FINDIKKAFA NE HABER ?
Nasılsın?
Hani ‘Devlet’ine sözettirmeyen, ‘Ordu’suna toz kondurmayan sen.
Her ne olursa olsun, ‘hukuk’tan ayrılmaz, ‘demokratik çerçeve’ içinde kalırdın değil mi?
Eh gözün aydın olsun o zaman.
Sen ‘hukuk’tan ayrılmazdın ama, ‘hukuk’ senden ayrıldı.
‘Demokratik çerçeve’nin ‘çerçevesi’ kırıldı.
Artık, ‘olmaz böyle şey’, ‘hükûmetten rica ediyoruz’, ‘Tanrı aşkına olsun’ gibi ge-ve-ze-lik-lerle ne kendi kendini aldat ve ne de dünya alemi aldattığını san.
Herif ‘savaşını ilan’ı etti bile.
Sabah kapın çalındığında, kapıcı mıdır sütçü mü diye düşünmene gerek yok.
Polis de değil jandarma da değildir gelecek olan.
‘Boynukalınlar’ olacak boynukalınlar.
‘15 Temmuz gazi’leri de denilebilir.
Recep’giller, yani Dr Recep’ler ve Recep Peker’leri.
O kuş beyninle, ‘hukuk içinde’, ‘demokratik’ falan diyordun değil mi?
Şimdi ‘hukuk içinde, ‘demokratik’ olarak payını almaya hazır ol.
Artık ayağına mı sıkarlar, o boş beynine mi, o kadarını bilemem.
Ama benim elim senin yakanda olacak.
Hepsini geçtik, ama o 16 Haziran ‘Halkoylaması’ gecesi, sokakta olacaktın.
‘Millet’imizin çoğunluğu’ ‘evet’ demiş olsa bile, ki yemin billah olsun ‘hayır’ demişti, sen olmaz diyecektin.
‘Halka rağmen’se, halka rağmen olsun!
‘İç savaş’ o gün çıkacaktı ise, o gün çıksındı.
Ancak sen ‘taarruz’da olacaktın, onlar ‘savunma’da.
Hiç mi satranç oynamadın, Mustafa Kemal’in ‘sözde askeri’?
Mustafa Kemal ne demişti?
“Türk genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış gördü mü, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır”. (abç)
Efendim öyle dedi mi demedi mi?
Bence demiştir.
Velev ki, tam da böyle dememiş olsun.
Ancak, bugün ‘hâlâ’ Atatürkçü olan herkes, ama yediden yetmişe herkesin öyle davranması gerekir.
Sadece Atatürkçü’ler mi?
Hayır.
Kendisini ‘Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı’ olarak duyumsayan herkes.
İnsan olan, temiz süt emmiş kim varsa.
Heyhat ki ne heyhat.
Ne kadar ‘kendisine hayırı olmayan’ varsa, ya duymazlıktan geliyor ya da ‘dur bakalım n’olcek’ diye bekliyor.
Devlet Bahçelikgiller ve Saksılıkgiller ise, ülkemizin ‘beka sorunu’ olduğu, yedi düvelin kendisine komplolar kurduğu şu günlerde, Dr Recep’in arkasındayız; yanlış varsa düzeltilir diyorlar.
Bu sonuncular köy kahvesinde okey oynayan duyarsız vatandaştan bile ‘tehlikeli’ler.
Şimdi, sözü uzatmadan ne olacağını söyleyelim.
‘Erken seçim’, geç seçim falan olmayacak.
Seçim-meçim yok aslında.
Türkiye ‘iç savaş’a girmiş bulunmaktadır.
2018 yılı ‘savaşın sokağa inmesi’yle devam edecek.
Bu kez, taarruz, ‘boynukalınlar’dan gelecek..
Artık ‘ya herro ya merro’ dönemine girmiş bulunuyoruz.
Kim ki, Kemal Bey Kılıçdaroğlu gibi, ‘yaptırmayacağız’, ‘geri adım attıracağız’ diyorsa önce onlar gidecektir.
Hâlâ ‘yapıcı bir çözüm’ var mı denilecek olursa; evet hâlâ var.
Nazım Hikmet’in ‘hâlâ’sı gibi bir ‘hâlâ’dan sözediyorum.
Naçizane önerim olsun: CHP ve IYI Parti ve koalisyana girecek başka hangi parti varsa, bir ‘Geçici Hükûmet’ kurmalıdırlar.
Bu ‘hükûmet’i tanımadıklarını ilan etmelidirler.
Fazla ‘zaiyet’ vermeden ve gerçekten toprak kaybına yolaçmadan önalmalıdırlar.
Yoksa Suriye’den de ‘beter’ olacağız.
Libya’dan da kötü.
Neşet Ertaş gibi ‘Kendim ettim kendim buldum, eyvah eyvah’ dememek için, bu geceden tezi yok, ‘eylem’e geçmek gerekiyor.
Grupta konuştum, mecliste tartıştım gibi ‘sıradanlık’lar artık yetmez.
Benden demesi (*)
Habip Hamza Erdem, 25 Aralık 2017
(*) Demesi kolay denilmesin sakın. Bu ‘vatan’ı Dr Recep’e çiftlik, ‘Cumhuriyet Devrimleri’ni de oyuncak olarak bırakmayacak olanlardanım ben. Görev günü geldiğinde görevimi ‘gereğince’ yapabilecek ‘imkân ve kabiliyet’teyim.