"Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Pzr Haz 19, 2011 1:15


Küresel sistem ne ister...

Adına ister “Tek Kutuplu Dünya Düzeni”, ister “Yeni Dünya Düzeni” deyin sonuçta varacağı yer aynıdır.

Hatta

Küreselleşme adının konulması bile sonucu çok fazla değiştirmez.

Aslında işin gerçeği tüm dünyanın tek pazar haline getirilmesidir.

Hani küreselleşiyoruz, “Hepimiz aynı gemideyiz.” ”Bağımsızlık gibi kavramlar artık anlamını yitirdi.” “Artık karşılıklı bağımlılık var.” türünden söylenen kavramların tamamı hikâye…

Ne dünyada böyle bir şey var, ne de bazı safdiller dışında bu tür sözlere inananlar bulunuyor. Sadece bazıları işin aslını gizliyorlar o kadar.

Kaldı ki bu sözlerden dolayı da hiçbir emperyalist ülke, sömürüden falan da vazgeçmiyor.

Aşırı üretim yapan bir sistemin varacağı sonuç da budur. Yani yöneticilerinin değişmesiyle de ülkenin yapısı falan değişmez.

Üretimin durması o ülkenin korkunç olaylarla karsılaşması, pazarlarını kaybetmesi anlamına gelir ki böyle bir şeyi düşünmek bile hayalden öteye gidemez.

İşte bunun için o aşırı üretim yapan ülkeler ki bunlar genelde ABD ve G 7 ülkeleridir. Üretimlerini sürdürebilmek için Yeni pazarlara ve hammaddelere ihtiyacı bulunmaktadır.

Bu ülkeler yeni pazarları ele geçirmek ve ülkelerin hammaddelerine el koyabilmek için birçok yola başvururlar, ama bunların en başında ülkeye kredi vererek borçlandırmak gelir ki. ”Borç alan emir alır.” sözü bu borçluluğun ne anlama geldiğini çok iyi özetlemektedir.

Sonrasında yapılan özellikle eğitim ve kültür anlaşmaları bu konuda çok önemli bir yer tutmaktadır.

Yapılan bu anlaşmalarla o ülke insanını doğrudan etkileme ve ele geçirme fırsatını yakalamış olurlar, gerek çeşitli hibe karşılığı yapılan projelerle, gerekse de ülkeler arasında öğrenci değişimi programlarıyla, ülkemizdeki geleceği parlak, umut vadeden öğrencileri de kendi saflarına katmış olurlar ama burada en önemli amaç…

O ülke insanını da kendileri gibi, kendi bakış açılarıyla düşündurmektir…

Bunu sağladılar mı zaten çok fazla bir şey yapmalarına da gerek kalmayacaktır.

Onun için önce onlar adına, onlar gibi düşünen, dahası onların eğitim ve burslarından yararlanan insanlar iş başına getirilir ki, bu onlar için hiç de zor bir şey değildir.

İşte o kişiler de, zaten aldıkları eğitimin ve desteğin gereği olarak asıl ülkeleri için ellerinden geleni fazlasıyla yapacaklardır.

Sonrasında olacakları biliyoruz, ülkenin stratejik nesi var, nesi yoksa hemen hepsi yabancılara satışa çıkarılır.

Onun ardında çok uluslu şirketler, özellikle de perakende sektörü hızla ülkeye girer, zaten baktığınızda ülkedeki hipermarketlerin neredeyse tamamının yabancı olduğunu göreceksiniz

Sonra bankacılık el değiştirir böylece borsa ve ekonomi kontrol altına alınırken, ülkedeki yabancı sermayenin de güvenliği sağlanmış olur.

Onun peşinden de

Elden çıkarılan topraklarda yabancılar için fason üretim dönemi baslar…

Yani sözün kısası emperyalizm yeni pazarlara ihtiyaç duyduğunda ulus devletleri ele geçirmek zorundadır. Ama bu her zaman doğrudan silah ve baskıyla yapılmaz. Önce o ülkedeki eğitim ve kültürle milli kimlik ve ulus bilinci yok edilmeye çalışılır. Eğer başarabilirlerse ki bu yol en az zahmet ve masraflıdır

Yok, bu yeterli gelmezse bu sefer…

Ülkedeki etnik ve dini gruplar kışkırtılarak müdahaleye kılıf hazırlanır…

Yani biz kimlik ve özerklik tartışmalarıyla ülke olarak bu aşamaya çoktan geldik…

Bundan sonrası BM ve işgal…

Uyarmadı demeyin…

Nusret KEBAPÇI
18 Haziran 2011 Anayurt


Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Devrimci » Pzr Haz 19, 2011 23:05

Etrafımdakilerin pedallara basarak son sürat gittiklerini zannettikleri ve rüzgarı arkalarında hissettikleri zamanlarda ellerim kan içinde annem yüreğim kan içinde yaşım 15.Kocaman kafamın olması küçücük bedenimde düşüncelerimin büyüklüğünde ellerim kan içinde yüreğim kan içinde annem yaşım 15
Keşke kocaman bedenim ve küçücük kafam olsaydı bende pedallarına basarak rüzgarıda arkama alarak son sürat gittiğimi zannetseydim annem.
İşte böyle başlamıştı devrimci mücadele yıllarım.Katıksız yalansız özgürlüğün koşarak geleceği için umut dolu yarını hazırlayan aynı zamandada yarınsız olan güneş kadar sıcak mangal yürekli dev adamdım.

Sokaklarında kavgalarım oldu şehirlerin sokaklarında tarandımda kurşunda var bedenimde ve yüreğimde devrimde. Önder olmak lider olmak zor zanaat hani nerde kitle önderleri koşacak koştukça sel olacak bu işe yürek lazım harcanmışlık ardının dolması gerek işte mücadele zaptedilmiş kalenin duvarı yıkılır elbet yıkılanların yeri doldurulunca. !980 20 yıl depolitize olmuş bir toplum örgütlenme sendikalaşma parti gençlik kollarının olmadığı ama gizliden gizliye örgütlenen ışık evleri ablaları dershaneleri kuran kursları açılan kapı işte bunlar içindi 0 yaşında doğan 20 yaşında oldu 25 inde makam sahibi öğretmen emperyalist oyunun Türkiye deki aktörleri askerde alet oldu halkta herkes mutlu mesut para geliyor yardımda var eğ başını kap köşeyi biat et adam olasın bundan daha güzel ne olabilirki yaşanılacak dünyada sezsiz sedasız ama çarşaf ama çarık yaşa git bir elinde nur kitapları yüzünde badem bıyıklar itaatkar hizmetli ol sıkıntında yok insanlığımda olsun onların böyle derdide yok det bizde.

Misaki Milli Vatan Bayrak Özgürlük Demokrasi Atatürk Bağımsız Türkiye ne çok işimiz var yazarken bile inanamıyorum.

Sıkıldım artık bak şimdi heyecan.

Nerde Cumhuriyet mitinglerinde toplanan milyonlar nerde Tuncay Özkanın 1.300.000 kayıtlı yandaşı nerde işte bizim asıl sorunumuz riyakarlık iki yüzlülük biz çok gördük kavgaya 10 girip 3 çıktığımızı ahkam kesmek kolay, kolaysa neyse sayı 1 milyon 5 milyon silivriye Hasdala hadi bakalım NAh.toplasan 100 kişi olmaz kendimize gelelim rejim elden gidiyormuş Atatürk ilke inkilapları fantazi olmuş haydi gençler nereye hangi genç .Seçimlerden belli değilmi 30 milyonu genç olan ve oy kullanan seçim sonucu .Bu işler böyle olmaz kıvılcım çakar ateş olur birileri savaşarak ölerek savunulur ancak o zaman vatan vatan olur yoksa internet devrimciliğinden sanal vatanseverlikten öteye masturbasyon yapmak bizimkisi .Varmısın 1.milyonu toplayıp silivriyi alaşağı edelim 1 milyonu toplayıp hasdalı alaşağı edelim karşı duruş eylem ister karşı duruş sıkıntı işter.
Kullanıcı küçük betizi
Devrimci
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Pzt Haz 13, 2011 23:40

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Pzr Ara 04, 2011 5:43

Karşı devrim

İşin aslına bakarsanız eski ile yeni…

Devrim ile karşı devrim…

İlericilik ve gericilik arasındaki mücadele hiç bitmez…

Zaten bittiğinde hayat da biter.

Ama bilinmesi gerekir ki bu mücadele, tarihi ileriye doğru götüren en önemli güçtür.

Bu durumda hiç kimsenin aklına şu gelmesin…

Bir ülkede devrim olunca herkes ona uyar. Hiç kimse karşı gelmez ve yeni düzen yerleşir gider…

Ama ne yazık ki tarihin tekerleği böyle kolay ilerlemiyor.

Her ne kadar bir ülkede devrim olsa bile, eskinin savunucuları mücadeleden asla vazgeçmiyorlar…

Hani derler ya su uyur, düşman uyumaz…

Hep devrimin bir gaflet anını beklerler, fırsatını buldular mı da eskisinden çok daha büyük bir hınçla, devrimin üzerine çullanmaya çalışırlar.

İşte onun için böyle durumlar olabileceğini hiç aklından çıkarmayan Atatürk sürekli devrim hedefini hep ön plana çıkarır…

Yani diyeceğim hiçbir devrim bir anda olmuyor…

Karşı devrimle bir çok gidiş gelişten sonra yeterince güçlenip, tecrübe kazandıktan sonra hakim duruma geliyor…

İçinde yaşadığımız durum da tamı tamına öyle…


Cumhuriyet devrimiyle başlayan süreç 1950’lere gelindiğinde kesintiye uğramış ve günden güne geriye gidilerek bu günkü…

Yani Cumhuriyetin kurucularından hesap sorulabilir duruma kadar gelinmiştir.

Bundan yaklaşık 4 yıl kadar önce, bir ilimizin, üstelik Kurtuluş Savaşı’nın geçtiği yerlerden birinin belediye başkanı, “Yunanlı şehitler için bir anıt yaptırmayı düşündüğünü” söylediğinde hiç kimse tarafından dikkate alınmamıştı…

Ama kabul etmek gerekir ki bu başkan müthiş öngörülüymüş…

4 yıl önceden bu gün yaşanacakların işaretini veriyormuş da haberimiz yokmuş…

Gelinen noktada ise yapılanlar alenen Cumhuriyet ve kurucularını hedef almakta ve ne yazık ki bu konuda karşılarında ciddi bir muhalefet de bulunmamaktadır.

Daha önce zaten devrimlerle travma geçirdiklerini söylediklerinde anlamalıydık işin buralara kadar geleceğini ama olmadı, uyanmadık…

Sonrasında sıklıkla tek parti dönemimin ne kadar baskıcı olduğu belleklere kazınmaya çalışıldı…

Yaptırılan bazı filmlerle topluma liderlik yapamayacak birisi olduğu öne çıkarıldı ama esas olarak Ermeni soykırımcısı ilan edilince biraz olup biteni fark ettik

Ama başaramadılar…

Cumhuriyet yanlısı bilim adamları konuyla ilgili emperyalizmin ve ülkemizdeki yandaşlarının tüm tezlerini bilgi ve belgelerle çürüttüler…

Bu kez işi değiştirdiler…

Şimdi de Şeyh Sait’le başlayıp, Dersim’le devam eden süreçte onun Kürt katliamcısı olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar

Bu ara bazıları ki milletvekili olduğuna göre birazcık tarih bilgisi olması gerekir…

Hızını alamamış olacak ki “Kurtuluş Savaşı’nın olmadığını…”(*)


Hatta “yapılan şehitliklerin, yeni düzene meşruiyet kazandırma amacıyla yaptırıldığını” bile söyleyebiliyor…

Dedim ya; karşı devrim, işi açık açık Atatürk’ten hesap sormaya, onu halkın gözünden düşürmeye kadar götürmeye çalışıyor…

Biliyorlar ki Atatürk’ü halkın gözünden düşürmeden, ulus devleti parçalama amacını gerçekleştiremeyecekler…

Tüm saldırganlıkları bundan…

Ama bilin ki “Karanlığın en koyu anı, sabaha en yakın andır…”


Nusret KEBAPÇI
3 Aralık 2011, Anayurt

(*)Türk milletine en büyük hakaret: “Yunan tarihinde bir Ege savaşı yokmuş”
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Cum May 11, 2012 8:46

İşgal olsaydı...

Zaman zaman aklıma düşüyor…

Ülkemiz işgal edilseydi, aynen Mondros Ateşkes anlaşmasının ardından olduğu gibi…

Neler olurdu?

Ya da ülkede neler yaşanırdı, birazcık gözümüzde canlandırabiliyor muyuz?

Önce ordudan başlayalım isterseniz, çünkü işgal eden devlet için en korku verici şey güçlü bir ordu…

Ne yapılırdı?

Böyle güçlü, özellikle düşmana korku veren Ulus devletin kararlı bir savunucusu ordu istenmeyeceğine göre…

İlk yapılacak şey…

Ordunun ülke çıkarları üzerindeki hassasiyetini gidermek olacaktı...

Bunun için de önce gözdağı vermek amacıyla özellikle en önemli mevkideki komutanlar tutuklanacak…

Ardından çeşitli sabotaj vs gibi gerekçelerle yargılanmaları yapılacaktı ki toplum üzerinde etkili olunabilsin…

İşgale karşı tepki oluşamasın…

Sonra zaten ilk yapılabilecek şeylerden biri tüm fabrikalara, işletmelere, topraklara el konulmasıdır ki amaç zaten o ülkenin tam sömürge olmasını sağlamak…


Böylece bir süre sonra ülkedeki tüm şirketler, bankalar, fabrikalar işgalci güçlerin eline geçer ve onlar tarafından işletilmeye başlanır…

Yapılanlar sadece bununla sınırlı kalmaz…

Ülkenin demiryolu…

Karayolu…

Hatta denizyolu bile yabancı ülkelerin denetimine geçer…

Bu arada enerjiyi asla unutmamak gerekiyor…

Hiç bir ülke işgal edilir de enerji o ülkede kalır mı?

Kalmayacağını pekala sizde biliyorsunuz…

Özellikle enerjiyi ellerine almalıdırlar ki, istedikleri zaman petrolün vanasını, doğalgazın musluğunu, elektriğin şartelini kapatabilsinler…

Tabi tüm bunlar yapılırken eski yönetimle ilgili, yani hedef ülkenin bu işleri kötü yönettiğiyle ilgili haber ve söylentiler ayyuka çıkar, rüşvet ve yolsuzluk söylentileri en uzaktan bile duyulur…


Sonuçta sıra gelir gençliğin ve çocukların nasıl bir eğitim almaları gerektiğine…

Kabul edersiniz ki hiç bir işgalci yönetim, o ülke gençlerine ve çocuklarına ulus bilincini kazandırmak demiyorum, buraya dikkat!

Bunu anımsatabilecek en küçük bir davranışa bile izin vermez…

Sanıyor musunuz ki işgal edildiğinizde herkes yine stadyumlara doluşarak bayramlarını kutlayacak…

Ulusal egemenlik üzerine bilinçler tazelenecek…

Böyle bir şey olabilir mi?

Sonrasında; ders kitaplarından ulus bilincini aşılayan, bizlere bu vatanı nasıl kazandığımızı, kimlere karşı savaştığımızı öğreten tüm kavram ve bilgiler çıkarılmalıdır ki…


Yetişecek gençlik, ülkeyi işgal adına yönetenler için, gelecekte tehdit oluşturmasın…

Böyle bir durumda duvarlarda Atatürk resmi kalabilir mi?

Ya çocuklara Türk Milleti bilinci aşılayan Öğrenci Andı…

Duvarlarda “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü…


Üstüne üstlük

Çok seçkin okullar oluşturup 3–4 tane de sınav koydunuz mu, deme gitsin…

Ne sosyal etkinlik kalır okullarda, ne de gençliğin birbirleriyle dayanışması…

Yani diyeceğim işgal edilseydik, tüm bunlar yapılacaktı…

Nusret KEBAPÇI - 05 Mayıs 2012
Anayurt


Model ülke

Sanıyorum bir kısmınız anlamakta zorlanıyorsunuz.

Öyle ya

4 yılı aşkın süredir ülkede bir operasyon yapılıyor, onlarca subay, gazeteci ve siyasetçi içeri atılıyor…

Ama her nedense yargı konusunda bir sürü laf edilmesine, uzun tutuklulukla ilgili birçok yetkili ve etkili isimlerin görüş belirtmelerine karşın, konuyla ilgili hiç bir ilerleme kaydedilemiyor.

Bu arada ülkedeki kurumların yapısı da yavaş yavaş değişiyor…

Emniyetle başlayan bu değişim, sırasıyla…

Yargı

Ardından ordu

Ve son olarak eğitimle tamamlanıyor…

Yani anlayacağınız hızla dönüştürülüyoruz…

Başbakan bundan yıllar önce “Ben Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanıyım.” dediğinde sanıldı ki bu görev sadece dışımızdaki ülkelerle ilgili bir görev…

Elbette Ortadoğu ve kuzey Afrika’yı da içeren genişletilmiş Ortadoğu ile ilgilenmek bu görevin içine giriyor da…

Ama bu konudaki asıl görevlerden biri bölgedeki ülkeleri etkisi altına alacak onları örnek olarak şekillendirecek model bir ülke yaratmak…

Bir anlamda örnek ülke…

Bölgede Türkiye’yi İslam ülkelerine örnek bir ülke yaparak diğer ülkelere model oluşturma projesi sadece şu son 5–10 yılın işi değil…

Neredeyse 1945 yılından bu yana ABD ülkemizi model ülke yapmak istemektedir…

Çünkü bölge ülkeleri içinde Türkiye en gelişmişi olduğu gibi…

Aynı zamanda kendisine en bağımlı olanı…

Ve en stratejik bölgede bulunanı…

Dolayısıyla ABD böyle bir model yaratarak özellikle Sovyetler Birliği’ni kuşatacak bir İslam ülkeleri kuşağı yaratmayı amaçlıyordu…

Özellikle 1980’lı yılların ortalarında Sovyetler birliğinin çöküşüyle birlikte bu süreç Avrupa ülkelerine karşı…

Daha doğrusu onların bölgeye girmelerine engel olunmak üzere gerçekleştirilmeye çalışıldı…

O süreçte de Türkiye’nin laiklikten vazgeçmesi yönünde baskılar yapıldı…

Bu konuda öne çıkan partiler desteklendi…

Hem zaten biraz baktığınızda bizim ülkemizde özellikle vurguluyorum…


Dinci ve etnik örgütler ABD ve AB tarafından desteklenmektedir…

Bugün de ülkemiz BOP sürecinde model bir ülke yapılmak istenilmektedir.

Biliniyor ki;

Atatürk ilkelerine bağlı, ulus devlet yapısını koruyan, laik bir Türkiye ile bunun gerçekleşmesi asla mümkün değildir…

Hem böyle bir modeli, diğer İslam ülkelerinin benimsemesi de çok olası değil…

Geriye kalan tek çare, Türkiye’nin ılımlı bir İslam kimliğine bürünmesi…

İşte tüm süreç…

Yani yıllardır yapılan operasyonların, tutuklamaların, darbe tartışmalarının amacı bu…

İsteniyor ki Osmanlı’da olduğu gibi ulus bilinci olmayan İslam ülkelerini bir araya getirelim, başlarına bir de halife koyabilirsek deme keyfine gitsin…

Ne ulus kalır ortada, ne sınır, ne de bağımsızlık…

Vatan bile kalmaz…

Çünkü onlar da bilir ki, ulus bilinci olmazsa, vatan arsadır…

Uğruna ölünecek değil, para ile satılacak…

Nusret KEBAPÇI - 11 Mayıs 2012
Anayurt
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: "Gençler uyanın. Türkiye Cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

İletigönderen Başkomutan » Cmt May 19, 2012 10:46

Kendi Samsun’unuza çıkma vaktidir!

Bugün bayram... Telefonda bir milletvekili acı acı anlatıyor:

Meclis çatısı altında bile Atatürk’ün adını andığımızda tepki görür hale geldik...

***

Meclis ki; onun kurduğu Meclis!

Bugün bayram ve iktidarın “resmi tören” kısıtlamasına karşın caddelere, meydanlara gitmeye hazırlanıyorsunuz.

Ya da gidip de döndünüz belki...

“İzmir Marşı”nı söylediniz büyük bir coşkuyla, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa” diye...

Gözünüzden yaşlar süzüldü, heyecandan titrediniz...

Onu ve mücadelesini tam kalbinizde hissettiniz...

***


Ama eğer bu ülkede onun kurduğu Meclis’te, adını anan vekillere tepki gösteriyorsa birileri... Bu cesareti buluyorlarsa kendilerinde... Bu kadar pervasızlaşabiliyorlarsa...

“Diktatör” diyorlarsa televizyon ekranlarından...

“Padişahın emriyle gitti Kurtuluş Savaşı’nı başlatmaya” diye yalan söyleyebiliyorlarsa...

Sırf ona açıkça hakaret edemedikleri için mücadele arkadaşlarını “Faşist” ilan edebiliyorlarsa...

Manevi kızının adının, İstanbul’un Anadolu Yakası’ndaki havaalanından kazınmasını açık açık isteyebiliyor ve kendisini savunma olanağı bulunmayan tüm kahramanlara çamur atabiliyorlarsa...

Büstlerini parçalayıp, resimlerini çöp kutusuna koyabiliyorlarsa...

Söylemediği sözleri söylemiş gibi yutturmaya çalışıyor ve söylediklerini işlerine geldiği gibi çarpıtabiliyorlarsa...

Özene bezene gerçekleştirdiği “devrim”i yozlaştırmaya, devrim yasalarını yok saymaya çalışabiliyorlarsa...

Ve onun yetiştiği asker ocağının sosyal tesislerini, bir 19 Mayıs’tan sadece iki gün önce; sarığa, takkeye, cübbeye, türbana açabiliyorlarsa...

“Kemalizm”le kafa bulup, Kemalistleri gerici ve diktatör olmakla suçlayabiliyorlarsa...

Heykelleri yıkıp ya da içine tükürüp, tiyatroyu özelleştirip, çok sesli müzikle dalga geçebiliyorlarsa...

Onun adını taşıyan Dil ve Tarih Kurumu’na alay eder gibi, onun düşmanlığıyla ün yapmış sözde bilim adamlarını atayabiliyorlarsa...

Fotoğrafının bulunduğu rozetin “namazı bozduğunu” öne sürüp camilere almıyorlarsa...

Kabrini ziyaret eden torunlarının sayısını açıklamaktan bile korkuyorlarsa artık...

Huzuruna gidip saygı duruşunda bulunmayı, “Sap gibi beklemek” olarak nitelendirebiliyorlarsa...

Evinin olduğu orman çiftliğini peşkeş çekebiliyorlarsa ellerini kollarını sallayarak...

Ona Deccal...

Ona veled-i zina...

Ona iblis diyebiliyorlarsa...

Bayramlarını yok edip, her türlü izini silmeye ya da kirletmeye soyunabiliyorlarsa göz göre göre...

Tarihi çarpıtıp adını Çanakkale’den ve hatta Anafartalar’dan silmeye çalışacak kadar densizleşebiliyorlarsa...

Canı kadar sevdiği anasına bile ağızlara alınmayacak sözler edebiliyorlarsa...

Akıllarınca aşağılayıp, küçümseyip küçültebileceklerini sanabiliyorlarsa... Tamam; yine kutlayın 19 Mayıs’ı...

Ama... Kutlarken, bir yandan da sorun kendinize:

Yıllardır susarak, tepkisiz kalarak, hoş görerek, aldırmayarak, umursamayarak; bu cesareti siz vermediniz mi onlara?

Karanlığın üzerine yürüyebildiniz mi onun gibi?

Risk alabildiniz mi?

Mücadele ettiniz mi yoksa hep başkalarından mı beklediniz mücadeleyi?

Şimdi tüm kaleler düştüğünde ve el başta çırılçıplak kaldığınızda meydanlara gidiyor, caddelere akıyorsunuz son umut...

Ve yüreğinizden koparcasına söylüyorsunuz, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa” dizelerini...

***


Yine coşun, marşlar söyleyin, dayanışın, kaynaşın...

Ama üstlenin mücadeleyi artık...

Evet; “şifre” budur:

Mücadeleyi desteklemek değil, üstlenmek...

Siz hep birilerini desteklediniz bugüne kadar; birilerinin arkasında oldunuz, bir şeyler yapmalarını beklediniz...

Üç beş yazara ya da siyasetçiye e-posta atarak, Facebook’ta Atatürk resimlerini paylaşarak, kahramanlık tweet’leri göndererek korunmuyor Cumhuriyet!

Oysa kendi mahallenizde, işinizde, arkadaş çevrenizde ne kadar güçlüsünüz kim bilir?

Ne olur gücünüzün farkına varın ve kendi kişisel “Samsun’unuza” çıkın artık!

***


Bayramımız kutlu olsun...

Mustafa MUTLU, 19 MAYIS 2012
VATAN
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Önceki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x