Aleviliği, Hz. Ali'den ve İslamiyetten ayırmak isteyen Avrupa merkezli derneklerin baskısına maruz kalan Reha Çamuroğlu'na bir destek de "Ehl-i Beyt Vakfı"ndan geldi. İşte Vakfın Başkanı Altun'un çok çarpıcı açıklamaları!
Bir süredir Türkiye coğrafyasında çok ciddi bir operasyon var. Bu operasyon İslamiyet'i hedef alıyor. Aşırılığı şiar edinmiş Türk gruplar, Türklerin İslamiyet'i zorla kabul ettiğini, özüne dönmesi için Şamanizme geri dönmesi gerektiğinden dem vururken, Kürt vatandaşlar üzerinde de, Kürtlerin İslam'dan önceki dini Zerdüştlüğün propagandası yapılıyor.
PKK'lılar en beğendikleri liderin Zerdüşt olduğunu söylerken, Zerdüşt'ün Kürt olduğu iddiası yayılıyor. Ülkemiz insanının en önemli ortak değerlerinden biri olan İslamiyet'ten uzaklaştırarak bölmek isteyen odaklar Aleviler üzerinde de ciddi oyunlar oynuyor. Şamanist Türkçüler, Aleviliğin kökenini Şamanizme bağlarken, Zerdüşt Kürtler, "Alevilik, Zerdüştlüğün devamıdır" diyor.
Abant Platformu tarafından İstanbul'da düzenlenen "Tarihi, Kültürel, Folklorik ve Aktüel Boyutlarıyla Alevilik" sempozyumunu protesto eden; "Alisiz Alevilik" ve "Aleviler Müslüman değil" tezlerini savunan marjinal kesimlerin, Avrupa'da "farklı bir din olduğunu ispat eden inanışlara destek için ayrılmış olan 5 milyar Euroluk fondan pay almak istedikleri" öne sürülüyor.
Avrupa Birliği'nin Alevilikle ilgili yanlış politikaları!
Sempozyumun katılımcılarından Alevi tarihçi-yazar Reha Çamuroğlu konuyla ilgili Yeni Şafak gazetesine şöyle konuştu: "Özellikle Almanya merkezli Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu, Avrupa'da bir Alevi diasporası oluşturmaya çalışıyor. Türkiye'deki Alevilik politikalarını belirlemeye çalışıyorlar. Bunların gücünün temelinde ise Avrupa Birliği'nin ne yazık ki Alevilikle ilgili yanlış politikaları bulunuyor. 11 Eylül'den sonra dünya çapında yürütülen İslam'ı karalama kampanyası bu arkadaşları da etki alanına rahatlıkla almıştır; çünkü zaten bu arkadaşlar da buna hazırdı."
DSP ve Tansu Çillerin DYPsi
Bu iddiaları .....ya değerlendiren Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, "Çamuroğlu'nun tespitleri ve uyarıları çok doğru" dedi. Bazı Avrupa devletlerinin Alevi derneklerine gizli ve açık yardımlar yaptığını, bunun karşılığında da "Aleviliğin İslamiyetle bağı olmadığını ispatlayacak bilimsel çalışmalar ve kültürel propagandalar" yapılmasını şart koştuklarını anlatan Altun, şok bir iddia daha ortaya atıyor: "Yalnız Avrupa değil, Türkiye'de bazı iktidarlar da Aleviliğin İslamiyetten ayrıştırılması projesine destek verdi. Bu iktidarlar ise DSP ve Tansu Çiller'in başında olduğu DYP iktidarlarıdır".
Alevilerin bu düşünceyi yaymak için Avrupa'dan aldıkları fonlarla gazete ve televizyon kurduklarını anlatan Altun, bu projelerin neden desteklendiğini şu sözlerle anlatıyor:
"Dış güçler ve uzantısı olan iç güçler Türkiye'nin yumuşak karnı olan gelişmeleri seçiyorlar. Yeni bir İslam dışı çoğunluk yaratmayı ve Türkiye'yi yeni bir sorunla karşı karşıya bırakmayı hedefliyorlar. Her aklıselim vatandaş, bu oyunlara karşı uyanık olmak zorunda.".
Alevilerin yüzde 90ı kendini Müslüman addediyor
Peki Alevi vatandaşlar, İslamsız ve Ali'siz Alevilik fikrine nasıl bakıyor? Bu konudaki tespitlerini paylaşan Fermani Altun, "Biz uyanık olduğumuz sürece bu düşünceler asla itibar görmez. Alevilerin bugün yüzde 90'a yakını kendini Müslüman olarak addediyor. Kuran'a ve Ehli Beyte inanıyor. Gönüllerinde Allah- Hz. Muhammed- Ali üçlüsünü muhafaza ediyor. '12 İmam'ın vecizesini okuyor, muhabbetini taşıyor. Bu propagandalar bizim gönüllerimizde hayat bulmaz. İçimizde bilgisizler olsa da iman bağımız kuvvetlidir." diyor.
Aleviliği İslam'dan koparıp kültür boyutuna indirgemenin çok sapkınca bir görüş olduğunu ortaya koyan Altun, "Bu görüşü ortaya atanlar Hacı Bektaş Veli'den üstünü reddediyor. 12 İmam'ı yok sayıyor. Aleviliği gelenek boyutuna indirgemeye çalışıyorlar. Bu görüş bazı ideolojiye sahip olanların da işine geliyor. Özellikle ateist düşüncenin öne çıktığı ideolojileri savunanlar, Alevi kitlelere kendi ideolojilerini kabul ettirebilmek için Aleviliğin İslam'dan koparılması projesini destekliyor. Bir takım bölücü güçler ise Aleviliği Şamanizme ve Zerdüştlüğe dayandırmaya çalışıyorlar. Zerdüştlük de Şamanizm de bir din olarak kabul etmek mümkün değildir. Bunlar, İslamiyetten önceki toplumların örf ve adetlerini anlatan kavramlardır. Aleviler de bu örf ve adetleri İslamiyet ile harmanlamışlar, kültür ve sanatlarını beslemişlerdir. İslamiyetle, eski geleneklere kutsiyet kazandırmışlardır. Alevilerin "nefes"leri bu sentezin bir tezahürüdür" şeklinde konuşuyor.
Diyanetin tavrı sevindirici
Abant Toplantısında Diyanet'in yaptığı "Biz Alevileri ihmal ettik" itirafının Alevi vatandaşları çok sevindirdiğini anlatan Fermani Altun, "Diyanet'in ve orada çalışan memurların hiçbir zaman bu ihmalde tek başına suçu yoktur. Diyanetin çizgisini de iktidarlar belirlemiştir. Diyanet, bu nedenle ülkedeki tüm inançları kapsayamadı, tüm inanç kesimlerine hizmet edemedi. Bizim Diyanet'ten beklediğimiz tüm inançların temsilcilerinin bulunduğu ortak ve özerk bir kurul. Avrupa'da da sistem böyle işliyor. Bu inanç şurası ülke üzerindeki bölücü güçlere karşı koyarak, Alevilerin ve Sünnilerin, ortak bir temele dayandığını anlatarak, oyunları bozar. Çünkü Sünnilikle Aleviliğin, yüzde doksan oranında benzerliği, yüzde on oranında farklılığı var. Bektaşilerin çoğu ehlisünnettir. Alevi ve Bektaşiliği tanıyan Sünniler, bu yüzden 'hepimiz Aleviyiz' diyor. Mezhep taassubu çok çirkin bir davranıştır. Alevilik mezhep taassubunu kabul eden bir davranış değildir." yorumunu yapıyor.
"Alevi olunmaz doğulur" düşüncesinin asla kabul edilmeyeceğinin altını çizen Fermani Altun, "Alevilik, Bektaşilik kanda değil, yürekte, muhabbette ve insana saygıdadır. 1400 yıldır bu düşünceler yüzünden Arap dünyasında vahşet bitmiyor. Zalimle cahilin dini olmaz. Bana ne zalimse, cahilse; Aleviyse... Ben Sünnileri sevdiğim ve Sünniler beni sevdiği için ihanetle suçlandım. Fakat beni suçlayanlar, bu projelerden haberdar olduktan sonra özür diliyorlar" diyerek konuşmasına son veriyor.
kaynak