FRANSA’DA BAŞKANLIK (VIII)
Beşinci Cumhuriyet
Fransa’da Beşinci Cumhuriyet, De Gaulle’ün isteği doğrultusunda, Cumhurbaşkanının yetkilerinin artırıldığı bir rejim oldu.
Yönetim şeması ise ilişikte sunulduğu gibidir:
21 Aralık 1958 seçimine değin, Cumhurbaşkanı Millet Meclisi ve Senatonun birleşiminde (Kongre) seçilmekteydi.
Ancak De Gaulle, ilk kez, doğrudan halk tarafından değil, ABD’deki gibi ‘Büyük seçici’ler (Grands électeurs) yani milletvekilleri, senatörler, il genel meclisi üyeleri, belediye başkanları ve belede meclisleri delegeleri tarafından (80 000 kadar) seçilmişti.
Zaten sadece 40 000 ilçenin 40 000 ‘büyük seçici’si bulunmaktadır.
Beşinci Cumhuriyet’in belirgin özelliği Cumhurbaşkanına ilk kez sorumsuzluk (pouvoirs discrétionnaires) verilmesidir.
Bir başka özelliği de 4 Ekim 1958’de Anayasa Konseyi (Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi)’nin kurulmasıdır.
Şemadan görüleceği üzere, Cumhurbaşkanı 3 Anayasa Konseyi üyesi seçebilirken, Kongre (Milletvekilleri ve senato üyeleri) 6 üye seçmekte ve yasalar da ancak ve sadece kongre tarafından çıkarılabilmektedir.
Beşinci Cumhuriyet’te kurumların işleyişi aşağıdaki şemadan toplu olarak görülebilir:
Ancak Charles De Gaulle, Cumhurbaşkanın halk tarafında seçilmesinin ona daha bir saygınlık (onction) kazandıracağını düşünmektedir.
Nitekim, görev süresini tamamlamadan 28 Ekim 1962’de halkoylamasına giderek, Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesini sağladı: %62, 2 Evet, % 37,8 Hayır.
Bu halkoylamasında Valéry Giscard d’Estaing evet, François Mitterand ise hayır oyu vermişlerdi.
Beşinci Cumhuriyet Donemi Cumhurbaşkanları ise şöyle sıralanmaktadır:
Charles de Gaulle
(1890 -1970) 8 Ocak
1959
8 Ocak
1965
UNR, UDR
1958 tarihinde René Coty tarafından Cezayir sorunu çözmek üzere Başbakan olarak atandı. Aralık 1958’de Anayasa’yı değiştirerek Cumhurbaşkanı oldu.
8 Ocak
1965
28 Nisan
1969
1965 yılında doğrudan halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı oldu, 1968 olayları üzerine çekilmek zorunda kaldı.
Georges Pompidou
(1911- 1974) 20 Haziran
1969
2 Nisan
1974
UDR
Rothscild Bankası müdürü idi. 1962-68 arsından De Gaulle’un başbakanı oldu. Görev süresi bitmeden öldü.
Valéry Giscard d'Estaing
(1926) 27 Mayıs
1974
21 Mayıs
1981
FNRI, UDF
Skyes-Picot antlaşmasının mimarı , ‘Georges Picot’un kızkardeşi Geneviève ile senatör Jacques Bardoux evliliğinden olan kızları May Bardoux ile Edmond Giscard d’Estaing’in evliliğinden doğmuştur.
François Mitterrand
(1916 -1996) 21 Mayıs
1981
21Mayıs
1988
PS
Fransa’nın ilk sosyalist Cumhurbaşkanı. Idamı kaldırdı.
Sağcı Chirac’ı başbakan atamak durumunda kaldı ve ‘Birlikte hükûmet’ (cohabitation) modelini kurdu.
21 Mayıs
1988
17 Mayıs
1995
Édouard Balladur ile ikinci birlikte hükûmet oldu. Fransa’nın ilk en uzun süre Cumhurbaşkanı ünvanını taşımaktadır.
Jacques Chirac
(1932) 17Mayıs
1995
17 Mayıs
2002
RPR, UMP
1997 yılında Meclisi feshetti ama sosyalist Lionel Jospin’le birlikte hükûmet olmaktan kurtulamadı.
17 Mayıs
2002
16 Mayıs
2007
5 Mayıs 2002’de Jean-Marie Le Pen’e karşı sosyalistlerin desteğiyle seçilebildi. Afganistan savaşına katıldı ama Irak’a ikinci kez saldırıya karşi çıktı.
Nicolas Sarkozy
(1955) 16 Mayıs
2007
15 Mayıs
2012
UMP
Sosyalist Ségolène Royal karşısında seçildi. 2008’de NATO’ya geri döndü ve 2011’de Libya’ya saldırdı.
François Hollande
(1954) 15 Mayıs
2012
görevde PS
Nicolas Sarkozy karşısında seçildi ama gelecek dönemde aday olmayacağını açıkladı. Mali, Orta-Afrika, Irak ve Suriye’ye müdahil oldu.
Fransa yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde.
Ancak, adaylar ve politik programlarının ayrıntısına girmeden, bu kısa tarihsel özetin ardından, özellikle Türkiye için altı çizilmesi gereken konu; Fransa’da sağ ya da sol ve hatta uç-sağ ve uç-sol adaylar, televizyon programlarına birlikte çıkarak, gazetecilerin sorularına ‘eşit süre’ içinde yanıt vermek zorundadırlar.
1974 yılından buyana, Valery Giscard D’Estaing ve François Mitterand’dan Nicolas Sarkozy ve François Hollande’a değin bu geleneğin dışına çıkılmadı.
Halk tarafından seçilecek adayların, halkın önünde birlikte tartışmalarından doğal ne olabilir?
Ancak Türkiye’de, uzaktan ‘Ey bilmem kim?’ diye pavyon fedaisi gibi bağırarak sözde ‘halkın huzuru’na çıkılmaktadır.
Bir başına bu tutum bile, halka saygısızlığın en belirgin örneğini oluşturmaktadır.
O nedenle, ‘politika’ yaptıklarını sanan ‘sözde politikacı’ların bu ‘demokrasi eksiği’ni görmezden gelmeleri ve hatta yok saymalarının, ‘halkın seçimi’yle hiçbir ilişiğinin olmadığının altı çizilmelidir.
Türkiye’de yapılan ise ‘politika’ değil ‘ağız dalaşı’dır.
Halk dalkavukluğudur.
İğrençliktir.
Habip Hamza Erdem