Gözden Kaçanlar... - Dr. Noyan UMRUK

Gözden Kaçanlar... - Dr. Noyan UMRUK

İletigönderen Noyan Umruk » Cmt Ara 05, 2009 13:23

GÖZDEN KAÇANLAR… :(

Dr.Noyan UMRUK

Açılım, büyük çabalarla ! dağdan düze ya da şehre indirilen terör, “G.D.O.”lu ürünler, aşılama gürültüleri, “Kutlu Doğum” (neyse) sancı ve beklentileri içerisinde gözlerden çok önemli şeyler kaçıyor, kaçırılıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) “2008 Yoksulluk Çalışması Sonuçları”nı açıkladı. Bu sonuçlara göre, Türkiye’de yaşayan 4kişilik bir ailenin açlık sınırını belirleyen aylık gelir düzeyi : 299 TL., yoksulluk sınırı için ise bu düzey : 820 TL. Bu düzeyler Türk-İş saptamalarına göre sırası ile 778 TL. ve 2533 TL.

Dünya Bankası ölçütlerine göre ise biyolojik açıdan açlık sınırı : günde 2100 kalori.

Diğer bir deyişle; bir insan, günde 2100 kalori alamayacak şekilde besleniyorsa açtır.

TÜİK’in, dünyanın 16’ ncı büyük ekonomisinin halkı için söz konusu olan 299 TL.lık bu hesaplaması, fert başına milli gelirin 200 doların altında olduğu, bazılarında halkın açlıktan kırıldığı insanların açlık ve dehşetten açılmış gözleriyle, koca koca kaplara doldurulmuş, ne olduğu bilinmeyen bulamaçları elleriyle ağızlarına sokmaya çabaladığı, “Tek Ürünlü” Afrika ülkelerini anımsatıyor.

Ancak, dünyanın 16 ncı büyük ekonomisi olmasına karşın, adil bölüşüm ve işsizlik açısından acınacak durumda olan bir ülke için, böylesine traji-komik bir hesaplamayı gündeme getirebilmek-utanma duygusu yitirilmişse- gerçekten mümkündür. Bakın nasıl ? 4 kişilik bir ailede kişi başına 1 ekmekten (3 öğünde), günde 4 ekmek tüketiliyorsa, ayda 120 ekmek tüketiliyor, 120 TL. harcama yapılıyor, demektir. Kişi başına her öğün bir bardak çay içilirse, kişi başına günde 3, ailece 12 bardak çay tüketiliyor,demektir. Bu, ayda 360 bardak çay oluyor. Bir çayın maliyeti 0.5 TL. varsayılırsa aylık çay gideri 180 TL., ekmekle birlikte 4 kişilik ailenin aylık toplam beslenme gideri 300 TL. olur. Böylece, TÜİK’un açlık sınırı belirlemesine! uyum sağlanmış olur…

Bir zamanlar, aklı başında, ciddi , ağırbaşlı bürokratlar önlerine böyle bir şeyler getirildiğinde “De hadi git oğlum, başıma iş mi açacaksın, sen ya hiç dayak yememişsin, ya da sayı saymasını bilmiyorsun. Dünya, aleme bizi rezil mi edeceksin.” derlerdi. O bürokratlar nerelerde acaba şimdilerde?

Bu açlık sınırı, yoksulluk sınırı düzeyleri, aslında gelir dağılımı tablolarındaki %20’lik 5 gelir grubundan en altta yer alan, en düşük gelir grubunu ilgilendiriyor ve de kapsıyor. Lakin,

Bu grup, Türkiye’de 12 milyon kişiye ulaşıyor. Gerçekten, toplam nüfusun yaklaşık %20’si.

Yoksa, “Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz” bu %20’lik grup, “Sadaka Demokrasisi”(1) uygulamaları ile devşirilip, % 10-15’lik “kemikleşmiş” grupla birlikte % 35-40’ lık oy potansiyelini mi oluşturuyor? TÜİK’in “2008 Yoksulluk Çalışması Sonuçları” başyapıtı, şayet bir şeylere yarayacaksa, gerçekten bu amaca hizmet eder gibi görünüyor…

Bu traji-komik başyapıtı, herkesin başucundan eksik etmemesi gerekiyor. Zaman zaman acı acı gülmek… Zaman zaman acı acı düşünmek için…

(1)Umruk,NOYAN ; “Sadaka Demokrasisi” , Cumhuriyet Gazetesi- Emek Sayfası, 15 Kasım 2007

GÖRÜŞ / DR. NOYAN UMRUK


Sadaka Demokrasisi

1980'li yıllardan itibaren geniş halk kesimlerini sistematik olarak yoksullaştırıcı sosyal politikalar sürecine girildi. 2001 krizinin iyice büyüttüğü işsizlik, ''Yedek Sanayi Ordusu'' (20 milyona varan) reel ücretlerin düşürülmesine imkân sağladı. Kayıt dışı ve asgari ücretle çalıştırmaya kayıtsız kalındı. Bu gidişat "memurlaştırma'' ve "sözleşmeli'' çalıştırma yöntemleri ile adeta desteklendi. Sosyal güvenlik kurumlarının imkânları daraltılıp hizmet kalitesi düşürülürken özel sigortacılık ve sağlık kurumları özendirildi. Böylece, bir yandan işsizlik, öte yandan uçurumlaşan gelir dağılımı emekçi ve emekli kesimleri geçimlerinden başka bir şeyi düşünemeyecek duruma getirdi.

Etik çürüme yaygınlaştı. Geniş kitleler gündelik çıkarları ile hemhal oldu. Böylesine uygun bir ortamda ortaya çıkarak, geniş halk kesimleriyle bütünleşmesi gereken sol bir hareket, sadece "sosyal kulüp'' hüviyetini benimseyince, varoşlara, fabrikalara, kahvehanelere inerek sağlıklı bir diyalog sürecini hızlandıracak bir örgütsel yapıya kavuşamayınca, "sadaka demokrasisi'' kendine en verimli tarlayı bulmuş oldu. Çağdaş kurum ve yapıları geliştirmek yerine, sadaka demokrasisi, siyaset ve oy mekanizması ile doğrudan bağlantılı olarak, toplumsal katmanlara -herkese çapına göre- imkân, para, iş, yeşil kart, kömür, erzak vb. dağıtılarak bir ayartma mekanizması şeklinde işliyor, işlemekte...

Bunlar yetmiyor. Mevcut anayasanın ''sosyal ve ekonomik haklar'' bölümünün 60, 61 ve 62'nci maddeleriyle devlete gayet ayrıntılı bir biçimde temel bir görev olarak yüklenen ''sosyal güvenlik hakkı'', yeni anayasa "müsvettesi'' nde "sosyal yardım ve güvenlik'' başlığı altında toplanarak sulandırılıyor, sadaka demokrasisi işleyişine uygun hale getiriliyor. Öte yandan, milletvekillerinin emeklilik koşulları ve Türkiye'deki ortalama yaşam süresi göz önünde tutulduğunda, sosyal güvenlik yasa tasarısında emekliliğin öteki dünyada mümkün kılınması gayet de ilginçtir.

Kuşkusuz, daha ilginç olanı, "kokoreç''e dahi ilgi duyan, Türkiye ile ilgili konularla geniş ve derin bir biçimde ilgilenen AB kurum ve ilerleme raporlarının bu konulara hiçbir ilgi duymamasıdır...

http://garildi.cumhuriyet.com.tr/sayfa. ... c0721.html
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1065
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x