[email]FUTBOL ve SİYASET[/email]
Başlığa bakarak, siyasetin en cafcaflı olduğu bir dönemde futboldan sözedeceğim sanılmasın.
Zaten amatör bir Beşiktaşlı olarak ancak maç sonuçlarını izlemek kadar bir futbol sevdam vardır.
Ancak ‘derin siyasî çözümlemeler’ yapan Memduh Bayraktaroğlu’nun son konuşmalarından birinde futboldan verdiği örnek üzerinde durmak istiyorum.
Memduh bey’in çözümlemelerine katılmasam da, kendisini izlemekteyim.
Çünkü , ‘saçmalık’ları daha net olarak görmemize yardımcı olacağı varsayımıyla, ‘karşıt görüş’lere başvurmanın yararlı bir yöntem olacağını düşünenlerdenim.
Memduh Bayraktaroğlu diyor ki; Dr “Recep’in siyasî hayatının tam olarak bitmesini isteyen Kemal Kılıçdaroğlu değil, aksine bunu en çok isteyen Devlet Bahçeli ve Meral Akşener’dir”.
Nedeni ise bu son ikilinin ‘aynı mevkinin insanları’ olmalarıdır.
Örneğin diye devam ediyor Memduh bey ve “Bir takımda iki stantrfor oyuncu biribirlerini kardeşi imişcesine sevseveler bile biri diğerinin ayağını kaydırmak ister”.
Çünkü her ikisi de ‘aynı mevki’nin adamıdırlar.
Oysa, örneğin bir ‘bek’ ya da ‘stoper’in ayağını kaydırmak istemezler. Çünkü onun desteğine gereksinmeleri vardır”
Burada Dr Recep, Devlet Bahçeli ve Meral Akşener ‘aynı mevki’nin adamları olarak düşünülmüşlerdir.
Ki Memduh bey, bütün çözümlemelerini bu örneğe benzer bir ‘model’e dayanarak yaptığını övünerek anlatmaktadır.
Ne var ki, Memduh Bayraktaroğlu kendi ‘düşünce kalıpları’na göre kurduğu bu son ‘model’i, aynı takım içinde değil ama ‘iki ittifak’ ve karşı takımlar olacak şekilde kuracak olursak; Meral Akşener’in karşı takımda olduğunu görürüz.
O zaman Meral Akşener’in ‘hangi mevki’de oynadığı sorusu sorulmayacak mıdır?
Ve amacın ‘galip gelmek’ değil de ‘gol krallığı’ olduğu varsayılırsa; Meral Akşener’den karşı takımın santforunun ayağını kaydırmaktan çok ‘kendi kalesine gol atmak’ için mücadele edeceği düşünülmeyecek midir?
Nitekim ‘Millet İttifakı’nın dünkü toplantısı ve ertesinde yaşananlar, İYİ Parti’nin kendi kalesi, yani ‘İttifak kalesi’ne gol attığı biçiminde yorumlanmayacak mıdır?
Ve buradan Meral Akşener’in, sözde ‘aynı mevki’de olduğu varsayılan Dr Recep’in ayağını kaydırmak şöyle dursun ekmeğine yağ sürdüğü ileri sürülmeyecek midir?
Böylece, Memduh Bayraktaoğlu’nun, kendi sözleriyle itiraf ettiği bu ‘model’lemenin temelsiz olduğu ortaya çıkmış olmaktadır.
Ve yine, ‘futbol’ ile ‘siyaset’in, yapılabilirse eğer, ancak ve sadece, en kaba ‘model’lerinin kurulabileceği sonucuna varılacaktır.
Oysa, daha verimli bir ‘futbol ve siyaset’ modeli kurulmak istenirse, bunun ancak ‘derby’ maçı gibi iki ‘ezeli rakip’ arasındaki maça benzetilmesiyle mümkün olabileceği söylenebilir.
Bunun siyasetteki karşılığı ise ‘sağ ve sol’ ayırımıdır ki, Memduh Bayraktaroğlu’nun düşünce dünyasında buna yer yoktur.
Bu ayırıma göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘takım’ı kurarken Meral Akşener ve partisine verdiği önem kadar diğer ‘sol’ partilere de yer vermesinden doğal bir şey olamaz.
Ve Meral Akşener’in ‘insan’ olmasının gereği olarak taşıdığı, ‘özgürlük’, ‘eşitlik’ ve ‘adalet’ kırıntılarından olabildiğince yararlanması gerekmektedir.
Bu nitelikleri taşımayanların da, ‘yedek kulubesi’nde bekletildikten sonra karşı takıma ‘bağış’lanması en ‘iyi’ bir seçenek olarak ileri sürülebilir.
‘Zıpır’lıkta israr edenlerin ise ‘yedek kulubesi’nde tutulmaları bile sakıncalıdır.
Örneğin asil oyunculardan biri sakatlanıp çıkacak olur ve oyuna girecek olurlarsa kesinlikle ‘penaltı’ yaratacaklardır.
Sonuç olarak bunlarla şampiyon olmak şöyle dursun maçı almak da çok zor olacaktır.
Ne yazık ki, maç çoktan başlamış bulunmakta ve kadrolarda değişiklik yapmak mümkün olmamaktadır.
Tek destek ise ‘taraftar desteği’dir ki, elimizden geldikçe ‘Haydi Kemal Kılıçdaroğlu, haydi Meral Akşener’ diye haykırmaktan başka elimizden bir şey gelmiyor.
Öyle ki, stad dışında Ümit Özdağ, Muharrem İnce ve daha bilmem kimler ‘Haydi Dr Recep, Haydi Devlet Bahçeli diye yırtınarak ‘ünlemek’tedirler.