Genç subaylar rahat!

Genç subaylar rahat!

İletigönderen Başkomutan » Cum Ara 25, 2009 2:46

Genç subaylar rahat!

Aziz kardeşim, meslektaşım Mustafa Balbay, 10 aydır “Ergenekon kapsamında” içerde! Ergenekon iddianamesinde, “suçlarından” biri de, bir yazısında “Genç Subaylar rahatsız” demesiymiş. Bu sözler “kaos-darbe ortamı” yaratmaya matufmuş!
Şu bağlamda, ülkenin üzerine kara bulut gibi çöken bir “kargaşa” olmadığını kim inkâr edebilir?
“Şuyuu, vukuundan beter” diye eski bir söz vardır; Türkiye, bugün “vukuundan” yani gerçekleşmesinden fazla zarar veren, ortamı zehirleyen bir “harikalı şayialar kumpanyasına” döndü...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a sözde suikast teşebbüsü olayı gösterdi, ki içinden bölünmemiş hiç bir kurum kalmamış... Emniyet kendi içinde bölünmüş. İçine sızdırılmış cemaat-tarikat elemanları, Orduya ve Jandarmaya ve de MİT’e karşı! Allah bilir MİT de, kaç bölük? Bu manzara, T.C. Devletinin fiilen bölünmüş olmasının resmidir ve Türkiye topraklarının da fiilen bölünmesinin alt yapısıdır!
Doğrusu, yedi yılda bu kadar “başarı” daha önceki hiçbir iktidara nasip olmamıştı. Ama, Ergenekon savcılarının hükmüne göre bu “kaosu” yaratan bizim Mustafa Balbay; “Genç Subaylar rahatsız” dediği için içerde, asıl failler başta!

Mustafa yanılıyor
Fakat Mustafa yanılıyor; bu ortamda genç subaylar neden tedirgin -rahatsız- olsunlar ki; korumaya ant içtikleri ülke barış ve huzur içinde, her şey güllük, vatan gülistanlık; TV reklâmında büyük iş adamlarının dedikleri gibi her şey “tıkır tıkır”! Başkomutanları Atatürk’ün emaneti Anıtkabir duvarlarında kalıyor!

Açılımdan açılıma
Başımızda basiretli, dirayetli bir iktidar var; “açılımdan açılıma” koşuyor... Türkiye sokaklarında Molotof kokteylleri, havai fişeklerle kan gövdeyi götürüyor. PKK Tokat’ta, Karadeniz’e inmenin hazırlığında. Yedi askerimizi şehit etmekle iftihar ediyor... Ve bu süreçte APO sayesinde, ABD/AB ve Barzani desteğiyle PKK terörü bitirilmek üzere... Mahmur’dan “barış elçileri” beklenirken, PKK başları “iç savaş çıkarmak” tehditlerini, savuruyorlar... Ne gam... Evvel Allah, APO bir talimat daha vererek, onları durdurur!
Genç subaylar neden rahatsız olsunlar ki? İçimizdeki aydınlar sayesinde Ordunun “vesayetinden”, “güçlü ordudan” kurtulmak üzereyiz. Ordunun sicilli düşmanları, rahat etsinler... Ordularına sövmeye devam etsinler... Genç subaylar hiç rahatsız değiller... Hem siyasete karışmak ne hadlerine; otursunlar oturdukları yerlerde... Orduevlerinde, keyif çatsınlar... Yakında bu “evleri” de “tasarruf” olsun diye ya kapatırlar ya da ihaleye çıkarırlar! Ve genç subaylar “cafelerde” kola içerler, rahat ederler! Siyaset üzerinde vesayet kurmak nelerine lazım!
Evet; genç subayların rahatsız olmaları için ne sebep var. Komutanları “içerde” yan gelip yatıyorlar. Silah arkadaşları, ihbarlar üzerine tutuklanıyor... Onurlarına yediremeyenler intihar ediyor!
Bölücüler, Büyük Kürdistan emeline doğru, uygun adımlarla yürümekteler... Subaylar bundan dolayı neden tedirgin olsunlar ki; kışlalarında yan gelip yatabilirler... ABD veya AB göreve çağırana kadar!
Başkomutanları Orgeneral İlker Başbuğ “orduya karşı asimetrik savaştan rahatsızız” diyor. Ama O mu bilecek, yoksa TARAF gazetesi ve allameleri ulema mı? Bakın bu gazetenin manşetine: “Başbuğ gider”.

Komutlar
Temel eğitim görürken öğretmişlerdi, “Rahat” komutundan sonra “...Ol” yani “Hazır Ol” komutu sonra da “Süngü tak, hedefiniz...” komutları vardı... Herhalde şimdi de vardır!
Robert Kolej’de askerlik kampında -Allah gani gani rahmet eylesin-
Esat Can adında bir komutanımız vardı... Arnavut kökenli Türk milliyetçisi yüzbaşımız, Rumeli şivesiyle “Ben bu vatan için anamı da çeserim, babamı da çeserim” derdi.
Bir sabah bizi içtimada topladı... Tüfek çattırdı. “Hazır ol”. Sonra “Marş marş, istikamet deniz” komutunu verdi. Tepeden denize kadar koştuk rıhtımda durduk. Komutan gürledi; “Ben size ‘dur’ emri verdim mi” diye... İşte Türk Ordusunun geleneksel, “emret komutanım” ruhu budur...
Genç subayların rahatsız olmaları için hiç sebep yok! Bizim de endişe etmemiz için hiç sebep yok! Bu ruh hâlâ ölmedi!

25 Aralık 2009
YENİÇAĞ - Altemur KILIÇ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Genç subaylar rahat!

İletigönderen Başkomutan » Cmt Ara 26, 2009 22:17

O yedek subay da rahat değildi'

“O yedek subay da rahat değildi”
23 Aralık 1930’da İzmir Menemen’de şeriat ilan etmeye kalkan gruba müdahale ettiği için 24 yaşında öldürülen devrim şehidi Asteğmen Kubilay, katledilişinin 79’uncu yıl dönümünde anıldı...
Ben o zaman 7 yaşımdaydım ama olay beni de çok etkilemişti... Galatasaray Lisesi’nde öğrenci olan ağabeyim Gündüz, Çocuk Ses dergisinde bir yazı yazmıştı: “Aziz şehit, merak etme hepimiz Kübilaylarız... Bu vatanın şeriat ülkesi olmasına asla müsaade etmeyiz” diye...
Ne var ki aradan 79 yıl geçmesine rağmen bugün hâlâ şeriat-irtica ve gericilerle mücadele etmekteyiz...

Doğru ama inandırıcı değil
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her nasılsa ve her nedense bu yıl Kübilay’ı ve şehadetini hatırlamış.. Mesaj çekmiş, demiş ki “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak bütün değerleriyle ebediyen yaşayacaktır... Hiçbir tahrik Cumhuriyet’imizin bu yürüyüşünü durdurmaya muktedir olamayacaktır... İnanıyorum ki milletimiz, her zamanki sağduyu ve dikkatiyle bundan sonra da her türlü karanlık girişim ve tahriki boşa çıkaracaktır”
Şu bağlamda “Laikliğe karşı eylemlerın odağı olduğu” Anayasa Mahkemesi kararıyla hükme bağlanmış AKP’nin Genel Başkanından çok yerinde ve doğru sözler... Ama pek de içten ve inandırıcı değil.. Hidayete erdiyse o başka!
Nitekim Menemen’deki törenlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajı okunurken tepki gösteren kalabalık ’yuh’ çektikten sonra ’Türkiye laiktir, laik kalacak’ sloganını atmış!
Acaba Başbakan bu “mesajı” algıladı mı?
Buna karşılık Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un mesajı ise alkışlandı ve ‘Orduya uzanan eller kırılsın’ sloganı atıldı. Törendeki konuşmalarda ‘demokratik açılım’a tepki gösterildi.
Bu da başka mesajlar... Anlayabilenlere!

Laik Cumhuriyet’e suikast
Mustafa Fehmi Kubilay’ın katledilişi, törende askerler adına konuşan Hava Savunma Yarbay Saim Kaya’nın dediği gibi “Laik cumhuriyete yönelmiş bir suikasttır. Burada yaşananlar dinin siyasete alet edildiğinde neler olduğunu, neler olabileceğini gösteren ibret verici tarihi bir örnek, alınması gereken anlamlı bir derstir... Unutulmamalıdır ki geçmişten ders alınırsa tarih geleceği aydınlatır, milletlere yol gösterir. Ancak bu olaylardan gereken dersi çıkartamayanlar için tarih bir tekerrürden ibarettir. Türk Silahlı Kuvvetleri, iyi eğitilmiş çağdaş ve yetkin kadrosuyla Atatürkçü düşünce sisteminin ışığında yüce Türk milletinden aldığı güç ile laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal ve üniter devlet yapısından asla taviz vermeden onu çağın gerisine götürmeye sinsice çalışanlara ve karanlık odaklara karşı korumaya ve kollamaya aynı kararlılıkla devam edecektir.”

Kubilay kim?
Mustafa Fehmi Kubilay 1906 doğumlu 24 yaşında bir öğretmen. 1930 yılında İzmir’in Menemen İlçesi’nde askerlik görevini yapıyor.
Bu genç insan, Menemen’de 23 Aralık 1930’da şeriat isteyenler tarafından öldürüldü. Genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı, “Menemen Olayı-Kubilay Olayı” olarak tarihe geçti. Olayın elebaşısı “mehdi” olduğunu iddia eden Mehmet (Derviş Mehmet) adında biriydi. 7 Aralık’ta 6 müridiyle (Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan) Manisa’dan yola çıkan Derviş Mehmet, 23 Aralık sabahı, gün doğarken Menemen’e girdi.

3 ölüm arka arkaya...
Belediye Meydanında çevresine topladığı yaklaşık yüz kişiyle zikrederek şeriat ilan etmeye kalkıştı. Meydandaki kalabalığın bir bölümü çağrısına uymuş, bir bölümü ise seyirci kalmayı yeğlemişti. Silahlı olan asiler bir müfrezenin başında olaya müdahale eden yedek subay Asteğmen Kubilay’ı hemen ardından da Hasan ve Şevki adındaki iki mahalle bekçisini öldürdüler. Olay, arkadan yetişen askeri birlikler tarafından şiddetle bastırıldı. Bu arada Derviş Mehmet de vuruldu. Kaçanlar yakalandı, ilişkisi olanlar hakkında hemen kovuşturma başlatıldı. Mustafa Kemal Paşa, 28 Aralık’ta orduya gönderdiği başsağlığı mektubunda şöyle diyordu: “Mürtecilerin (gericilerin) gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tasvipkar bulunmaları bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hadisedir.” 31 Aralık 1930’da toplanan Bakanlar Kurulu, Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir merkez ilçelerinde bir ay süre ile sıkıyönetim ilan edilmesine karar verdi. Sıkıyönetim komutanlığına 2. Ordu Kumandanı Fahrettin Paşa (Altay), Divan-ı Harp Reisliği’ne 1. Kolordu Komutan Vekili Muğlalı Mustafa Paşa atandı.

28 idam kararı onaylandı
Sıkıyönetim mahkemesi, 105 sanığı 15 Ocak 1931’de yargılamaya başladı. Duruşmalar, 25 Ocak’ta sona erdi ve 105 sanıktan 37’si için ölüm cezası verildi. 6’sının ölüm cezası yaş haddi nedeniyle 24 yıl “idama bedel hapis cezası” na çevrildi. Diğer sanıklardan 20’sine bir yıl, 14’üne üç yıl, 6’sına 15 yıl, birine 12,5 yıl hapis cezası verildi, 27 sanık beraat etti. Karar, 31 Ocak 1931’de TBMM’ye sunuldu. Aynı gün Adalet Komisyonu’nda görüşüldü. Komisyon, 31 ölüm cezasından 28’ini onayladı. 2 kişinin ölüm cezasını 2 yıl hapis cezasına çevirdi. Bir kişinin cezası da, ölmesi nedeniyle kalktı. TBMM Genel Kurulu, 2 Şubat 1931’de cezaları onayladı. Ölüm cezaları 3 Şubat 1931’de yerine getirildi. Ve şimdi Aralık 2009; “Kübılay”ı rahmetle, olayı ibretle anıyoruz...

ATATÜRK DİYOR Kİ
Türk Milleti yeni bir iman ve kesin bir milli azim ile yeni bir devlet kurmuştur; bu devletin dayandığı esaslar “Tam Bağımsızlık” ve “Kayıtsız Şartsız Milli Egemenlik” ten ibarettir.


Altemur Kılıç - YENİÇAĞ
27.12.2009
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x