senle hesaplaşacağız ben bu mesajı öğrendim demesi benimde arkam kuvvetli demesi başka soruları uyandırmaktadır. Bu cümleleri sarf ettikten sonra da bana uygulanan baskıların artması ve bir haftada 4-5 savunma almam bile bunu kanıtlamaktadır. Son sınıfta 13 hafta sonu cezalı kalmam bunun göstergesidir. Bu hakaret be baskılar sadece şahsıma yönelik kalmamıştı. Kız arkadaşımı terörist ve ajan olmakla itham etmişti. Ayrıca halka açık olan okulumuzdaki etkinliğe kız arkadaşımın güvenlik zafiyeti oluşturacağını düşündüğünden gelmesini yasaklamıştı. Bunlarda kız arkadaşımı ve ailesini derinden etkilemişti.
Ayrıca sadece kendi baskı yapmamaktaydı. Sicil amiri olduğu üniformalı teröristlere de baskı yaptırmaktaydı. Bir subay hemen her gün odamı kontrol etmekte savunma verecek bir hata aramaktaydı. Kendisi ayrıca şahsıma hakaret etmişliği de bulunmakta. Yine katta arkadaşlarımızın, alt sınıflarımızın bulunduğu ortamda bana bağırmış ‘Sen Kancıksın’ diye hakaret etmiş ve elinde tutmuş olduğu telsizle bana el hareketi yapmıştı. Yine farklı zamanlar içeresinde beni odasına veya başka odalara da giderek bana baskı uygulamış ve benim bu kuvvetle barınamayacağımı söyledi. Ayrıca senden adam olmaz sen karaktersizsin gibi ithamlarda bulundu. Bu konuşmalardan sonra psikolojim bozuldu. 21 yaşında olmama rağmen ağlamaktaydım ve buna şahit olan arkadaşlarım vardı. Bu tür konuşmalar ve baskılar rutin bir haldeydi.
Buna bağlı olarak da benim ruhsal durumum iyi değildi ve derslerime tam olarak odaklanamıyordum. Nitekim dönem sonuna doğru bir subayın defterinde yapılacaklar listesinden adımın bulunduğu bölümün üzerinde “dosyası kabartılacak” ifadesinin bulduğunu kendi devremden arkadaşım görüp bana söylemişti. Ayrıca Yzb. S.C. gibi bana insanların içinde 2. Sınıf insan muamelesi yapmaktaydı. Bunun yanında Vodafone arenaya inen komutanlardan olan Ütğm. O.Ö. muktedir zamanlarda bana insanların içinde bağırmakta ve etkilenmeme sebep olmaktaydı. Yine o da diğerleri gibi bana bağırmakta ve çeşitli hakaretlerde bulunmaktaydı. Sabah mesaiye gelir gelmez odamı kontrole gelmekteydi. Kullanmadığım cep telefonları kaybolmasın diye çekmecemde bulundurmamın serbest olduğu zamanlarda bile gelip bana bağırıyordu. Bu gibi olaylar çevremdeki insanların benden uzaklaşmasına ve benim yalnızlaşmama sebep oldular. Bu da benim psikolojimin etkilenmesine neden oldular. Ayrıca odalarına çağırıp 4-5 komutan aynı anda bana bağırdıkları ve baskı uyguladıkları zamanlar da oldu. Bu olaylar neticesinde İNTİHAR TEŞEBBÜSÜNDE bulundum. Çünkü artık zihinsel olarak bunu kaldıramıyordum. Ancak ayrılmakta istemiyor hedeflerime ulaşmak bu vatana hizmet etmek şehitlik mertebesine ulaşmak bu üniformayı şerefle taşımak istiyordum.
Bu teşebbüsün akabinde beni okulumuzda bulunan revirdeki psikiyatri hekimine gönderdiler. Ancak ben daha gitmeden komutanlarım doktoru aramış ve kendilerine göre olayları anlatmış, raporda yazılması gerekenleri söylemişlerdi. Ben doktoru görüp durumu anlatırken doktor benim yüzüme dahi bakmadan benim raporumu yazmaya başlamış ve Anksiyete bozukluğu gibi şizofreni başlangıcı teşhisleri koydular. Hâlbuki bu yaşanan olaylara birçok şahidim bulunmakta. Onlar benim istifa etmemi istedi ancak ben bunu yapmayınca kendileri atma yoluna giriştiler ve sağılığa başvurdular. Sonrasında beni GATA’ya da gönderdiler ancak kuvvetimizde bulunan komutanlarımızdan biri ailemin başvuruları neticesinde olayı incelemek için okula geldiğini öğrenince beni apar topar geri çağırdılar. Komutan gittikten sonra beni odalarına çağırıp sen bizi mi şikayet ediyorsun sen kimsin gibi hakaret ve ithamlarda bulundular. Bende geçmişe dönük tarihsiz tutanak yazmamı istediler ben yazmayıp itiraz edince de bana tekrar bağırdılar.
İşte bu anlattıklarım benim bu üniformalı teröristlerin elinden çektiklerim. Bunlarla ilgili belgeler elimde bulunmakta. Bu yazdıklarım yanında başta ben ve ailem, çevremdeki beni tanıyan insanlar psikolojik olarak çok etkilendiler. Anneannem hastanelik oldu. Ancak ben vatan sağ olsun deyip devam ettim. Çünkü bu vatan o teröristlerin değil bizlerin vatanına aşık insanların deyip korumak için canımı vermek için devam ettim. Nitekim bu vatanına aşık insanlar tankların önüne kurşunlarına siper ettiler kendilerini. Bizlerde onların önünde kendimizi onlara siper etmek isterdik lakin olmadı engellendik. Ancak imkanımız olsaydı en önde engellemeye kalkışan yine biz olurduk. Nitekim kahraman şehidimiz Astsb. Ömer HALİSDEMİR bizlerin arasından çıkma. Biz de onun gibiydik hala onun gibiyiz. Üzerime geçirmiş olduğum üniformayı 4 sene boyunca tertemiz taşıdım. Bu üniformanın hakkını verdim şerefle taşıdım. Biz üniformayı giyerken kefenimiz olsun dedik.
Benim temel talebim şu öncelikle olarak ayrıştırma yapılsın aramızdaki suçlularla biz vatan aşıkları ayıralım. İade-i itibar yapılsın ki dışarıdaki insanlar bu uğurda canını verecek bizlere yanlış gözle bakılmasın. Ve tekrardan bir soruşturma yapılsın içimizdeki suçlularla bizler ayrılalım ve vatanımıza şerefimizle hizmet etmeye devam edelim. Bizim yüce Türk Ulusu ve devletimizden isteğimiz budur. Akıttığımız ter döktüğümüz gözyaşı ve anne babalarımızın hayalleri yerde kalmasın.”
Batuhan ÇOLAK, 28 Ağustos 2016
batuhancolak@yenicaggazetesi.com.tr