GEZİ ZEKALI
Eğer ‘Gezi’ nedir denirse ; bir Fransız tarihçinin dediği gibi ‘tekil bir devrim’dir.
‘Kahramansız bir devrimin ilk modeli’..
‘Utkusunun bir kișiliğe bağlanmadığı bir devrim’..
‘Ne yapıldı ise toplumun yaptığı’..
‘Geçmiș dönemlerde de devrimler yapılmıș ve bu uğurda canlar verilmiștir.’
‘Ancak Gezi’de özel bir isim yoktur ; ne hazırlayan ne de yöneten kimse vardır’.
‘Kimse kimseyi yönlendirmemiștir’.
‘Gezi’den sonra ‘kahraman’ aranmıș ve onun būtūn bir halk olduğu görūlmūștūr’.
Yukarıdaki anlatım ve deyimler Jules MICHELET’e ait (1).
Kitabın yayım ilk yayımlanma tarihi ise Mart 1831.
Yani Fransa’daki ‘Temmuz Devrimi’nin hemen ertesi yılı.
Ne var ki, Tūrkiye’deki Haziran Ayaklanması’nı da anlatmakta.
Ne de olsa kendileri ‘evrensel tarih profesörū’dūrler.
Bu yılın Șubat ayında yeniden yayımlanan, Ekim 2013’te yazdığım ‘Devrim Gereksinmesi’ bașlıklı yazıda Michelet’den sözetmiștim.
Olduğu gibi yineliyorum:
‘Ekonomik’ bunalımlar, ‘toplumsal’ devrimlerin ‘neden’i olmasalar bile, ‘sūreci’ hızlandıran bașlıca nedenlerdendirler.
Çūnkū ‘bunalım dönemlerinde’ yoksulluk artar ve giderek kitleler ellerindeki varlıklarını bile yitirebilirler.
Doğal olarak, yoksul kitlelerin ‘kurulu dūzen’e bașkaldırmaları beklenir.
Ancak her bașkaldırının bir ‘Devrim’e yolaçmadığı da bilinmektedir.
‘Devrim’in olabilmesi için bir ‘politik zeka’ya (intélligence politique) gereksinme vardır.
Oysa, o ‘politik zeka’ tarihin her döneminde, zenginliği ve dolayısıyla ‘iktidarı’ ellerinde bulunduranlardadır.
Ve ‘Tarih’, yoksullara, her zaman gurur duyacakları, atalarının ‘gūç’ ve ‘ihtișam’ öykūsū olarak anlatılır.
Masal gibi de denilebilir.
Felsefenin skolastik olarak; yani sırsıyla ‘bilgi’yi sevmenin ‘okul’u sevme biçiminde veriliși gibi.
Tarih alanında bu tutum, Fransız Sosyal Tarihçilerinden Jules Michelet ile değișmiștir.
Jules Michelet, skolastik dūșūnceyi mahkum etmek isterken, tarihi ahlaktan koparmadan, ama iğneleyip kendine getirerek sıradan insanlarda bir cumhuriyetçi yurttașlık bilinci yaratmaya çaba gösterdi.
Fransız Devrimi’nin, daha sonra zorla yerleșen rejimlerce yozlaștırılan temel değerlerini ortaya çıkarmaya çalıșan Paris’li profesörūn Trêves’li (Marx’ın doğduğu kent) profesöre esin veren formūlū șöyledir:
“Devrim yapmak için insana, insan olmak için Devrime gerek vardır”(2)
‘İnsan’ın ‘tarihin öznesi’ olması da denilebilir.
Trêves’li profesör de bu görūșū șöyle formūle edecektir:
“Nasıl ki, felsefe maddi silahını proletaryada buluyorsa, proletarya da entellektūel silahını felsefede bulur...Bu kurtulușun kafası felsefe, yūreği ise proletaryadır”.
Genel olarak ‘insan’ın yerini, insanlığın yoksul kesimini olușturan ‘proletarya’ almıș gibidir.
Hegel’in hukuk felsefesini eleștirirken de șöyle diyecektir (3):
‘Proletarya ayağa kalkmadan; felsefe gerçekleșemez; felsefenin gerçekleșmesi olmadan, proletarya ayağa kalkamaz”.
Proletaryanın doğmuș olması yetmeyecek, ‘ayağa kalkması’ da gerekecektir.
“Yoksulluk dūnyayı değiștiren en būyūk enerji kaynağıdır!” diyen Doğu Perinçek ise șöyle devam etmektedir:
“Yoksulluktaki cevheri Engels, Feuetbach’tan șu alıntıyla vurgular:
‘Eğer açlık ve sefalet yūzūnden bedeninde bir cevher yoksa; kafada, ruhta ve yūreğinde de ahlak namına bir cevher yok demektir’
Marx ve Engels’i iktisatçılardan ayıran fark, o cevheri görmeleriydi. Marx, Felsefenin Sefaleti’nde yoksulluğun devrimci yönūnū șöyle özetler:
‘İktisatçılar, yoksullukta yalnız yoksulluğu görūrler; fakat yoksulluğun, eski toplumu yıkacak olan devrimci yanını fark edemezler’
Fark etmedikleri için de, iktisatçılar, 20.yūzyılın filozofu olamamıșlardır.”
Yoksulluk, aynı zamanda, tarih, felsefe, ekonomi-politik, kısaca ‘bilim’ ve ahlâk yoksunluğudur da.
Devrim de, ekmek kadar tarih, su kadar iktisat, nefes kadar felsefeyle olur ancak.
Ve ‘eșitlik’!
Michelet’nin ‘sosyal’lik katkısıyla, salt ‘yasa önūnde değil’, ama ‘özgūrlūk içinde eșitlik’le mūmkūn olabilir ancak: “la forme de l’égalité dans la liberté”.
‘Gezi’yi bulup yöneten ‘zeka’nın ‘özgūrlūk içinde eșitliği’ de bulması beklenir.
Habip Hamza Erdem
(1°) İntroduction à l’Histoire Universelle, Editions Points, Paris, Juin 2013, p.62
(2) Gilles HEURE, « Marx et Michelet, les dévoreurs de siècles » Espace social européen, du 3 novembre 1995
(3) Doğu PERİNÇEK, Bilimsel Sosyalizm ve Bilim, Kaynak Yayınları, 3. Basım, İstanbul, 2011