14 Eylül 2010
GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTER Mİ?
İrfan Tuna
20'inci yüzyılın başlarında ülkemizin işgal projesi olan Sevr'in fikir babası ABD Başkanı Woodrow Wilson adına verilen ödülün bu yılki sahibi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Referandum'dan Hayır çıkarsa bunu dünyaya anlatamam'' demişti.
Referandum'dan ''Evet'' çıktığına göre artık rahatlamıştır.
Bu konuda rahatlayan sadece o değil elbette. Referandum sonuçlarının açıklanmasından sonra Recep Tayyip Erdoğan'da, ilk iş olarak 2006 yılında danışmanı Cüneyd Zapsu'nun ''Bu adamı deliğe süpürmeyin kullanın'' dediği ''Okyanus Ötesine'' teşekkür etti... ABD ve AB çevrelerinin ise keyfine diyecek yok, sevinç çığlıkları birbirini izliyor... Yüzde 70'ten fazlası yabancı vurguncu ve tefecilerin kontrolünde olan İMKB rekor üstüne rekor kırıyor...
***
Önce gayet açık ve net bir soru soralım.
Yargısı ve yasaması tümüyle yürütme organının kontrolü altına giren bir ülkede demokrasi olur mu?
Elbette olmaz. Olsa olsa faşizm olur.
Peki, yargı tümüyle yürütmenin kontrolüne girerse, kamu kaynaklarını kullanma ayrıcalığına sahip olan yürütme organının bu konudaki olası usulsüzlükleri ve yolsuzlukları denetlenebilir mi, kamu yararı korunabilir mi?
Yürütmenin kontrolü altındaki bir yargı tarafından yürütmenin usulsüzlük ve yolsuzlukları elbette denetlenemez, kamu yararı elbette korunamaz.
Üstelik bu Anayasa değişiklik paketini Referandum aracılığıyla öyle yada böyle halka kabul ettirenler de, ''kamu yararını'' subjektif bir kavram olarak gördüklerini ve bu gerekçeyle yargının küresel sermayeye ''zorluk'' çıkarmasından dolayı rahatsızlık duyduklarını, kendi hazırladıkları ''Evet'' kitapçığının 41'inci sayfasında açıklamışlardı.
Peki, onların ''subjektif'' bir kavram olarak gördükleri ''kamu yararı'' gerekçesiyle yargının küresel sermayeye çıkardığı ''zorluklara'' bir kaç örnek verelim.
*Yargı engellemiş olmasaydı, bu Hükümet şu anda Suriye sınırımızdaki mayınlı arazileri, mayınların temizlenmesi karşılığında 49 yıllığına İsrail'e vermiş olacaktı.
*Yargı engellemiş olmasaydı, İstanbul'un Karaköy İskelesi ile Mimar Sinan Üniversitesi arasında kalan en değerli kıyı şeritlerinden biri, Galataport adı verilen projeyle İsrail derin devletine para kaynağı sağlayan, İsrail'in en zengin işadamı Sami Ofer'e verilmiş olacaktı.
*Yargı engellemiş olmasaydı, ülke vergi gelirinin yüzde 12’sini karşılayan ve yıllık cirosu 4 buçuk milyar dolar olan TÜPRAŞ'ın yüzde 65.76’sı, 1.3 milyar dolara, yani kuruluşun 2 yıllık karı karşılığında, Zorlu-Efremov Grubu’na satılmış olacaktı.
Yine yargı engellemiş olmasaydı, aynı TÜPRAŞ'ın yüzde 14.76’lık hissesi, 2005 yılında sessiz sedasız, 569 milyon dolara İsrailli işadamı Sami Ofer’e satılmış olacaktı.
Aynı TÜPRAŞ'ın, yüzde 51’lik hissesi, 2006 yılında, Koç-Shell ortaklığına 4 milyar 140 milyon dolara, yani 2 yıl öncesindeki rakamın 4 katına satıldı...
Bu konudaki yağma ve talana verilecek sayısız örnek var. Ülkemiz varlıklarının komisyon karşılığı küresel haydutlara ''babalar gibi'' satışından her biri, bu satışı gerçekleştirenleri binlerce kez Yüce Divan'a götürür...
Ama şimdi hepsi de rahatladı... Çünkü yargı, Referandum'da gerçekleşen değişiklikle artık ''kamu yararı gibi subjektif nedenlerle'' bu yağmayı ve talanı engelleyemeyecek...
Nasıl coşmasın Borsa, nasıl coşmasın küresel çete... Artık kim tutar onları...
***
Ey ''Evetçi'' kardeşim,
Biliyorum, ABD'yi, AB'yi sevince boğan, Borsa'daki vurguncuları coşturan bu ''Evet''lerin hepsini sen vermedin.
Hiç kuşkusuz bu ''Evet'' oylarının içinde sayısı hiç de azımsanmayacak oranda hileli ''Evet'' oyu var...
Ama bu bir yana, o ''Evet''lerin içinde senin de oyun var. Benim sözüm ''Görünen köyü kılavuzla bile göremeyen'' sanadır ''Evetçi'' kardeşim.
''Evet'' oyu verdiğin Anayasa değişiklik paketi, aslında ABD tarafından hazırlanıp AKP aracılığıyla sizlere pazarlanan bir paketti. Bu gerçeği bir türlü anlayamadın...
Bu paketin üzerinde, cebinde taşıyıp ''Bana bir şey olmaz'' diyerek büyük bir keyifle tüttürdüğün sigara paketindeki gibi açıkça ''Dikkat, sigara öldürür'' diye yazmıyordu ama, bu değişiklik paketi de birliğimize, bütünlüğümüze zararlı bir paketti. Bunu da bir türlü fark edemedin...
Kabul ettiğin bu paketle birlikte, devletin üniter ve ulusal yapısını güvence altına alan Anayasa'nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesini delmek isteyenlere büyük bir koz verdin. Bu konuda köklü değişiklikler yapmaya hazırlanan emperyalistlere ve uşaklarına ''kapıyı açtın''...
Alınan sonuç için ''Okyanus Ötesi''ne teşekkür etmeyi ihmal etmeyenler, sana da bu saflığın için ne kadar teşekkür etseler azdır.
''Evet'' demekle, ülkemizin daha yoğun biçimde ABD güdümüne girmesine ''Evet'' dedin...
''Evet'' demekle, BOP'a, SEVR'e, ülkemizin bölünmesine, etnik ayrışmasına ''Evet'' dedin...
Habur'daki rezalete ''Evet'' dedin...
PKK'nın, Abdullah Öcalan'ın muhatap alınmasına ''Evet'' dedin...
Küresel haydutlara ve ülkemizi komisyon karşılığı küresel haydutlara pazarlamaya can atanlara ''Evet'' dedin...
Irkçılara, bölücülere ''Evet'' dedin...
Din tüccarlarına, beyin yıkayıcılara ''Evet'' dedin...
Talancılara ve yalancılara ''Evet'' dedin...
Bilgisizliğe, bilinçsizliğe ''Evet'' dedin...
Beyni ortaçağda kalmışların, hilafetçilerin, saltanatçıların sahte demokrasisine ''Evet'' dedin...
Soros'çulara, Sivil Darbecilere ''Evet'' dedin...
Uzun sözün kısası, ikiyüzlülüğe ''Evet'' dedin...
Görünen köyü göremedin canım kardeşim...
Elini uzattığın ateşin elini yakacağını mutlaka anlayacaksın ama, keşke elini yakmadan da bunu anlayabilseydin ''Evetçi'' kardeşim...