Gaziantep'te neler oluyor?
Yerel seçimlerin sonucu ne olursa olsun Türkiye'nin çok daha büyük bir sorunu var; Suriyeli sığınmacılar meselesi.
Hükümet ve hükümete yakın kitle iletişim araçları bu süreci; kapatmak, görmemek ve göstermemek istiyor. Ancak durum hükümetin ve geleneksel siyasetin çok dışında sosyolojik bir hadiseye dönüşmüş durumda.
Gerçeklerin kamuoyundan gizli tutulması, kenara itilmesi Türkiye'nin gelecek yıllarını, toplumsal birlikteliğini derinden sarsıyor.
Suriyelilerin karıştığı asayiş olayları bir anda toplumsal hareketliliklere dönüşüyor. Fısıltı gazetesi, sosyal medyadan yapılan çağrılar ve kulaktan kulağa yayılan yalan-yanlış bilgiler tamiri mümkün olmayan sonuçlara yol açıyor.
Denizli'nin Kale ilçesinde 18 yaşından küçük bir kız çocuğunun sığınmacılar tarafından istismar edilmesi sonrasında Denizli'nin tamamına yayılan daha sonrasında Kale ilçesinde yoğunlaşan kitlesel tepkiler oldu. Suçlu-suçsuz denilmeden, Suriyelilerin evlerine yüründü, dükkanlar kapatıldı. Hadiseler kontrolden çıkınca Kale ilçesinde ne kadar Suriyeli varsa farklı illere gönderildi.
Şanlıurfa'da Ekim ayının hemen başında çıkan olaylarda yine akıl almaz hadiseler yaşandı. Suriyeliler ile çıkan kavgada 2 Türk genci pompalı tüfekle öldürüldü. Vali, emniyet müdürü ve bölgenin ileri gelenleri devreye girdi. Ancak olaylar yatışmadı. Farklı illerden güvenlik güçleri bölgeye sevk edildi. En sonunda tam 639 Suriyeli sınır dışı edildi.
Geçtiğimiz hafta Uşak'ta 2 Türk genci ile 10 kişilik bir Suriyeli grubu arasında kavga çıktı. Türklerin bıçakla yaralanması üzerine Uşak'ın Eşme ilçesinde geniş çaplı olaylar yaşandı. Vali ve emniyet müdürü ilçeye gitti, birçok Suriyeli gözaltına alındı, bazıları sınır dışı edildi.
Son olarak ise Gaziantep'te acı bir olay yaşandı. Evlerinin önünde sohbet eden iki kardeş, "Ne bakıyorsun" diyen Suriyeli bir grubun saldırısına uğradı. 2 kişiyle başlayan saldırı bir anda kalabalık bir linç girişimine neden oldu. 23 yaşındaki Necati Bağcı'nın boğazına "rambo bıçağı" olarak tabir edilen bıçak saplandı. Olayda hafif yaralanan kardeş Mert Bağcı (19) ile iki gündür telefonda görüşüyorum. Çok tepkili.
Mert Bağcı özetle şunları söyledi:
"Olay 22 Aralık Cumartesi gece yarısı yaşandı. Oturduğumuz sitenin hemen önünde yakın arkadaşımla sohbet ediyordum. O sırada iki Suriyelinin bize doğru yürüdüklerini gördüm sonrasında 'Ne bakıyorsunuz' diye yüksek sesle sataştılar. Abimin gelmesiyle birlikte, nereden geldiklerini anlayamadığımız Suriyeliler birden bire 30-35 kişi oldu. Bizi aralarına aldılar ve yere düştük. Üst üste aldığımız darbelerden kendimizi korumaya çalışırken bir anda abime yönelen bıçağı gördüm. Sonrasında hepsi bir anda koşarak uzaklaştılar. Suriyeliler kaçtıktan sonra abimin boğazına saplanan bıçağı gördüm. O anki yaşadıklarımızı anlatabilmem mümkün değil. Hemen hastaneye kaldırıldı. Yaklaşık 5 saat süren bir operasyonla bıçak boğazdan çıkarıldı. Ameliyatına 4 doktor girmiş. Hayati tehlikesi sürüyor."
Yazıyı kaleme almadan Mert kardeşimiz ile bir telefon görüşmesi daha gerçekleştirdim. Ağabeyinin durumunun düne göre daha iyi olduğunu ancak hayati tehlikenin devam ettiğini söyledi. Özellikle de şunu vurguladı: "Bizim sığınmacılarla bugüne kadar hiçbir sorunumuz, problemimiz olmadı. Ama çevremizde hep bu yönlü olaylar yaşıyoruz. En sonunda bizi de buldu. Bazılarının sınır dışı edildiğini söylüyorlar. Suça karışanların sınır dışı edilmelerini istemiyoruz. Suçlular cezalarını çeksinler, geriye kalanları da burada istemiyoruz."
Bağcı kardeşlerin annesinin söyledikleri ise son derece çarpıcıydı:
"Necati Bağcı'nın ve Mert Bağcı'nın annesiyim. Küçük oğlumun önünü kesmişler. Ondan sonra bu da ağabeyini aramış demiş 'Abi gel beni al vuruyorlar' demiş. Suriyeliler toplanmış. Oğullarım bıçak saldırısına uğradılar. Çocuklarımın birisi ağır yaralı, bir tanesi hafif yaralı. Ben de kanıma kan istiyorum, canıma can istiyorum. Suriyelileri istemiyorum; Antep'te istemiyorum. Direkt hastaneye kaldırmışlar. Bıçakla geldi boynunda, kanlarını akıtmışlar çocuklarımın. Bıçak üstünde saplı geldi."
Bağcı ailesinin yaşadıklarına ne yazık ki ulusal basında yer verilmiyor. Söyledikleri, yaşadıkları, anlattıkları günümüz toplumunda kabul edilebilecek, görmezden gelinebilecek şeyler değil.
Tıpkı diğer illerde de olduğu gibi Gaziantep'te de yaşanan bu hadise sonrasında büyük olaylar patlak verdi. Konuyu bilen bilmeyen, duyan duymayan vatandaşlar sokaklara döküldü, Suriyelilerin evlerine yürüdü.
Tekrardan ifade etmek gerekiyor. En ufak bir kavga, en ufak bir olay bir anda ölüm kalım savaşına dönüşüp sonrasında kitlesel hareketlere neden olabiliyor. Bu çok tehlikeli bir sürtüşme halidir.
Bir an önce kamuoyunun gelişmeler hakkında aydınlatılması, asayiş olayları ve sığınmacıların geri dönüş projeleri üzerine konuşulması gerekiyor.
Çünkü sokaklarda yitirecek bir canımız bile yok!
Batuhan ÇOLAK, 27 Aralık 2018
batuhancolak@yenicaggazetesi.com.tr