İyi Akşamlar Sevgili Banu Ablamız,
Ben Kütahya'dan Mine. Öncelikle sırf bizleri uyarmak için üniversitemize geldiğiniz ve doğumlarımızdan çok önceki yıllarda dönen oyunları ve bugünle bağlantılarını tek tek ve büyük bir açık sözlülükle anlattığınız için minnetarım. Özellikle böyle bir zamanda her şeyin açık açık ve cesurca haykırılmasına hepimizin çok ihtiyacı vardı.

Konferans başlamadan önce bir de anket yaptılar. Ankette beş soru vardı, evet ya da hayır bölümünü koparıp torbaya attık. Sorular şöyleydi: Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesini istiyor musunuz, Türkiye'nin AB'ye gireceğine inanıyor musunuz, Türklerin ve müslümanların Avrupa'nın tarihine büyük katkıları olduğunu düşünüyor musunuz, Türkiye sizce Avrupa'nın bir parçası mıdır? diğer soruyu şu anda hatırlayamadım. Üçüncü soru hariç hepsine hayır dedik arkadaşlarla, hatta fazla anket kağıdı alıp birkaç hayır daha attık torbaya bozum olsunlar sonucu görünce bir de diğer öğrenciler de çoğunluğun hayır dediğini görürse belki daha farklı bir yönlenme olur beyinlerinde diye. Ama zaten bizim bir iki hayır kağıdımıza da gerek kalmadığını salondaki öğrencilerin 189'unun hayır dediğini 149'unun evet dediğini gördük konferans sonunda. Bu sonuç suratlarının asılmasına yetti. Bu arada Türkiye Avrupa'nın bir parçası mıdır sorusuna da sadece evet veya sadece hayır vermek istemediğim için kartın üzerine kalemle "Avrupayı zaten Türkler kurdu, biz Avrasyalıyız" yazdım. Konferansın sonunda sonuçları yansıtırken bu yazımı da ekrana yansıttılar.
Caroline Finkel'in dışında British Council Toplum projeleri müdürü Esra Çanakçı bir konuşma yaptı. Kullandığı kelimelerin altındaki anlamı düşündükçe tüylerimizi diken diken eden konuşmasını da telefonumla kaydettim onun da youtube adresini size en altta vereceğim. Konuşmasını zaten şu cümlesiyle de özetlemek mümkün "...İngiliz ve Türk toplumlarının birbirlerini daha iyi anlamasını sağlamak, özellikle Türkiye'deki gençlerin olumlu toplumsal gelişmeye katkılarını arttırmak.." Bir de Hacettepe Üniversitesi AB İlişkileri Merkezi Müdür Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. M Murat Erdoğan konuşma yaptı. Onun Avrupa'yı sevdirmece konuşması da resmen beyin yıkama örneğiydi. Hatta konuşmasının bir yerinde "Türkler kendilerini Avrupalı olarak görüyorlar, mesela bize siz Asyalısınız dediklerinde kızıyoruz, hoşumuza gitmiyor" diyebildi. İşte efendim Erasmusu öve öve bitiremedi, sonra, Avrupaya giden "zavallı" köylülerimizin orada AB vatandaşı oldukları, oy verebildikleri, gelirlerinin çok çok yüksek olduğu gibi laflar etti. Yer yer Türkiye'yi aşağıladı, milli gelirini olsun, kimi toplumsal davranışlarımız olsun. Yer yer dış basında yer alan AB'nin Türklere bakışıyla ilgili korkunç karikatürleri gösterdi ve AB'nin Türkleri almaktan çekindiğini vurguladı. Kimi zaman Avrupa'ya Türklerin aslında ne kadar katkı yaptığını vurguladı, bu yanlış değerlendirmeleri kırmak gerekildiğini anlattı. Bir lafı da şuydu kalbimde acı duydum bunu duyunca ona göre AB ilerlemelerinin sık sık kesilmesinin bir nedeni de "Kıbrıstan kaynaklanan sorunlar" imiş... Bir de "Türkiye Avrupa topluluklarının hep içinde zaten, ama AB'ye girerse işte o zaman bu toplulukların yönetim kadrosunda olabilecek" dedi.
Gelelim öğrenci tepkilerine; öğrenci arkadaşlarımızdan bazıları çok güzel sorularla tepkilerini verdiler. "Başımıza bugüne dek ne geldiyse Avrupa'dan Amerika'dan geldi neden AB?" diyen, "Bizi AB müzakereleriyle oyalayıp BOP'u yürürlüğe koymaya çalışıyorlar" diyen, "Kültürümüz, geçmişimiz, çıkarlarımız Asya'ya daha yakınken AB ye girmek mecburiyetinde değiliz" diyen ," Bildiğim kadarıyla biz Avrupalılaşmak diye bir şey tartışmıyoruz biz sadece AB'ye girişi tartışabiliriz belki" diyen bilinçli arkadaşlarımız oldu ve bütün salonu inleterek alkışlandılar!
Bütün bunlar sonucunda kokteyldeki pahalı kurabiyelere, kaliteli baskı bir ton broşüre, Evliya Çelebi afişleriyle süslenen sergiye ve girişe konulan dev ve kaliteli materyalden platforma rağmen öğrenciler bunu yemedi, yabancı dostumuzun ve AB yandaşçımızın yüzlerinde anormal bir bozulma, cevaplarında bir şaşkınlık bir sinir bir bocalama oldu ve neticede Dumlupınarda bir kez daha yenilgiye uğradılar! Çıkışta da arkadaşımız Hâle, Finkel'e "Osmanlı tarihçisi olarak ermeni soykırımı iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sordu. Kadın şaşırarak "ıımm ben bu konu hakkında bilmiyor, araştırmadım..ımm benim konuşmam hakkında olmayan bir soru bu, ben dikkatli oluyorum cevap vermiyorum bu sorulara" diye geveledi.
Banu abla, bir de konferansta dağıtılan broşürler çok ilginç gerçekten.."Paylaştığımız Avrupa" "Avrupalılaşmak" "Avrupalı Müslümanlar"..Bu broşür ve kitapçıkları da size ulaştırmak istiyorum gerekli görürseniz bir adrese kargoyla yollayabilirim.
İşte ayrıntılar böyleydi Banu abla, iyi ki bizleri uyarmıştın bir gün önceden, tekrar her şey için çok teşekkür ediyorum. Bizlerde bir ışık yaktın burada, bu taşımaya hazır olduğumuz bir ışıktı, umarım biz de burada ve gittiğimiz her yerde bu ışığı paylaşıp yayabiliriz.. İyi akşamlar, tekrar görüşmek ümidiyle..
Caroline Finkel