Fıtrat

Nasıl bir ülke olduk ya Rab?

Alınıp darılmayın ama eski nasyonal sosyalist Almanya'yı neredeyse aratmayacağız. Âdeta silik bir kopyasıyız.

Yeni yasayla MİT oldu GESTAPO, gizli devlet polisi! Günün bir saatında, gece yarısı da olabilir sabaha karşı da, çat kapı; göz altındasınız. Gidiş o gidiş!...

Gaz ve tomaya ek olarak artık resmen canlı mermiyle silah da kullanan polis ise, Nazi Almanyası ile onun işgâli altındaki Avrupa'yı kasıp kavurmuş, tepeden tırnağa kara üniformalı sanki SS, Schutzstaffel; dehşetengiz koruma birlikleri. Kimi, neyi korunma? "Führer"'i! Kurduğu baskı rejiminden ötürü halkından besbelli korktuğu için etten bir koruma duvarıyla dolaşan birilerini çağrıştırmıyor mu?

Görünümde bir anti-semitizm, yani Yahudi düşmanlığı noksan.

Ama gazetelerde okuyor, televizyonlarda da görüp işitiyoruz ki ABD'deki Yahudi Komitesi'nin 2004 yılında "cesaret madalyası" verdiği Başbakan, simasını allak bullak eden o evlere şenlik ani öfke patlamasıyla Soma'da darb ettiği suçsuz ve zaten derinden yaralı bir vatandaşa üstelik "İsrail dölü!" de demiş.

Hani yani ortalıkta bir Hitler eksikti. Yoksa o da var da ben mi körüm?

***
Öte yandan sanki bir illüzyonist iş başında!

Kırkbir (41) milyon Avro tutarındaki dolandırıcılık niteliği Federal Almanya'nın Frankfurt Eyalet Yüksek Mahkemesi'nde sübut bulmuş "Deniz Feneri e.V." soygunu Ankara'da maşallah hasır altı!

Dört bakanın karıştığı yine milyonlarca Dolar'lık rüşvet olayı,

Evladın evinde saklanan, babanın telefonla "sıfırla oğlum, sıfırla!" dediği 30 milyon Avro,

Ya da yandaş basını besleyip genişletmek için 87 milyar Dolarlık devlet ihalesine karşılık 630 milyon Dolar'lık rüşvet havuzu,

Bunlar da zamana yayılıp hasır altı edilmek yolunda; çoktandır lafı edilmiyor.

***
Son günlerdeki çelişkili beyanlar kadar birtakım olaylar da, sonuçta AKP iktidarının bilinçli denetim ihmâli ile denetim kusurunu bütün çıplaklığıyla açığa çıkartan katliam niteliğindeki yürekler acısı Soma faciasına ilişkin gerçeklerin de gözden kaçırılıp halktan gizlenilmesi çabasına işaret ediyorlar.

İçler acısı olayda birinci dereceden suçlu, madenin mülkiyetini elinde tutarak yer altındaki kömürü çıkartması için madenin işletilmesini kiraya veren devlet organı Türkiye Kömür İşletmeleri olup özelleştirmede izin ve ruhsatın verilmesi de iki yıldan beri her ne hikmetse zaten Başbakan'a

bağlanmıştır. İkinci dereceden suçlu ise devlet adına "rölevans" sözleşmesiyle taşeronluk yapan kiracı şirket olup üçüncü dereceden suçlu da üstü örtülü biçimde işveren konumundaki kiracı şirketten yana olan sendikadır; sarı sendika!

Peyderpey gün ışığına çıkan gerçekler:

- devletin sorumluluğundaki güvenlik denetimlerinin layıkıyla hatta bazan de hiç yapılmadıklarını ve

- devletin kiracısı olan işletmeci Soma Holding'in de gerek ocak donanımlarında ihmal ettiği bakım gerek de ciddi noksanlık ve vahim hatalara alenen göz yumulduğunu göstermektedir.

Nedeni, maliyetleri düşürüp kâr haddini en üst düzeye çıkartmak hırsıdır. Hatta bu hırs, iş güvenliğine gereken yatırımın yapılmadığı açıkça anlaşılan Soma'da da yaşandığı üzere, yüzlerce işçi yurttaşımızın göz göre göre ölümüne neden olsa da! Ya ana, baba, kardeş, çoluk çocuk gibi geride kalan aile bireylerinin tarifsiz acısı ile bir de onların gelecekleri sorunu? Acil yanıt bekleyen bu konular ne olacak? Kaldı ki ülkede Soma'ya benzer, Azrailin 24 saat kol gezdiği daha sayısız maden var! Ayılmamız için ille de bir felaket mi yaşamamız gerekiyor? Bu kaçıncısı?!

Son on, onbeş yıldan beri liberal ekonomi denilen bu kapitalist soygun düzeninin gerçek adı işten atılmak korkusuyla susan işçinin zaten açlık sınırındaki varoluşuyla da tehdit edildiği ve seçimlerde AKP'ye oy deposu gibi hizmet ederek üretimde de köle gibi kullanıldığı vahşi kapitalizmdir!

Üstüne üstlük son oniki yılda milyonlarca Dolar'lık rüşvetin döndüğü, bir o kadar da vurgun yapılıp gelir dağılımının dar ve düşük gelirliler için günden güne kötüleştiği ama dokuz yılda yükünü fazlasıyla tutan Başbakan'ın ise altı ayda bir zamlanan 9,790.-- TL tutarındaki halihazır maaşıyla geçinemediğini sıkılmadan söyleyebildiği varlık içindeki yokluk ülkesi talihsiz ama yeterince ehil olmayan hasbelkader yöneticilerinden dolayı talihsiz Türkiye'mizde!

AKP dualarla iktidara gelmişti. Epeyidir beddua almaya başladı.

Feodal Arap topluluklarının kurumsal üst yapısını oluşturan siyasî İslam, yani din ve şeriat devletini gözeten İslamî olgu yönünde dönüştürmek gibi sinsi bir amaçla devir aldıkları, yegâne egemen güç milletin siyasî kimlik olarak içtenlikle benimseyip özümlediği Cumhuriyet rejimimiz altında kalacakları gün hiç de uzak değildir!

Çünkü iktidardan düşmek bir zamanlar Başbakan'ın "ileri" türünü dilindem eksik etmediği demokrasinin "fıtrat"ındandır. Milleti laf kalabalığıyla oyalama kurnazlığının siyasî ecele faydası olmadığını inşallah o zaman anlar da başlıca kendisi ile yandaşlarına çalışan asalak bir yönetimden en nihayet kurtuluruz!

E. Fuat TEKÇE, 23 Mayıs 2014