''Nazi Almanyası'nın l 936'da kendi Yahudilerine uyguladığı, sonradan Soykınm boyutuna varacak olan zulüm, Filistin'de bir lsrail devletinin varlığını garantiye alacaktı - o noktadan sonra 'Arap nüfusunun haklarının' bir önemi kalmamıştı. 1938'e gelindiğinde George Antonius gayet açık bir şekilde, 'Filistin'de bir Yahudi devleti veya toprak egemenliğine dayalı bir ulusal vatan kurulması, Araplar zorla yerlerinden edilmeksizin başarılamaz .. .' diyordu.
Antonius bağımsız bir Arap devleti istiyordu; 'bu ülke, mümkün olduğu kadar fazla sayıda Yahudiyi, önyargısızca, siyasi ve ekonomik özgürlükleriyle beraber içinde barındırabilir, Yahudiler vatandaşlık haklarından tam olarak yararlanıp, barış ve güvenlik içinde, şerefli bir biçimde burada yaşayabilirdi.' Arap, Yahudi ve Britanyalıların hayatlarını kaybedeceği beklenmedik bir soykırımdan' korkan Antonius, Avrupalı Yahudilere yardım etmek için Filistin'den başka yerlere bakılması gerektiğini söylüyordu:
'Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki Yahudilere reva görülen muamele, hem bunu yapanlarhem de modem uygarlık için utançtır; gelecek nesiller, Yahudilerin yaşadığı acıyı ve felaketi durdurmak için payına düşen fedakarlığı yapmayan ülkeleri affetmeyecektir. Bunun bedelini Filistinli Araplara ödetmek ise, uygar dünyanın tamamına ait olan görevden zavallıca kaçmaktır. Aynı zamanda ahlaki bir rezalettir. Bir halkın acısını dindirmek için bir başka halka zulmetmek, hiçbir ahlaki çerçeveye sığmaz. Yahudilerin Almanya'dan tahliyesine yönelik çözüm, Arapların anavatanlarından çıkarılmasında aranmamalıdır; ve Yahudi acısı, masum ve barışçı bir halka benzer bir acıyı yaşatmakla dindirilemez.'
Bu cümlelerin (on yıl sonra yaşanacak Filistin felaketi düşünüldüğünde son derece isabetlidir)1938'de yazılabilmiş olması oldukça çarpıcıdır. ''
Robert Fisk, BÜYÜKMEDENİYET SAVAŞI - ORTADOĞU'NUN FETHİ