"GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!"

Üniversiteli Gençler Burada Yazıyor

"GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER!"

İletigönderen mithat akar 1923 » Prş Eki 23, 2014 23:21

"GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER"
Türkiye'de 2003'e kadar hangi parti iktidar olursa olsun,genel-yerel seçim oyunlarından kim galibiyetle çıkarsa çıksın milletin ve Türkiye'de belli kurumlar içerisinde bir dönem yer etmiş olan milli kuvvetlerin etkisi ve basıncıyla,değiştirilemez ilkelerimiz ve bir dış politika anlayışımız vardı.
Örneğin Kıbrıs:Kıbrıs kanla alınmıştı,Türk toprakları olarak tarihte ve günümüzde, güneyimizde yer alan "batmayan bir uçak gemisi" vazifesini görüyordu.1974'te ABD'ye rağmen gerçekleştirilen askeri harekatla kazanılmış bir Türk Yurdu idi Kıbrıs.Tabi emperyalizmin Türkiye'yi güneyden kuşatması,Kıbrıs'ta yaşayan Türk gençlerinin asimile edilmesi ve temel kültürel dinamiklerinden(milli kültür temellerinden)koparılmaya çalışılması için de Sorosçu CANVAS ve OTPOR tipi "sivil darbeci" örümceklerin hedef tahtasındaydı her zaman.
Irak:Irak'ın toprak bütünlüğü önemliydi.Zira Irak düşerse,Türkiye ve diğer bölge ülkeleri için bölünme tehditi yakıcı bir hal alırdı.Genelkurmay Başkanı olan Org.İ.Hakkı Karadayı bu yakın tehditi görerek "Bize rağmen Irak'ın kuzeyinde bir kürt devleti kurulamaz." diyor bu açıklamayı 1998-2002 yıllarında Genelkurmay'lığı devralan Org.Hüseyin Kıvrıkoğlu "Irak'ın kuzeyinde kurulacak bir kürt devleti bizim için savaş nedenidir." diyerek Türkiye'nin Milli Dış Politikasını net bir biçimde ifade ediyordu.Org.Hüseyin Kıvrıkoğlu bununla da kalmayıp "ABD'nin bölgedeki varlığı bizim ulusal güvenliğimizi tehdit etmektedir."şeklinde milli kuvvetlerin iradesini ortaya koyan bir duruş sergiliyordu.(Açıklamalar 1995 Mart ayı ve 2000 yılının Ağustos ayında bizzat ismi geçen komutanlar tarafından ifade edilmiştir)
Gericilik ve Bölücülük:O dönem irtica(yani gericilik)bölücülük kadar yıkıcı bir tehdit olarak görülüyor Milli Güvenlik Kurulu'nda "Batı destekli İrtica da bölücü terör örgütü kadar tehlikeli olup,gerektiğinde silah zoruyla ezilecektir."temelinde Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'e kararlılıkla sahip çıkılıyordu."Cumhuriyet Devrimi kanunları korunmalıydı."
Türk Silahlı Kuvvetleri:Özellikle 1993-1998 arasında terörle mücadelede büyük başarılar kazanmıştık."Silahlı güç" anlamında terör örgütü bitme noktasına gelmişti.O dönem TSK'ya karşı asimetrik psikolojik savaş sadece Pentagon merkezinde yayın yapan ABD ve AB medyasıda verilebiliyordu.
Milli Değerler:Türk Bayrağı ve Cumhuriyet'in kurucu önderi Atatürk temel değerlerimizdi.(Kİ bizim için hala öyle.)Türk bayrağına ya da Atatürk'e medyada saldırmak,onu suçlamak,hele hele Atatürk büstlerine ve Türk Bayrağımıza fiili olarak saldırmak ne mümkündü.Buna millet de devlet de izin vermezdi.
Evet o dönem emperyalizm siyasal ve ekonomik anlamda Türkiye'ye hakim olsa da Türk ordusu içerisinde,yargıda,üniversitelerde milli dinamikler aktif olarak varlığını koruyor,Türkiye'de devlet ve bürokrasi erkanında iki kuvvet (milli kuvvetler ve emperyalizme bağlı kuvvetler)bir birine üstünlük kurma çabası içerisinde yer alırken, tabanda da her iki kuvveti temsil eden kanat medyada,sendikalarda ve hatta kimi sivil kuruluşlarında bir birlerine yönelik karşılıklı hamlelerle savaş veriyordu.Daha özlü bir ifade ile emperyalizm kurumlarımızın tamamına her yönüyle hakim olamamış,ana akım medyada belli konularda milli tavır ortaya koyulabilmekteydi.PKK "bölücü terör örgütü",Öcalan ise "bölücü terör örgütünün ele başı"ydı.(Her ne kadar medyada Batılılaşma gereği yozlaşma diz boyu olsa da,milli tavır koyabilen bir kadro bulunmaktaydı.)
Peki ya şimdi?
Kıbrıs:Sorosçu ve Batı'nın fonladığı diğer örgütlerin yoğun propaganda faaliyeti sonucu Kıbrıs'ta yaşayan gençlik Türkiye'den kopup adanın diğer yarısıyla (AB emperyalizmi ile)bütünleşmek istiyor.Zaten Türkiye'de yaşayan egemen güçlere göre Kıbrıs "Türkiye'nin sırtında yük." zaten "TSK da Kıbrıs'ta işgalci konumdadır.!!!"Daha önce Türkiye ile Batı'ya karşı direnen Denktaş,yaşamının son döneminde Türkiye'deki iktidar sahipleri tarafından "istenmeyen adam" ilan edildi.Kıbrıs'ta Batı'ya karşı direnen güçler değil;Batı dünyasıyla işbirliği yapanlar iktidara getirildi.
Irak:BOP çerçevesinde Yugoslavya ve Afganistan'dan sonra petrol kaynaklarıyla,yer altı-yer üstü zenginlikleriyle dolu olan Irak hedef tahtasındaydı.Saddam "dikatatördü","kürtleri eziyordu" bunun için Irak'a" demokrasi götürülmesi "gerekiyordu.Demokrasi ihraç eden küresel efendiler Irak'a müdahale ettiler ve Irak üçe bölündü.Türkiye'nin burnunun dibinde daha önce "güvenli bölge" denilen 36 derece enleminde bir Kürt Devleti kuruldu.Türk milletine rağmen,Türk milletine karşı kurulan Kürt devletini ilk tanıyanlardan biri de Türkiye'de iktidar olan güç sahipleri idi.1990-2002 yıllarında ABD işbirlikçisi Barzani kuvvetlerine gereken tavrı koyan TSK komuta kademesi,şimdi Barzani'yi kırmızı halıyla karşılayan siyasi liderlerle birlikte "esas duruşta" bekliyor.Bu ulusal onuru zedeleyen duruma karşı koyanlara ise Silivri Cezaevi yolu görünüyor.
Gericilik ve Bölücülük:Önce irtica(gericilik)tehdit kapsamı olmaktan çıkarıldı.Bölücü terör örgütü ise legal kanadıyla meclisteki yerini aldı.Bölücü terör örgütünün uzantısı 3'ü büyükşehir olmak üzere 11 il,68 ilçe ve 23 beldede yerel yönetime el koyacak duruma geldi."Açılım","demokratikleşme paketi" adı altında ulusal değerlerimiz yavaş yavaş aşınır hale geldi.100 yıl önce olduğu gibi emperyalizmin en büyük ittifak güçleri gericilik ve bölücülük Türk Devriminin karşısındaki yerini,Türk ulusuna karşı aldı.Hem de yereli ile geneli ile iktidar olarak.
Türk Silahlı Kuvvetleri:TSK en başta komuta kademesi itibariyle değişmeliydi.1947'de yapılan Türkiye-ABD anlaşması çerçevesinde "Batı'ya itaatkar öncü tabaka"nın yaratılması sürecinde (Bknz.Emin Değer-Oltadaki Balık Türkiye)Türk Silahlaı Kuvvetleri'nin 1995'te "Hizadan çıkan generelleri" yerine (Bu ifade 1995 Şubat ayında Pentagon'un bizzat ifade ettiği değerlendirmedir)"Batı'ya itaat eden" ve "NATO standartları dışında hareket etmeyecek" bir komuta kademesi gerekiyordu.Çünkü Irak'ın kuzeyinde kurulacak bir kürt devletine mukavemet eden TSK;emperyalizmin "Elazığ-Tunceli-Diyarbakır hattı"nda mevcut bulunan ve Rize'den İskenderun'a kadar uzanan demir-çelik yataklarından beslenen dünya tröstlerinin de sermaye yayılmasını zaafa uğratacaktır.(Bknz.Banu Avar-Gün o Gündür-"ABD-AKP ve PKK Evet Diyor." başlıklı makale-s:59)Küresel sermaye,sömürge kaynakları zaafa uğramasın,BOP'a karşı bir direnme mevzisi olmasın istenciyle "Batı standartlarına uyumlu" bir komuta kademesini şart koşuyordu.Bunun için ve daha bir çok neden için TSK'ya yönelik başlatılan operasyonlar dalgasıyla Batı'ya ve Batı ile işbirliği halindeki iktidarın emrine verilen bir komuta heyeti yaratıldı.Üst tabaka itaat ederken,terörle mücadelede sayısız başarı sağlamış komutanlar ise bir şekilde tasfiye edildi.
Milli Değerler:Avrupa Konseyi "Sevr" maddelerini Türkiye'ye dayatırken,Türkiye'nin önünde iki seçenek olduğu yönünde açıklamalar yapıyordu.(Ki halen, Avrupa, geneli itibariyle aynı düşüncededir.)Biri Barselona yolu,bu yolu takip eden Türkiye Batı'ya uyum sağlayacak ve AB yolunda aşama kaydecekti.Diğeri ise Bağdat yolu.Bu yol ise Kemalizmin yolu idi ve Türkiye Kemalizm'den kurtulmazsa eğer Barselona yolundan uzaklaşıp,Bağdat yoluna gitmek zorundaydı.(Bilgi için Banu Avar'ın 2003'te yapım ve yönetmenliğini üstlendiği "Unutulan Yıllar" adlı belgeseline bakınız.)AB süreciyle birlikte düğmeye basılmışçasına "görevli medya" atağa geçti."Atatürkçülük sorgulanmalıydı.","Atatürk aslında darbeciydi." o da olmadı "diktatördü aslında","Atatürk'ü sevmemek suç değildi." ve daha bir çokları...Önceleri kimi gazatelerde "ufaktan" sızdırılan saldırılar,sonra Tv'lerde,sosyal medyada gerçekleştirilmeye başlandı.İkinci Cumhuriyetçi olarak kendisini adlandıran görevli gazateciler dört koldan saldırı başlatmış ve Atatürk'e saldırmanın "normalleşmesi" ne büyük katkıda bulunmuşlardı.Emperyalizme karşı ilk başarılı Ulusal Kurtuluş Savaşı vermiş bir ulusun önderi,önce "sıradanlaştırılmaya" sonra "sorgulanmaya",sonra da "lanetlenmeye" başlanmıştı.Zihinlere çekilen algı operasyonlarından sonra,sıra fiili saldırıya gelmişti.Türk bayrağı indirmek,Atatürk büstlerine saldırmak "normal" olarak kabul ettirilmeye çalışılırken;bölücü terör örgütü siyasallaştırılacak,bölücü terör örgütünün ele başı "Sayın"laşrıtılacaktı.Saldırı iki koldan gerçekleştiriliyor.Milli değerler önce zaafa uğratılıp tasfiye edilirken,emperyalizmin taşeronu olan Türk düşmanları ise "popüler kültürün bir parçası" imiş gibi yansıtılıyor.Son dönemin "modası" ise "sayın"laştırılan bölücü başının önce cezaevi(rezisdans)değişimi,sonrasında "ev hapsi",nihayetinde "serbest" bırakılmaya çalışılmasını dillendirmek.
Türkiye Kıbrıs ve Irak'ın kuzeyinden kuşatma altına alınırken,içeriden de "rejim fiilen işlemez hale " getirilmiş;dahası Türkiye Batı'nını uluslararası çıkarını korumak namına kendi ulusal güvenliğini hiçe sayarak Ortadoğu'ya sürülmek istenmektedir.Emperyalizm 100 yıl önceki acının intikamını almak istercesine Türkiye'yi masayı yatırmış ve "nerede hangi sırtlanın payı var" diye düşünmektedir.Ancak emperyalizmin hesaba katmadığı bir olgu var.Ekonomisi çökertilse de,siyasal anlamda uydulaşsa da,kültürek soykırım yaşatılsa da,medya bir kaç ailenin elinde Batı'lı küresel efendilerin hizmetine sunulsa da ele geçirilemeyen tek kuvvet var:TÜRK MİLLETİ!
Atatürk'ün inancı ve iradesi ile durum değerlendirmesi yaparsak,100 yıl önce daha zor koşullar altında vermiş olduğumuz ulusal bağımsızlık savaşı gerçeği karşımıza çıkar.Bu gerçek bir inançla başlamıştı.İstanbul'a geldiğinde limana demirlemiş İngiliz,Fransız,İtalyan ve Yunan zırhlılarını gören Ata'nın ağzından çıkan ilk cümle:GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER.Bu inançla ve bu iradeyle emperyalizme karşı,hiç bir siyasi partiyle bağı olmayan,Mudafai Hukuk anlayışını ilke edinmiş birlikler kurmak elzemdir.
Mithat AKAR-Gaziantep
Kullanıcı küçük betizi
mithat akar 1923
Üye
Üye
 
İletiler: 298
Kayıt: Çrş Ağu 28, 2013 16:18

Şu dizine dön: Gençlik Diyor ki

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x