Bölgede Suriye Devletinin yıkılmasına dönük, ABD ve diğer Batılı ülkelerle birlikte, Ortadoğu'da faaliyet sürdüren Batı destekli terör örgütlerinin üstlendiği temel rol; sadece Suriye'de değil, Suriye'de yaratılan istikrarsızlığın daha derin biçimleriyle Türkiye'ye yansıyan sonuçları ile karşımıza çıkacaktır ve çıkmaktadır. Nitekim 2011’den bu yana Batı eliyle organize edilen Suriye'deki yaşanan iç savaş Türkiye'de de belli bir oranda, dar alanda daha şiddetli çatışmalar ve terör eylemlerinin artması şeklinde ortaya çıktı bugüne kadar.

Hem Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hem Suriye Ordusu'nun aynı anda El -Bab bölgesine yaklaştığı bir süreçte "Fırat Kalkanı Esad'ın hükümranlığa son vermek için yapılmaktadır." şeklinde bir açıklama, ancak kendi ülkemize istikrarsızlığı, terörü ve iç çatışmaları daha şiddetli bir biçimde taşımaya hizmet edecektir.
Ortadoğu'da yaşanacak olan Türkiye - Suriye savaşı, diğer ülkeleri de girdap gibi içine çekecek bir alan yaratır. Bununla beraber, Suriye'nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırarak Irak'ta ve Suriye'de Kürt Kantonları oluşturma planında olan ABD, bu durumdan en çok istifade edecek ülkedir. Türkiye - Suriye çatışması Türkiye'de ise en çok bölücü terör örgütünün istifade edeceği bir duruma yol açar.
15 Temmuz 2016 iç savaş ve iç savaş yaratma üzerinden bir dış müdahaleyi planlayan ABD ve birçok NATO ülkesinin en çok istediği de hiç kuşkusuz bir Türk - Suriye savaşıdır. Tablo bu kadar netken, hatta "Gerekirse Şanghay'da yer alırız" şeklinde Batı'ya rest çekildiği, Rusya ile ilişkilerin rayına oturduğu bir dönemde, Cumhurbaşkanının bu açıklaması sadece dış politikadaki belirsizlikle yorumlanamaz.
Cumhurbaşkanının açıklaması, Avrasya'yı koz olarak öne süren iktidarın, NATO ve diğer Batı merkezli devletlerden kopamayacağının göstergesidir.
TSK İşgalci Bir Ordu Değildir
Bir terör tehdidini yok etme söylemiyle yola çıkıp, meşru iktidarı devirmek için o ülkenin topraklarına girmek emperyalist orduların vazifesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri, işgalci ve emperyalist bir ordu değil, bilakis emperyalist işgale karşı savaşmış bir ordudur.
Savaş, doğru politik hedefler belirlenir ve doğru dış ilişkiler geliştirilirse bir orduyu zafere ulaştırır. Tersi yönde olan yanlış bir strateji ise bir ordunun yenilmesine neden olur.
Kendi ordusunu bile isteye mağlubiyete sürükleyenler, "başkomutan" olarak anılmazlar.
Peki, düşman kim? Asıl düşman, Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmak isteyen terör örgütünü "Koalisyon Gücü" olarak gören devlet ve devletlerdir. Bölücü terör örgütünü "Kara Gücü" ilan eden bir devleti "müttefik" olarak görmekle doğru politik hedef belirlenemez. Daha özlü bir anlatımla, yanlış bir strateji ile doğru taktik adımlar atılamaz. Başkomutanlar, ordunun ve milletin bekası için doğru hedefler belirleyerek tarihe adını kazırlar. Aynı Türk milletinin son Başbuğ Gazi Kemal Atatürk gibi…
Mithat Akar / Gaziantep
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226