Gidiyorum Ağlama, Karaları Bağlama

Gidiyorum Ağlama, Karaları Bağlama

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Nis 26, 2011 0:13

"Gidiyorum Ağlama, Karaları Bağlama"

"23 Nisan" gelip geçmeden daha, Ermeni’nin bu bayramımıza saldırısı olan, kasıtlı ve bilinçli olarak seçilmiş onların „24 Nisan“ sözde soykırımı anma günleri gelir. Ardından "25 Nisan" gelir. Kanla gözyaşıyla yazılmış bir tarihimiz gelir...Türk’ün yeniden bir millet olduğunun bilincine varmasının, yedi düvele Atatürk’ün önderliğinde ders vermesinin yıldönümü...

Çanakkale Kara Savaşları’nın başlamasının yıldönümü...

23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramını’nın egemenlik bölümünü unutturup neredeyse yalnızca çocuk bölümünü bıraktılar bizi dönüştürmeye yemin etmiş iç ve dış düşmanlarımız...Bu yetmedi 23 Nisan’da ABD Başkanı ne dedi, ne demedi zırıltısı başlar... Sonra sanki elimizden alınan bir tarih, Anzak çıkartması haline dönüştürülen Çanakkale Kara Savaşlarımızın başlama tarihi gelir...
Diyeceksiniz ki işte 25 Nisan’da büyük bir tarihi günümüz kutlanıyor...Ne anlı, ne şanlı bir tarih! Dünyayı dize getiren bir tarih!

Siz öyle zannedin!
Bakın bu gün artık bizim değil, çoktan beri değil…

Bu iktidar zamanında iyice doruğa çıktı yabancıların yüz bulmuşluğu, arsızlığı ve emellerine kavuşma hayalleri…Devletimizin TRT’si bu günü şu sözlerle anahaber’inde veriyor:

“Çanakkale Kara Savaşları'nın 96. yıldönümü dolayısıyla Gelibolu'daki Anzak Koyu'nda sabah gerçekleştirilen şafak ayininin ardından Avustralya Anıtı'nda da ...”

Bunlarda ulusal haber ajanslarımızdan:

“Şafak Ayini ile anıldılar: Çanakkale’de Anzak Çıkarması’nda ölenler Gelibolu Yarımadası’nın Arıburnu önündeki Anzak Koyu'nda anıldı.”

“Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale üzerinden Anadolu'ya çıkmaya çalışan Anzaklar'ın torunlarıyla, ülkesini savunanlar ayrı törenlerle bu destansı günü yeniden yaşadı.”

“Dünya Ajansları Çanakkale’yi böyle gördü”, başlığı atmış Türk basınının Amiral gemisi Hürriyet(?), başları Haçlı Seferlerinin neferleri gibi örtülü iki kişinin fotoğrafıyla…Sırtlarına bayraklarını sarmışlar. Vatanımıza dikmek istedikleri bayraklarını…Fotoğraf insanın içini cız ettiriyor, yakıyor…Mezarlarımızın üzerinden gâvur çizmeleri gezermiş, şehitlerimizin toprağını çiğnerlermiş gibi bir his duyultuyor…Tekrar millî mücadele yıllarına dönmüşüz gibi…

Aşağıdaki açıklamayı okuyunuz bir zahmet. Türkiye’yi temsil eden vali yardımcısı ve İngiliz’in eski sömürgesi Avusturalya, Yeni Zelanda yetkililerinin hepsi birden orada… Hani bir söz vardır: "Tekmil-i birden " diye.
Bu günü kutlamak için 100. yıl kutlama komitesi bile kurmuşlar. Yani neymiş? 2015 yılı için hazırlıkları var. (Bizi yönetenlerin de Cumhuriyetin 2023 yılı hazırlıkları var böyle...) Allah hayırlara vesile etsin diyelim eskilerin deyişiyle…

İşte o açıklama:
“Arıburnu önündeki Anzak Koyu’nda düzenlenen Şafak Ayini’ne Türkiye’yi Çanakkale Vali Yardımcısı Ali Partal temsil ederken, törenlere Yeni Zelanda Dışişleri Bakanı Murray McCully, Avustralya Gazi İşleri Bakanı ve Anzak 100’üncü Yıl Anma Törenlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Warren Snowdon, Avustralya Senato Başkanı Senatör John Hogg, Avustralya Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Mark Binskin, Avustralya ve Yeni Zelandalı askerler ile 5 bin Anzak torunu katıldı. “

Şaka gibi ama bu haber gerçek.

Bu gün ülkemizde yaşandı bunlar.

Bir yanda yurdunu korurken gencecikken ölen şehitlerimizin mezarları, orada bizim askerimizin yaptığı törenler ve sonrasında yürüyüş...Diğer yanda, binlerce İngiliz’in eski kölelerinin torunları, binlerce kilometre uzaktan buralara getiriliyor, gözümüze gözümüze parmaklarını sokuyorlar...

Yurdumuzda bunlar oluyor ve kimsenin aldırdığı yok. Kimsenin utandığı yok! İşin garibi yöre halkının bir tepkisi yok!
Yoksa onları turist gözüyle görüp, bunlardan kazanacakları üç kuruşun hesabıyla bunların ellerini, ayaklarını mı öpüyor sadakaya muhtaç duruma bırakılan halkımız?

Dünyanın neresinde böyle bir, tarihine, şehidine, ülkesine ihanet vardır?

Böyle şey görülmüş müdür hiç, bağımsız bir ülkede? İstiklâl Savaşı’yla, her karış toprağı kanla sulanmış, kanla irfanla kurulmuş bir ülkede?

Sizin ülkenizi işgale ve atalarınızı öldürmeye gelen, sonra da hiç acımadan atalarınızı öldüren bu haçlı barbarların torunları ve ülkelerinin komutanları, valileri, cinayet ve talan günlerine başladıkları günün yıldönümünü, topluca gelerek eylemi gerçekleştirdikleri ülkede resmen kutlayacaklar…Bayraklarını göndere çektirecekler ve millî marşlarını, atalarını öldürdükleri, ülkelerine acımasızca, haksız olarak saldırdıkları ülkenin torunlarına dinletecekler!

Bir iki kişiyle sembolik bir tören değil, beş bin gençle çıkartma yapacaklar…Bizim yetkililer ise Atatürk’ü bile bu olayda kullanacaklar…Atatürk, Anzaklara demişmiş ki…her yerde bunu diyecekler…”Sizin evlatlarınız bizim evlatlarımız olmuşlardır…”

Kim demiş? Dönemin İçişleri Bakanı. Yüce önderimiz bakanına, o günkü şartlarda, geliyorum diyen İkinci Dünya Savaşı’nın( paylaşım savaşının) ayak seslerinde iki lâf söyletmiş. “Yurtta barış, dünyada barış” düşüncesiyle…Bu sözleri dünyaya söyleseydi kendi çıkar söylerdi, dünyaya duyursaydı kendi duyururdu…Bunu Şükrü Kaya mezar başında demiş de, orada yabancı bir gazeteci bunu duymuş da… Böylece dünyaya dağılmışmış bu sözler…

1934 yılı nerede, 2011 nerede? diye sormazlar mı insana…Hem Atatürk devrinde şehitlikte sessiz bir tören yapılmış. O yıl için böyle gerekmiş olabilir…Çok insancıl bir söylem olabilir...Ama bunu her fırsatta kullanıp kullanıp suyunu çıkartmak niye? İnsana saç baş yolduruyor bu ruhsuz, milliyetsizler…

Bizim tarih kitaplarımız bunu yazmadı. 1980 yılına kadar da sanırım haberimiz olmadı bu sözlerden…Manidar değil mi, 12 Eylül Amerikan darbesi ve Özal’ın küreselleşme atağıyla bunu kullanmalarının birbirine denk gelişi…

1977 yılında Çanakkale’de ağır makinalı yüzbaşı olarak çarpışmış biri, yani canımıza saldırmış ve muhtemelen kan dökmüş bir Avustralyalı ile Lüleburgazlı ilkokul öğretmeni orada( Anafartalar’da) karşılaşıyor ve öğretmen buna Atatürk’ün dediklerini söylüyor. Adam da bunları not alıp Muharip Anzaklar derneğinde okuyor gider gitmez ülkesine. Ve yaptırdıkları anıta bu sözleri yazmak için doğruluğunu resmi olarak onaylatmak istiyorlar, bu öğretmene mektup yazıyorlar, belge istiyorlar. O da durumu Türk tarih Kurumu’na yazıyor...

Ne masal ne masal...

Ne derin plân…Lüleburgazlı öğretmen tarihe malolmuş vallahi…Hizmeti ilk o başlatmış, inanırsak tabii…

Her yıl artan bir azgınlıkla Anzak ve Avustralyalı işgalcilerin bu cüreti günümüze kadar gelmiş…Oldu olacak Yunan’da gelsin yakıp yıktığı köylerimizde Büyük Taarruz’un başlamasını kutlasın! Bayrağını sırtına sarıp…Göndere bayrağını çeksin! Marşını bize dinletsin!

Atatürk böyle bir şeye izin verir miydi? Bu olanları aklına getirebilir miydi? Bu durumlara düşeceğimizi o zamanlar kim hayal edebilirdi?…

Bu işgalcilerin hepsi bu bölgede toprak istemişler, hak iddia etmişler daha sonra...Bu bölgede Hitler bile toprak istemiş kendi savaş ölülerini bahane ederek...Sömürgecilerin emelleri biter mi?

Son yıllarda bu “katillerin” torunlarına özenen Türk üniversite öğrencileride geceden gelmeler, ertesi gün yürüyüşler falan yapıyorlar, taklit olarak…

Basında yayında yer almayan, kutlanmayan, anılmayan tarihi günlerimiz…
Milletimize unutturulmaya çalışılan geçmişimiz...


Bu günlerin hiçbirini doğru dürüst anmayacak, toplantılar yapmayacak, içselleştirmeyeceksin, sonra eli taklit edeceksin… Kime neye hizmet ettiğini bilmediğimiz hareketler bunlar…

Gençler, tarihinizi takip edecekseniz, bilinçli takip ediniz…Ülkenizde şafak ayinlerine müsaade etmeden, sömürgecilere ülkenizi, topraklarınızı sattırmadan, işgal ettirmeden…Atalarınızın, şehitlerinizin kemiklerini sızlatmadan…

Ülkemizin kurucusu, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e lâyık olan, emanetini korumaya söz vermiş gençler olarak, kendinize yakışır şekilde davranınız…

Bakınız Atatürk’ün Gençliğe Hitabı ‘nı kitaplardan kaldıralım deme cesaretini bulanlar var ülkemizde. Andımız’ı kaldırmak isteyen, bayrağımıza düşman, Türkçemize, Türk Milleti’ne savaş açmış, senin benliğine, kimliğine düşman, ülkeni, milletini bölmek parçalamak, yurdunu yabancılara peşkeş çekmek isteyenler var…

Bugün bir askerimiz daha şehit oldu, bunu biliyor muydun?

PKK bağlantılı bir parti devletine meydan okuyor! Bölücübaşıyla ülkeni yönetenler pazarlık yapıyor!

Ordunun komutanlarının yarısı tutuklu!

O hareketlerini taklit ettiğin, müziğini taklit ettiğin, dilini dilinmiş gibi benimsediğin İngiliz’i değil, kendi önderlerini örnek al! Kendi benliğini yeniden bul…Aslına dön…

Askere giderken sevdiğinin yazmasını koynunda saklayan askerinin yerine koy kendini bir an için… Her bir taşın altında isimsiz şehitler, isimsiz kahramanlar yatıyor ülkemizde…Sazla çalınan türkülerine kulak ver, bak, ne diyor yavuklusuna genç askerin…

Gidiyorum ağlama
Karaları bağlama
Saçlarından bir tel ver
Merhem olsun yarama

Ben bir keklik olaydım
Yollarına konaydım
Giden gelen yolcudan
Sevdiğimi soraydım


Feza Tiryaki, 25 Nisan 2011
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 997
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: Gidiyorum Ağlama, Karaları Bağlama

İletigönderen Feza Tiryaki » Sal Nis 26, 2011 12:21

Yazının adına bakıp bunu bir ağıt sanmayın. Gençleredir sözüm, yanlıştan vakit varken dönmelerinedir....Gençlerimizin günümüzle ve geçmişizle ilgilenmeleri içindir bu yazım...Uyanık olmaları içindir...Taklitçilik yapmaktan vazgeçmeleri içindir...

Bu yazıma adını veren türkünün video (müzik çalar) kaydını, Hasan Özel'den halk müziği sazlarımızla yapılan bir TRT kaydınını da buraya ekliyorum.

Bu türkünün ilginç yönü sözleri ve söyleyişisinin(müziğinin) arasındaki fark...
Hem iç sızlatıyor, hem ümit veriyor...
Bu acıklı sözlerin güle oynaya söylenmesi de gençlerimiz için dikkat çekici olabilir...Belki ilgi duyup halk müziğimizin o uçsuz bucaksız deryasına dalabilirler...diye düşünüyorum...

http://www.youtube.com/watch?v=DYP1KOCv ... re=related
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 997
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x