Game Over!

"30 Ağustos'a kadar hiçbir şeyciğiniz kalmaz" demiştik değil mi? Sağolsunlar, bizlere 21 gün daha ızdırap çektirmediler. Ramazan ayını huzur içinde geçirmemizi istediler ve UZLAŞTILAR!

Aslında "uzlaştılar" diyebilmemiz için iki tarafın da ortaya eşit değerde kozlar sürmüş olması ve olaydan eşit kazanımlar, eşit tavizlerle çıkmış olmaları gerekir ki böyle bir Genelkurmay'dan beklendiği üzere hiç de öyle şeyler olmadı. Sadece "direniyormuş", silah arkadaşlarına "sahip çıkıyormuş", iftiralara adam feda "etmiyormuş" gibi yaptılar. Her zaman yaptıkları gibi TSK tabanının ve milli kesimlerin gazını aldılar. Perde arkasında da kendi ikballerinin pazarlığını yaptılar ve huzurlu emekliliğe yelken açtılar.

Çok mu ağır bir itham oldu?

Ağır geldiyse Dolmabahçe'de ne olduğunu açıklasınlar. O görüşmeden sonra Paşa'mızın neden birden bire sesini soluğunu kestiği, Audisi'ni alıp çekildiği aydınlatılmadıkça böyle yorumlar yapma hakkımız ortadan kalkmaz.

Milli ordunun itibarının Türk Milleti nezdinde yerle bir edilmesi operasyonu başarıyla tamamlanmıştır. Bu başarılı operasyonun medyadaki kurmayı Taraf gazetesi bugün şu manşetle çıktı:

"Emekli etmeyin, teslim oluyoruz!"

Habere, hakettiği üzere Mehmet Baransu'nun imzası atıldı.

Siz hayatınızda bundan daha isabetli, durumu bundan daha iyi ortaya koyan bir manşet gördünüz mü?

Bakın, bu sitenin bir özelliği var. Açık İstihbarat, Genelkurmay'ın TSK'yı kötü yönettiğini, üst düzey kadroların küresel planlarla her zaman senkronize olduğunu, ulusalcı söylemlerin kimseyi yanıltmaması gerektiğini, Genelkurmay'ın da neticede bir "siyasi aktör" olarak tribünlere oynadığını 2004 yılından beri yazdı.

"Büyükanıt gelince herşey değişecekmiş, AKP Büyükanıt'tan çok çekiniyormuş" gibi şehir efsaneleriyle ta 2006 yılında dalgasını geçti.

Büyükanıt'ın Audi'sine kurulup gitmesinden sonra aynı şehir efsanesi bu kez İlker Başbuğ üzerinden yürürlüğe konuldu.

İtiraf etmeliyim ki 2008 yılına kadar TSK yönetiminin bir aldatmaca içinde olduğuna ben de inanmak istemedim ve Açık İstihbarat'ın yaptığı bu tür yayınları "müzmin muhaliflik" olarak değerlendirdim. Koca koca paşalardan umudu kesmeyi kendime yakıştıramadım.

Gelin görün ki gelinen nokta ortada..

Neyi imâ ediyor Taraf gazetesinin manşeti "emekli etmeyin, teslim oluyoruz" derken?

Demek ki paşalarımız bizlere "taviz vermeyen komutan" pozu keserken, içlerinden "Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime" şarkısını söylüyorlarmış...

"Taraf'ın propagandasına kanmayalım, öyle olmamış olabilir" demeyin, durum ortada.

Satrancı çok iyi oynadılar ve kazandılar. Bir "at" (Hasan Iğsız) ile bir "filin" (Saldıray Berk) peşine düşmüş gibi yaparak hedef şaşırttılar. Karşı tarafın oyunu bu iki isim üzerinden sürdürmesini sağladılar Oysa, asıl hedef, 2013'te kimin Genelkurmay Başkanı olacağıydı. Bu "meçhul askeri" deşifre etmemeyi çok iyi başardılar. Medyası, hükümeti ve dışarıdaki asıl oyun kurucuları ile tam bir disiplin içinde hareket ettiler. Genelkurmay, Hasan Iğsız'la uğraşırken onlar Necdet Özel'in önünü açtılar.

Bu dahiyâne stratejiye koskoca medyada bir tek Odatv yazarı, gazeteci Müyesser Yıldız uyandı. Yıldız, "Necdet Özel için koridor açmaya çalışıyorlar, hedef 2013" diye feryat etti ama duyan kim? Medyanın güya "Ankara uzmanları", güya "Genelkurmay gediklileri", güya "Hükümet-i Âli'nin sol parmakları" o esnâda "Balyozcular emekli edilecek mi, edilmeyecek mi" şeklinde terennüm etmekteydiler.

Müyesser Yıldız'a "Sen satranç oynamayı nerede öğrendin?" diye sordum. "Ne satrancı anam babam, satranç matranç bilmirem; Adıyaman'da satranç vardı da biz mi oynamadık" dedi. Karşılıklı güldük..

Adıyamanlı on çocuklu yoksul bir ailede yetişen Müyeseer Yıldız'ın gördüğü hamleyi, NATO karargâhlarında savaş dersleri almış komutanlar ile Avrupa ve Amerika başkentlerinde yıllarca rahle-i tedrislerden geçmiş medya sosyetesi göremedi öyle mi?

Belki de NATO karargâhlarında ders aldıkları için, başkentlerde rahle-i tedrislerden geçtikleri için görmemişlerdir, kim bilir?

Görmemeleri icap etmiştir.

Oyunun içindedirler yani...Vazifeleri Türk Milleti'ne "Cambaza bak" demektir...

Plan tıkır tıkır işliyordu ki Orgeneral Attila Işık'ın oyundan onurlu bir şekilde çekilmesiyle telaşa düşülür gibi oldu. Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na uygun bir isim bulunamazsa Jandarma'nın başına getirdikleri Necdet Özel'i oraya çekmek zorunda kalabilirlerdi çünkü. Bu, Necdet Özel'in bir yıl sonra kadrosuzluktan emekli edilmesi; dolayısıyla 2013'te Genelkurmay Başkanı olamaması anlamına geliyordu...

Plan bu kez bir nebze sarsıldı. Başbakan "Işık Paşa'nın emeklilik istemini bekleteceğiz" gibi ipe sapa gelmez sözleri o telaş içinde sarfetti. Kafalarında Hava veya Deniz Kuvvetleri Komutan'larını Genelkurmay Başkanlığı'na getirmek gibi seçenekler bulunduğunu da o ezber bozulması içinde açık etti.

Ben size bir şey söyleyeyim mi, bunlar gerekirse Hasan Iğsız'ın vetosunu kaldırır ama Necdet Özel'i Kara Kuvvetleri Komutanı yapmazlar, böylelikle 2013'te Genelkurmay Başkanı olmasının yolunu kapatmazlardı!

Attila Işık'ın onurlu ve akıllıca hamlesi, oyunu kaybetmeye başlamış olan Genelkurmay'a yeni bir fırsat kazandırmıştı aslında. Genelkurmay'ın bu fırsatı nasıl değerlendireceği düşünülüyordu ki...

O da ne!

İlker Başbuğ gece vakti telaşla Tayyip Erdoğan'dan randevu istedi ve "Biz Hasan Iğsız'da ısrar etmiyoruz, işte yeni Kara Kuvvetleri Komutanı adayımız" deyiverdi!

Tam AKP'nin eli sıkışmışken bu hamle de nereden çıkmıştı şimdi?

Yani, Attila Işık'ın oyundan çekilerek stratejiyi altüst etmesi neden Tayyip Erdoğan'dan çok İlker Başbuğ'u telaşlandırdı?

Oysa böyle bir pozisyonun Genelkurmay'ı avantajlı hale getirmesi gerekiyordu.Yapılması gereken tek şey, hükümetin uzlaşma çağrısını beklemekti, öyle değil mi?

Öyle değilmiş işte...

Arif olanlarınız anladı onu.

Unutmadan, "Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime" şarkısının sözleri, "Perde-i zulmet çekilmiş korkarım ikbalime" diye devam eder....

Onu da arif olanlarınız anladı...

NOT: Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na atanan Orgeneral Erdal Ceylanoğlu'nun "28 Şubat'ta tankları yürüten komutan" sıfatının ön plana çıkarılması, Kara Kuvvetleri atamasının hükümeten koparılmış bir taviz olduğunu düşündürmemelidir. AKP'nin kendisini iktidara taşımış olan 28 Şubat'a karşı olduğunu kim söylüyor? Hedef, 2013'teki komuta kademeseydi, bu uğurda değil "tankı yürüten Paşa'yı" maazallah Dursun Çiçek'i bile Kara Kuvvetleri Komutanı yaparlardı!

NOT-2: TSK içindeki "uyuyan generallerin" bir -iki isimden ibaret olduğu da düşünülmemeli. Orada uzun yıllardır emek verilmiş sağlam bir kadro nun olduğu anlaşılıyor. Zamanı geldiğinde kozalarından çıkıyorlar ve görevlerinin başına geçiyorlar. 2013'e kadar bir kısmının açığa çıktığını izleyeceğiz. Tabii, isimleri oyun kurucularla birlikte "mezara gidecek" olan "kripto generaller" de var...


Fatma Sibel YÜKSEK, 9 Ağustos 2010
http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=9038

Acı ama gerçekleri yüzümüze vuran bir yazı olmuş.

Bu Özel Paşa için yapılanlar mide bulandırıyor. Önümüzdeki Temmuz yapılacak genel seçimlerde akp yenilecekse ve millici bir hükümet kurulacaksa eğer, 2011 YAŞ'ında bu Özel! Paşa mutlaka tasviye edilmelidir.

Kim ki bu akp ve küresel sahipleri bu kadar onu istiyor?

Yazık bu ülkeye.

"Geçen yılki, ondan önceki ve bir önceki yılın gazeteleri – daha da önemlisi odatv arşivini - açıp bakınız. Orgeneral Özel’in 2013’te Genelkurmay Başkanı olacağı o tarihlerden bellidir.
Yani Necdet Özel, Hükümetin “imtiyazlı paşası” değildir.
Özel’in en önemli özelliği uzmanlığının “psikolojik harp” olması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Amerika görmemiş ve herhangi bir NATO görevi üstlenmemiş çok az sayıdaki generalden biri olmasıdır.
Özel’in Jandarma Komutanlığı için özel hazırlıklara epey bir zaman önce başladığı ifade ediliyor.
Yüksek Askeri Şura üyeleri arasında Amerika görmemiş diğer bir orgeneral Saldıray Berk’tir."

http://www.odatv.com/n.php?n=necdet-oze ... 0908101200

Necdet Özel paşa, soyadı gibi özel ilgi istiyor!