Gladyo'nun Temmuz Şifreleri

TEOMAN ALİLİ

Sizlere birkaç önemli olguyu ve sonrasında yaşananları aktarıp Ergenekon Tertibi’nin neden Amerikan işi olduğunu ispatlayacağım… Değerli dostlar; 1993 yılına gidelim 2 Temmuz - 5 Temmuz arasında yaşanan olayları hatırlayalım.

2 TEMMUZ 1993

Sivas katliamının yapıldığı gün, çok sayıda aydın Pir Sultan Abdal etkinlikleri için Sivas'taydı. 1 Temmuz'da başlayan etkinliklerin ikinci gününde saat 13.30'da ilk saldırı başlatıldı. Şehrin farklı camilerinde kışkırtılan saldırganlar, şenlik yapılan Kültür Merkezinin önünde toplandılar; taş ve sopalarla Kültür Merkezine yürüdüler. Saldırgan kitle, Kültür Merkezi'nden Valiliğe yöneldi. Valilik binası da taşa tutuldu. Madımak Oteli'nde kent dışından gelmiş ve çoğunluğu yazar, ozan ve sanatçı yaklaşık 150 kişi bulunuyordu. Saldırı üzerine, güvenliğin daha kolay sağlanacağı düşüncesiyle otele gelmişlerdi. Otelin önünde az sayıda polis vardı ve saldırganlara, "Dağılın, yapmayın" demekten öte bir müdahalede bulunacak gibi görünmüyorlardı.

ÖNLEM ALINMADI

Otelde bulunanlar, telefonla Sivas Valisi'ni, Emniyet Müdürü'nü ve diğer yetkilileri arayarak önlemlerin artırılmasını istediler. Bununla da yetinmediler, Ankara'da bulunan Başbakan'ı, Başbakan Yardımcısı'nı, İçişleri Bakanı'nı, parti liderlerini ve milletvekillerini aradılar. Otelde bulunan Aziz Nesin de Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'yle görüşerek can güvenliklerinin sağlanmasını istedi. Ulaşılan her yetkili, "Korkmayın, her türlü önlem alınmıştır" yanıtını veriyordu. Ancak gerekli önlem alınmadı ve saldırganlar oteli ateşe verdiler. Yangın oteli tamamen sardığında 8 saattir kurtarılmayı bekleyenlerin umudu tükenmeye başlamıştı. Artık yangından kendi imkanlarıyla kurtulmanın yollarını arıyorlardı. Ancak Amerikan Gladyosu'nun tertibi başarıya ulaştı. 37 aydınımız Madımak yangınında yaşamını yitirdi, 51 kişi de ağır yaralarla kurtulabildi.

5 TEMMUZ 1993

Madımak katliamından üç gün sonra bu kez PKK eylemiyle Erzincan Kemaliye ilçesi Başbağlar köyünde 34 Sünni yurttaşımız şehit edildi Erzincan'ın Kemaliye İlçesi'ne bağlı Başbağlar Köyü, 5 Temmuz 1993 günü akşam karanlığında PKK terör örgütü tarafından basıldı. Yaklaşık yüz silahlı terörist, köyün giriş ve çıkışlarını tutup telefon bağlantılarını kestikten sonra savunmasız köylüleri meydanda topladı. Toplam 33 kişiyi kurşuna dizip evleri ateşe veren katiller, olay yerine "Yaşasın Başkan Apo- Yaşasın PKK" sloganlarının yer aldığı bir bildiri bırakarak uzaklaştılar. Bildiride, olayın Sivas olaylarına misilleme olarak yapıldığı ifade edilirken şöyle deniyordu:

"2 TEMMUZ GÜNÜ 40'A YAKIN İNSANIMIZIN ÖLÜMÜ 60'A YAKINININ DA YARALANMASIYLA SONUÇLANAN OLAY, DEVLETİN BİLİNÇLİ BİR PROVOKASYO­NUNUN ÜRÜNÜDÜR. VE BUNUN SORUMLUSU DEVLETTİR".

Bölücülük ve İrtica

Evet değerli dostlar: 28 Şubat kararlarında esas olarak devletin ve milletin düşmanları olarak “bölücülük ve irtica” gösterilmektedir.

Dönelim Sivas ve Başbağlar olaylarına… Ne hikmetse olaylar Türkiye’de Çiller Özel Örgütü olarak bilinen yapının iktidarı döneminde yaşanmıştır. İki olayında üstü aydınlatılmadan kapatılmak istenmiştir. Olayları çıkaranlara ya da olaylar sırasında görev alanlara bir bakalım mı? Sivas katliamını yapanlar: İrticacılar, Başbağlar katliamını yapanlar: Bölücüler. Yani 28 Şubat süreci yaşananları gördü ve bu yüzden bölücülük ve irtica’yı baş düşman ilan etti. Peki bölücülüğü Kuzey Irak’ta kim besliyor? ABD… “ABD PKK’ya 125 milyon dolar verdi.”, “ABD Delta Force birlikleri Kuzey Irak’ta PKK’yi eğitiyor”. Bunlar benim Aydınlık Dergisi’ne farklı tarihlerde yazdığım kapak haberleridir ve hiçbir şekilde ne ABD Büyükelçiliği ne de PKK tarafından yalanlanmamış, tekzip edilmemiştir. Dahası Apo İmralı’dan haberimi doğrulamış ve şöyle demiştir: “ABD Osman’a çuvalla para verdi.” Mısır’ın Şark El Asvat gazetesi’de “ABD, PKK’yi eğitiyor” başlıklı bir haber yaptı. Yani dostlar bunlar PKK-ABD ilişkilerinin sadece benim tarafımdan deşifre edilen somut kanıtlarıydı. Daha çok fazlası var. İrtica-ABD ilişkisi için örnekler sunmaya sanırım gerek yok. Kimin, hangi ülkenin projesi’nde Eşbaşkan olduğu ortada.

Tablo net biçimde görünüyor. Da Vinci gibi şifrleri bir tablo çizmedik yani: İsa’da ortada, Magdelenalı Meryem’de… İşin şakası bir yana gerçek tüyler ürpertiyor.

Bugün, Ergenekon kapsamında içeride yatanlar veya bir şekilde gözaltına alınıp serbest bırakılanların ortak özellikleri bölücülük ve irticaya karşı mücadele etmeleri ve Gladyo’nun kuklalarını ortadan kaldırmak için öne çıkmalarıdır. Son asker MGK Genel Sekreteri Org. Tuncer Kılınç değil miydi? Apo’nun getirilişinden sonra elebaşı bebek katili maşanın sorgusu sırasında TSK adına görevli en yüksek komutan Şener Eruygur değil miydi? Bölücülük ve irticaya karşı “cumhuriyet devrimi kanunları uygulansın” diyerek ortaya çıkan parti İşçi Partisi değil miydi? Yani, Gladyo arıyorsaniz, Gladyo’yu 1993’te Sivas’ta ve Başbağlar’da bulabilirsiniz… Bugün Gladyo diye içerde yatanlar ise esas Gladyo’yu deşifre edenler ve Gladyo’nun maşalarıyla savaşanlardır. İşte Manastırlı sayın paşamıza düşen görev şimdi çok açık biçimde çıkıp “asimetrik psikolojik savaşı yürütenleri ve belgeler hazırlayanları” açıklamasıdır. Benim bildiğim Da Vinci Manastırlı değil ama Mustafa Kemâl Manastır’da Askeri İdadi'de yetişti. O zaman Da Vinci gibi olup şifrelerle konuşmak yerine Atatürk gibi olmak lazım… Çünkü “milletin ve ordu’nun bekası” için bu şarttır.

Madem olgulardan bahsediyoruz, rahatsız gençleri (Genç Siviller Rahatsız Grubu) kendi şu tabancalarıyla vuralım: Gladyo’yu ortaya çıkaran İtalyan savcı Fellice Casson’u Türkiye’ye getirmişlerdi. gladio-yu-cozen-italyan-savci-adresi-gosteriyor-teoman-alili-t25672.html Casson ne demişti: “Kim CIA ve ABD’ye karşıysa ve onların planlarını deşifre ediyorsa Gladyo onları hedef alır.” E şimdi sormazlar mı adama bu ülkede Gladyo ve CIA’nın maşalarını yani bölücülük ve irticayı kim hedef aldı ve de kim CIA Türkiye sorumlusu Graham Fuller’in özel izniyle ABD’de yeşil kartını uzattı? Duyamadım? Fettoş katakulli mi dediniz?

---

TEOMAN ALİLİ, guncelmeydan.com

2 Temmuz 1993 yılında Madımak olaylarında atlanan şu ince ayrıntı vardır:
11 Eylül 1980 yılında bir gecede darbe yapıp binlerce insanı gözaltına alan, işkenceler yapan kolluk kuvvetleri olay yerine ancak saatler sonra varabilmişti ki ;
olay yerinin yaklaşık 100 metre uzağında bir jandarma karakolu bulunmaktaydı.