GEÇİCİ HÜKÛMET
Suriye’de ‘Geçici Hükûmet’ açıklandı.
Nasıl oluyorsa isimleri bana tanıdık geldi.
Örneğin Başbakan olarak Atala-i Muhammed El Beşir’i görüyoruz.
Başbakan Yardımcısı El Dinçer-i Ömerogli mi ne?
Sonra önem sırasına göre İç İşleri, Dış İşleri ve Maliye Bakanları geliyor.
Ne de olsa Suriye bir Arap Devleti ve dolayısıyla isimler Portekizlilerinki gibi uzun.
İç İşleri Bakanı’na bakıyoruz; Muhammed Soyluala Yerlikaya-i Abdurahmanî.
Dış İşleri Bakanı’nı unutmuşlar gibi, ama büyük olasılıkla Muhammed Mevlûdî Sinirliçavuşoğli El Fidan atanacak.
Maliye Bakanı Basil Abdûlaziz Berat-i Unakitan el Nebatî
Sonra (Millî) Eğitim Bakanı geliyor; Nazır El Kadrî Omar Dinçer-i Nabi İsmet Na-Tekin el Yusufî.
Adalet Bakanı Sadi El-Veysi Bekrî Bozdağ-i El Sadullah El Tuncî.
Savunma Bakanı Hulus el Güler-i Yasser.
Savunma Bakanı’nın İngilizce’yi teyzesinin dili gibi iyi biliyor diyorlar.
Bilmediği bir tek ‘askerî strateji’ imiş
Onu da Fidan-ül Kalın’la istikşaf edecek diyorlar.
Evkaf Bakanı Hüsam Hac Huseynî Aliyül Erbaşî ve yardımcısı Bilal-i Necümeddin.
Enformasyon bakanı Muhammed El Ömer Altunî Fahuruddin.
Çevre Bakanı Hasekî El Özkurumî El Murad.
Ulaştırma Bakanı Bin-al-i El Adil İsmail.
Suriye bir Cumhuriyet takısı alacak mı henüz belli değil, ama eğer Cumhuriyet olursa, Cumhurbaşkanı El Golani olur mu olmaz mı o da belli değil.
Ama yardımcısının El Fuad-ı Yılmaz Oktayogli olacağı söyleniyor.
Kuşkusuz sayılan bu isimler “demokratik, sosyal ve hukuk Devlet”lerinden herhangi birinde bakan-makan olamazlar.
Ama Sur-riye bu, her şey olabilir.
Ancak ve ne var ki, biraz Tarih biraz da toplumbilim bilenler, Tarih’te bir ‘Kolonyalizm dönemi’ olduğunu ve İkinci Dünya Savaşı ertesinde bir ‘Yeni Kolonyalizm’ dönemi olduğunu bilirler.
Bu Yeni Kolonyalizm döneminde, ülkelere ‘sözde bağımsızlık’ verilmiş ve birinci dönemin ‘Sömürge Valileri’ yerine, ülke içinden ama bu kez Kolonyal Devlet’in içinde eğitilmiş sözde ‘Yerli Valiler’ atanmıştı.
Dolayısıyla bu ülkelerin hiç biri, ama hiç biri ‘Tam Bağımsız’ olamamışlardı.
Oysa Suriye’deki bağımsızlık hareketi liderlerinden biri, kurulurken ‘tam bağımsız’ olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı’na, ‘İşbirliği’ önerdiğinde, Mustafa Kemal önce siz ‘bağımsızlığınızı kazanın’ demişti.
Yani ‘egemenlik verilmez ancak alınabilir’ uzsözü o günlerin bir olgusu idi.
Fransız basınının o dönemdeki kayıtlarını incelediğimde bu haberi yakalamıştım. Benim notlarım içinde var.
Ama ‘Amerikan Sosyolojisi’, ‘karşılıklı bağımlılık’, ‘kültürel zenginlik’, ‘dilbilimsel yenilik’ gibi sözde ‘çağdaş’ ama bilimsel olmayan bir dizi ‘kuram’, ‘model’ ve ‘strateji’ geliştirmekten geri durmadı.
Böylece Yeni Kolonyalizm’den ‘Post’, ‘Neo’, ‘Post-post’, ‘Neo-neo’ kolonyalizm türlerine geçilmiş oldu.
Hal böyle olunca gerçekte kimin ne demek istediği de anlaşılmaz oldu.
Anlatmak için, coğrafyalar ‘harita’lara dönüştürülüp, halklar ‘renkler’e boyanarak, süpürge sapıyla belli kesimleri süpürmek ‘moda’sı böylece başladı.
Öyle ki, kimi aklı-evveller tüm tarihsel/toplumsal gelişmeleri bir yana koyarak, coğrafyayı tamamen süpürüp Tarih’i yüzlerce yıl öncesinden yeniden başlatmayı bile dillendirmekten geri kalmamaktadırlar.
Dahası, örneğin bizim ilkokuldan bu yana bildiğimiz Türkiye Coğrafyasını 782 000 km² olarak anarak, ben diyeyim 2 000 km² siz deyin 1 562 km² kırpılabildi.
Bu 1562 km² toprak nasıl buharlaştı diye sormak kimsenin aklına gelmeyebilir.
Ama önemli değil, daha eklenecek Halep, Hama, Humus ve Şam toprakları var diyeceklerdir.
Oysa Şam’a şekere giderken evdeki pekmezden olunabileceğini de hesaplamak gerekmez mi?
Deniyor ki, nasıl Golanlı El Şara yumruğunu vurarak Esad’ın sarayına el koyduysa, bizim Alaaddin El Çakıcı ekibi de bilmem ne kadar dönüme el koyabilir.
Arkasında Potamya Halifesi, Osmaniye Devleti, Hulus el Yasser Kuvvetleri falan da var.
Suriye sanki Yağma Hasan’ın böreği.
Ancak Yağma Hasan’ın böreği de olsa, içinden bir kıl çıkabilir.
Ve bu kıl tereyağından çekilir gibi çekilemeyebilir.
Çünkü, kim ne derse desin, günümüzde ‘himaye altına almanın da bir sınırı’ olduğunu unutmamak gerekiyor.
O nedenle ‘himaye altına almak’ yerine, himaye girişimlerine karşı durmaları için destek vermek gerekir diyeceğim.
Düğmenin doğru iliklenmesi, birinci ilik olarak ‘Suriye’nin tam bağımsızlığı’nı isteyenlere destek vermekle olanaklıdır.
Ancak sizi temin ederim ki, bu kez yine düğme yanlış ilikten başlayarak iliklenecek ve Türkiye’nin sorunları azalmak yerine artacaktır.