Gül&Ahmedinecad kahvaltısının perde arkası

Gül&Ahmedinecad kahvaltısının perde arkası

İletigönderen borabey » Pzt Ağu 18, 2008 14:31

Bir Kahvaltının Ardından
Sedat Laçiner

15 / 8 / 2008


İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın İstanbul ziyareti oldukça hassas bir zamanda gerçekleşti. İsrail ve ABD, içeriği bir yana ziyaretin yapılmasını dahi eleştirdiler. 12 yıl sonra ilk defa bir İran liderini ağırlayan Türkiye ise komşusu ile enerjiden güvenliğe pekçok konuyu masaya yatırma fırsatını buldu. Bizlerse bir grup akademisyen ve gazeteci olarak İstanbul’da İran lideri ile gerçekleşen kahvaltıda Ahmedinejad'ı daha yakından tanıma ve aklımızdaki soruları sorma fırsatını bulduk. İki saate yaklaşan toplantıda İran liderinden ilginç yanıtlar aldık. Toplantıya bizim dışımızda köşe yazarları Mustafa Karaalioğlu, Sami Kohen, Yasemin Çongar, İbrahim Karagül, Akif Emre, Nuray Mert, Ayşe Böhürler ve emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu da katıldı.

Bir elinde tespih, yüzünde son derece mütevazı bir ifade ile Ahmedinejad Türkiye’yi ne kadar çok önemsediğini her fırsatta yineledi. Benim görebildiğim en dikkat çekici hususlardan biri ise Gürcistan’daki krizden oldukça memnun görünmesiydi. “Müttefiki Gürcistan’ı bile koruyamayan ABD, İran’a mı saldıracak. Elleri boş bunların” demesi dikkat çekiciydi. ABD’nin Gürcistan’ı koruyamadığını, dünya siyasetinde ABD’nin etkisinin azaldığını en az iki kez tekrarladı.

“Türkiye ve İran Ortak Hareket Etmeli”

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad sorularımız üzerine Türkiye’den beklentilerini de anlattı. İki ülkenin kapasitelerinin farklı olduğunun altını çizen Ahmedinejad bu sözleriyle adeta “sizlerin farklı olduğunuzu kabul ediyor ve bu halinizle işbirliği yapmak istiyoruz” der gibiydi. Bu vesileyle sözlerini Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üyeliği konusuna getirdi ve Türkiye’nin AB üyeliği için şu ana kadar İran’dan gelen en önemli destek konuşmasını yaptı. “Türkiye’nin AB’ye girmesini olumlu buluyoruz ve destekliyoruz. Biz meseleye uzun vadeli bakıyoruz” dedi. Türkiye’yi medeniyetler arasında bir köprüye bezeten Ahmedinejad tam üyeliğin asıl AB’ye yarayacağını ve Türkiye’nin AB’ye birçok kazanım sağlayacağını belirterek “Bence AB Türkiye’ye tam üyelik için şartlar öne sürerken mantıktan uzak davranmaktadır. Asıl onların üyelik için Türkiye’ye rica etmeleri, çağırmaları lazım. Çünkü Türkiye’nin üyeliği asıl onlara yarayacak” demesi de önemli bir mesajdı.

Ahmedinejad Türkiye’nin AB üyesi olması halinde değişeceğini de düşünmüyor. “Türkiye’yi hiçkimse sindiremez, eritemez” diyen Ahmedinejad’a göre Türkiye sindirilemeyecek kadar büyük bir medeniyet ve “dünyaya söyleyecek çok şeyi olan bir ülke”.

Şu ana kadar AB yolunda neredeyse tüm Müslüman ülkelerin açık desteğini alan Türkiye için İran’In verdiği net desteğin önemi de büyük. Türkiye bu destekler sayesinde medeniyetler arasında yakınlaştırıcılık gücünü kanıtlamış oluyor.

Ahmedinejad Türkiye’nin Batı’ya yakın yüzünü kabul ediyor ve bunun da bir avantaj olabileceğini düşünüyor. Eğer iki ülke daha fazla işbirliği yapar ise, D8 ve ECO ülkeleri ilişkilerini arttırırsa Müslüman ülkeler arasında ve bölgede tüm sorunların çözüleceği iddiası ise abartılıydı.



“ABD Çöküyor”

İran Cumhurbaşkanı’nın ABD’nin çöktüğüne inanması da bir diğer ilginç noktaydı. Ahmedinejad verdiği örneklerle bizlere Amerika’nın nasıl büyük bir kriz ile boğuştuğunu ispat etmeye çalıştı. “İçeride büyük bir ekonomik kriz yaşıyorlar. Dışarıda ise sözleri dinlenmiyor. Amerikan İmparatorluğu çatırdıyor, çöktüğünü de göreceğiz” dedi. ABD’de 40 milyon kişinin herhangi bir sosyal güvenlik sistemine dahil olmadığını anlatan Cumhurbaşkanı Ahmedinejad Amerikan başkan adaylarına da tavsiyelerde bulundu. Yeni seçilecek adayın ilk iş olarak İran ile ilişkilerini düzeltmesini ve iç sorunlarına odaklanması gerektiğini söyleyen Ahmedinejad “İran ile sorunlarını halledemeyen ABD tek bir sorununu dahi çözemez” iddiası dikkat çekiciydi. İranlı lider herşeyin İran konusu etrafında döndüğüne samimi olarak inanıyor. ABD başkanlık seçimlerinin de İran konusu merkezli olarak sürdüğünü düşünüyor, “İran’la müzakere isteyen aday oylarını arttırıyor” diyor.



Nükleer Sorun

Herkesin merak ettiği bir konu da nükleer sorundu. Acaba İran, ABD’nin ‘jesti’ne olumlu yanıt verecek miydi. Taraflar arasında kolaylaştırıcı rolünü oynayan Türkiye’nin çabalarına İran İstanbul ziyaretinde olumlu bir yanıt vermiş miydi?

Doğrusu Ahmedinejad’ın ifadelerinden anladığım nükleer cephede yeni bir şey olmadığı. İran diplomasisinin ne kadar ağır işlediğini bilmeme rağmen İran lideri yavaş bir gelişmenin dahi olmadığının işaretlerini verdi. “Biz hep aynı yerimizde kalacağız” dedi. Nükleer enerjinin ne kadar çok hakları olduğunun altını çizip sözlerini şöyle sürdürdü:

“İran tarafında hedefler hep sabit kalacak. Çünkü bunların tarihsel derinliği var, bu hedefler halkımızdan kaynaklanıyor. Dış politikasının yönünü değiştirmesi gereken taraf ABD. ABD’nin sorunu nükleerle değil. Bombadan da korkmuyor. Çünkü kendisinde zaten var. İsrail’deki bombalara hiç tepki göstermiyor. Nükleer kriz siyasidir. Amaç eski konulara dönmek. Amerika ilerlememizi istemiyor. Herkes biliyor ki bizim amacımız bomba değil. Onlar da bunu bahane olarak kullanıyorlar zaten. Bana ‘İran’a izin versek Türkiye, Arabistan ve Mısır da ister’ dediler. Onlar bizim ilerlemememizi istemiyorlar.”



Siyonizm

Ahmedinejad’ın ABD hakkındaki görüşleri gibi İsrail hakkındaki görüşleri de klasik İran iddiaları ile doluydu, fakat İran’ın düşünce dünyasını anlamak adına yararlıydı. Öncelikli olarak İran lideri Orta Doğu’da tüm sorunları İsrail’deki Siyonist rejime bağladı. ‘Siyonizm sorunu’nu çözmeden Orta Doğu’da hiçbir sorunun köküne inilemeyeceğini iddia etti:

“Siyonist rejimle herkes ama herkes sorunlu. Ürdün, Mısır, Suriye ve diğerleri. Neden? Bu rejim nereden gelmiştir? Neden gelmiştir? Batı, bölge ile kavgasında bir üsse ihtiyaç duymuştur. Bu çerçevede Siyonist rejimin görevi gerilimdir, savaştır ve tecavüzdür. Eğer birgün saldırmazlarsa, savaşamazlarsa, tecavüz edemezlerse bu rejim kaybolur. Bu rejim ABD ve İngiltere için Orta Doğu’da yolu açmakla görevli. Bu rejim meşru değil ve yasadışı. Siyonizm sorunu ana konudur ve diğer konular talidir. Öze ilişkin değildir. İşgal altındaki toprakları olabildiğince çok kurtarmak gerekli. Ama sorun rejimdir. Siyonistlerin hedefi Nil’den Fırat’a kadar tüm bölgeyi ele geçirmek. İran’ı, Türkiye’yi, Mısır’ı, Sudan'ı vs. ele geçirmek istiyorlar. Fakat şu anda yapmaları gerekeni yapamıyorlar. Bu nedenle yokoluş sürecindeler.”



Ahmedinejad’ın bazı kitaplarda da sık sık tekrarlananan ve daha çok komplo teorileri ile süslenen bu görüşlerinin ardından “biz Yahudi düşmanı (anti-Semitik) değiliz ama Siyonistler dinsiz” demesi de ilginçti. “Onlar ne Yahudi, ne Hristiyan ne de Müslüman. Onlar dinsizdir” dedi. ABD’nin içeriden çatırdadığını ve dünyada esamesinin okunmadığını savunan Ahmedinejad’a göre “görevini yapamayan İsrail de şu sıralar izole olmuş ve yokolma sürecinde bir ülke" idi.

Ahmedinejad İsrail’in tüm kötülüklerini Siyonizm’e bağlarken aklıma bir soru geldi. Acaba İran Siyonist olmayan bir İsrail’i kabul edebilir miydi? Ne yazık ki kahvaltının süresi bu soruyu sormama yetmedi. Fakat soru hala düşündürüyor. Kimbilir belki bir gün hem İsrail’de, hem de İran’da rejimler yumuşar ve iki taraf da işbirliği yollarını arar.



16 Ağustos 2008



Sedat Laçiner

slaciner@gmail.com
Tel: 0 312 2122886-87
Fax: 0 312 2122584
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

İletigönderen borabey » Pzt Ağu 18, 2008 14:35

Ahmedinejad’ın Türkiye Ziyareti
Arzu Celalifer Ekinci

17 / 8 / 2008

Uzun süre tartışmalara, eleştirilere ve varsayımlara konu olan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın ziyareti geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Bu ziyaret daha gerçekleşmeden önce gerek Anıtkabir ziyareti konusundaki eleştiriler, gerek ABD ve İsrail’in konuyla ilgili hassasiyetleri dolayısıyla uzunca bir süre tartışıldı. Bu ziyaretin nükleer krizin can alıcı bir noktaya geldiği, 5+1 Grubu’nun İran’dan yanıt beklediği, Kafkaslarda savaşın başladığı kritik bir dönemde gerçekleştirilmesinin nedenleri sorgulandı. Peki, bu ziyaretin bu kadar ses getirmesinin ve önemli addedilmesinin nedenleri nelerdi? ABD ve İsrail’in kaygıları ve tepkileri nelerdi ve daha da önemlisi bu ziyaretin avantaj ve dezavantajları neler olacaktı?

İran açısından bakıldığında bu ziyaretin her şeyden önce sembolik bir öneme haiz olduğunu söylemek mümkündür. Uluslararası camia tarafından sıkıştırılmaya çalışılan, ABD’nin izolasyon politikalarına her zamankinden fazla hedef olan bir ülke olarak İran, bu ziyaretiyle dünyada yalnız olmadığını ve etrafındaki ülkelerle iyi ilişkiler içerisinde olabileceği, kendisine alternatif yollar bulabileceği mesajını gönderme fırsatı bulmuştur. Diğer taraftan bölgenin diğer önemli gücü olan ve İran için Batı’ya açılan kapı konumundaki Türkiye ile özellikle bu kritik dönemde iyi ilişkiler içerisinde olmak İran açısından önemli olmaktadır. Özellikle son yıllarda iki ülke arasında gelişen ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda Türkiye, İran için ekonomik ve siyasi açıdan kazanılması gereken bir ülkedir.

Türkiye açısından olaya baktığımızda ise durumun birkaç boyutundan bahsetmek mümkündür. Türkiye’nin Batı ve İsrail ile olan ittifakı göz önünde bulundurulduğunda, bu ziyaretle bazı kesimlerin şimşeklerini üzerine çektiğini söylemek mümkündür. Daha bu ziyaret gerçekleşmeden önce bir NATO ülkesi olan Türkiye’ye yapılacak olan bu ziyarete karşı tepkiler tabii ki İran’ın iki hasım ülkesi ABD ve İsrail’den gelmiştir. İsrail’in bu hususta hayal kırıklığına uğramış olması ve tepki göstermesine şaşırmamak gerekir. Zira görevi devralması sonrasında İsrail’e yönelik sert açıklamalarıyla bilinen İran Cumhurbaşkanı’nın müttefik Türkiye tarafından ağırlanmasına hiç şüphesiz İsrail Hükümeti tepki gösterecekti ki zaten resmi bir notayla bu tepkisini ortaya koydu. Ahmedinejad’ın ziyareti öncesinde ABD basınında kopan fırtınanın sebebi ise tamamen farklı bir olaya endekslenmişti. Geçtiğimiz yıl içerisinde Türkiye ve İran arasında imzalanan doğalgaz mutabakatının nihayete erdirileceği ve bu hususta bir antlaşmanın imzalanacağı düşünülüyordu. Hatta belli başlı önemli bazı Amerikan gazetelerinde “İran’la doğalgaz antlaşmasını imzalaması durumunda ABD ile Türkiye arasında PKK hususunda yapılan işbirliğinin dahi tehlikeye gireceği ve sonlandırılacağı” söyleniyordu. Bu nedenle Türkiye’nin zaman zaman zor durumda kalmış olabileceğini hatırlamakta fayda vardır. Diğer taraftan bu ziyaretin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesi ve yönetilmesi durumunda hiç şüphesiz Türkiye’nin dış politikası ve bölgesel nüfuzu olumlu bir şekilde etkilenecek ve Türkiye’nin diplomasi hanesine artı bir puan eklenecekti. Ziyaretten bir sonuç çıkmaması ve iyi yönetilememesi durumunda ise Türkiye’nin imajının belirli ölçüde zedelenmesi ihtimali sözkonusuydu.

İran’la son yıllarda gelişen ilişkiler, hiç şüphesiz Türkiye açısından da önemlidir. Zira İran, dünyanın ikinci büyük doğalgaz ve üçüncü büyük petrol rezervlerine sahip olan bir ülke ve Türkiye’nin enerjiye olan ihtiyacı göz önünde bulundurulduğunda hiç şüphesiz İran gibi bir enerji kapısının güvence altına alınması önem arz etmektedir. Kaldı ki enerji konusu haricinde 70 milyonluk nüfusuyla İran önemli bir pazar ve bu potansiyelin kullanılabilmesi Türkiye’nin ulusal çıkarlarına hizmet edecektir. Daha da önemlisi, iki ülkenin ortak sorunu olan Pejak ve PKK konularında yaptıkları işbirliğini de göz önünde bulundurduğumuzda İran’la ilişkilerin iyi seviyede ve sorunsuz yürütülmesinin Türkiye açısından da önemli olduğunu söylemek mümkündür. Bütün bu faktörler yan yana konulduğunda, yanı başında cereyan eden bir nükleer krizden tedirgin olan Türkiye’nin bu konuda kolaylaştırıcı rol üstlenebileceğini söylemesini anlamak mümkün. Hatta bölgenin istikrarı ile ilgili bu kadar hassas bir konudaki çabalarını da takdir etmek gerekir. Ancak unutulmaması gereken husus, İran nükleer krizinin daha ziyade İran ve ABD arasındaki karmaşık bir konuya dönüştüğü ve bu krizin çözümünün bu iki ülke hükümetlerinin irade ve kararlarına bağlı olduğu gerçeğidir. Bu nedenle Türkiye her ne kadar her iki tarafın güvendiği bir aktör olsa da oynamaya çalıştığı kolaylaştırıcı rol, tarafların izin verdiği ölçüde başarılı olabilecektir. Çünkü bu kriz salt bir nükleer krizden fazla, yıllanmış husumet ve biriken sorunların toplamından ibarettir. Bu nedenle ancak tarafların çözümü istemeleri ve bu yönde irade beyan etmeleri durumunda kendilerinin atacakları adımlarla çözülebilecek bir sorundan bahsetmekteyiz. Türkiye’nin kolaylaştırıcı rolü ancak bu aşamada devreye girebilir ve başarılı olabilir. Aksi takdirde Türkiye’ye bu hususta çok önemli sorumluluklar yüklemek ve beklentiler içerisinde olmak gerçekçilikten uzak olacaktır.
Ahmedinejad’ın ziyaretine dönecek olursak, iyi yönetilmiş ve başarılı bir ziyaret değerlendirmesini yapmak çok da yanlış olmayacaktır. Nitekim eskilerinden farklı olarak bu görüşmede ikili ilişkilerin yanısıra bölgesel işbirliği konularının da masaya yatırıldığı geniş kapsamlı bir gündem hazırlanmıştır. Ekonomik ve ticari işbirliği, güvenlik alanında işbirliği, kültürel işbirliği, enerji alanında işbirliği ve bölgesel işbirliği konuları ele alınmış ve bazı başlıklarla ilgili antlaşmalar imzalanmış, diğer hususlarda ise sorunlar tespit edilmiş ve sorunların çözülmesi hususunda ortak irade beyan edilmiştir. Ahmedinejad’ın ziyaretindeki gündemin kapsamlı olacağı öncesinden biliniyordu. Her ne kadar enerji alanında iki ülke arasında önemli adımların atılması beklenmiş olsa da üzerinde anlaşmaya varılan en kapsamlı ve önemli husus güvenlik işbirliği konusu olmuştur. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın yaptığı açıklamaya göre; güvenlikle ilgili imzalanan bu çok kapsamlı antlaşmanın üzerinde uzun süreden beri çalışılmaktaydı ve bu antlaşmayla birlikte terör konusunda her türlü bilgi alışverişi, istihbarat paylaşımı ve her türlü yardımlaşmanın yapılması öngörülmüştü. Ahmedinejad – Gül görüşmesinin neticesinde 5 antlaşma imzalanmıştır:
 Uyuşturucu Kaçakçılığı ve Terörizmle Mücadele Konusunda İşbirliği Anlaşması
 Ekonomik İşbirliği Antlaşması
 Çevre ve Ulaştırma Konusunda İşbirliği Antlaşması
 Turizm Konusunda Karşılıklı İşbirliği Uygulama programı
 Arşiv ve Milli Kütüphaneler Konusunda İşbirliği Antlaşması.

Bu görüşmeler sırasında ayrıca 2009 yılının ortak kültür yılı olmasına karar verilmiştir. Diğer taraftan her iki ülkenin cumhurbaşkanı Güney Kafkasya’da, Irak’ta ve Afganistan’da istikrarın sağlanması için fikir birliği içerisinde olduklarını ve bu yönde hareket edeceklerini ve ortak çabalarını sürdüreceklerini beyan etmişlerdir.

Cumhurbaşkanı Gül, Ahmedinejad’a nükleer kriz konusundaki görüş ve değerlendirmelerini sunmuş ve İran’ın sunulan öneri paketine olumlu bakması hususunda ikna edici bir çaba içerisinde olmuştur. Kısacası İran’a çözüm için uygun bir zeminin var olduğu ve bu fırsatın iyi değerlendirilmesinin hem İran hem bölge açısından hayırlı olacağı mesajını tekrarlama fırsatı bulmuştur.

Enerji konusunda beklenen antlaşma ise akdedilememiştir. Geçtiğimiz yıl iki ülke arasında imzalanan mutabakat zabtının bu görüşme sırasında sonuçlandırılamamasının perde arkasında ABD’nin parmağını aramak ise çok yanlış olmayacaktır. Zira ziyaret gerçekleşmeden önce bu husustaki hassasiyetler dile getirilmiş ve Türkiye’ye gerekli mesajlar ulaştırılmıştır. Uzun süreden beri görüşmeleri devam eden enerji antlaşmasının bu ziyaret sırasında imzalanmasının ardında ise kuvvetle muhtemel Türkiye’nin mülahazaları yatmaktadır. Zaten yeterince tepkileri üzerine çeken böylesi bir ziyaretin sonunda bir de katiyetle karşı çıkılan bu kadar önemli bir antlaşmanın imzalanacak olması belki de dengelerin bozulmasına neden olacaktı. Bu nedenle; ulusal çıkarlarını bu kadar yakından ilgilendiren bir konuda Türkiye’nin dikkatli davranmasını ve zamanlama hatasını engellemeye çalışmasını diplomatik bir manevra olarak değerlendirmek doğru olacaktır. Yine de görüşme sonucunda iki ülke cumhurbaşkanı bu husustaki görüşmelerin devam ettiği ve yakın bir tarihte antlaşmanın imzalanması konusundaki çabaların sürdürüleceğini belirten ortak bir enerji bildirisi üzerinde karar kılmışlardır. Bu görüşmeler sırasında tartışılan ve üzerinde anlaşmaya varılan önemli konulardan bir diğeri de kış aylarında Türkiye’ye aktarılan doğalgazdaki kesintilerin önlenmesi ve bu husustaki gerekli tedbirlerin alınması olmuştur.

Ahmedinejad, bu ziyareti sırasında Türk-İran İş Konseyi toplantısına da katılmış ve bu toplantı sırasında Türk yatırımcılarının İran’la ticaret hususundaki şikâyetlerini, kaygılarını ve taleplerini dinlemiştir. Bu hususları not alan Ahmedinejad Türk iş adamlarına çözüm ve kolaylık sözü vermiştir. İki ülke arasındaki ticaret hacminin dört yıl içerisinde 20 milyar dolara çıkarılması konusunda fikir birliğine varılan bu görüşmeler sırasında, Ahmedinejad euro ve dolardan ziyade Türk parası üzerinden karşılıklı akreditif açılmasının mümkün kılınması, ulaşım konusunda da ortak akaryakıt fiyatı belirlenmesi önerilerini de dile getirmiştir.

Kısacası beklenen ziyaret sorunsuz bir şekilde gerçekleşmiş, güvenlik işbirliği konusunda önemli bir sonuç elde edilmiş, ekonomik ve ticari işbirliği alanında önemli konular masaya yatırılmıştır. İran cumhurbaşkanı, Türkiye’nin tarihsel, kültürel ve bölgesel önemine vurgu yapmış ve Türkiye tarafından iyi bir şekilde ağırlanmıştır. Türkiye ise bu kadar yakından izlenen ve eleştirilen bir ziyareti, müttefiklerini de gücendirmeyecek şekilde yönetmiştir. Yine de İran ve Batı dünyası arasında köprü vazifesi görebilecek olan Türkiye’nin ulusal çıkarlarını gözetirken attığı adımlarda her iki tarafla ilişkilerini sorunsuz bir şekilde sürdürebilmesi için hassas bir diplomasi izlemesi gerektiği ve her adımını dikkatli bir şekilde hesaplaması gerektiği yadsınamaz bir gerçektir.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu
Ortadoğu Araştırmaları Merkezi
celalifer@yahoo.com


Arzu Celalifer Ekinci
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x