Ergenekon davasının tutuklu sanığı Hüseyin Görüm Fethullah Gülen ve Kenan Evren'in de davada tanık olarak dinlenmesini talep etti.
''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı avukat Kemal Kerinçsiz, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin elinden tüm dosyalar alınarak ''Ergenekon'' davasına özgü hale getirilmesinin mahkemeyi özel bir mahkeme haline getirdiğini savunarak, ''Tabii hakim ilkesine uygun oluşturulmadığından mahkemenizi kabul etmiyorum'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada söz alan tutuklu sanık Murat Çağlar, savcılarca okunan iddianamedeki telefon görüşmesinde adı geçen kişinin yanlış anlaşıldığını kaydetti. Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından bu gibi şeyleri ifadesi sırasında anlatması gerektiği konusunda uyarılan Çağlar'ın mikrofonunun kapatılmasına rağmen konuşmaya devam etmesi, kısa bir gerginliğe neden oldu. Başkan Şengün, oturması konusunda birkaç defa Çağlar'ı uyardıktan sonra, ''Bu mahkemenin düzenini bozmak kimsenin işine yaramıyor'' diye konuştu.
"DANIŞTAY İLE BİRLEŞTİRİLSİN"
Tutuklu sanık Hüseyin Görüm de yargılanmalarına 20 Ekim'de başlandığını hatırlatarak, Atatürk'ün de Gençliğe Hitabesi'ni 20 Ekim 1927'de yazdığını söyledi. Görülmekte olan davanın özünün ''başörtüsü'' olduğunu öne süren Görüm, davanın Danıştay saldırısı davasıyla birleştirilmesi gerektiğini savundu.
BAŞKAN MİKTOFONU KAPATTI
Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün'ün söyleyeceklerini toparlaması konusunda uyardığı Görüm, Fethullah Gülen'in ve Kenan Evren'in davada tanık olarak dinlenmesini istediğini söyledi. ''Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün'ün 'tarihe yasakçı bir başkan olarak geçmemesi için' duruşmaya bir televizyon kanalını çağırması gerektiğini'' savunan Görüm, kendisine hep deli muamelesi yapıldığını söyledi. Görüm, ''Hayatımda hiçbir yerin ajanı olmadım. Ajansam nereye çalıştığımı söylesinler'' diye konuştu. Hüseyin Görüm'ün sözlerini toparlamaması üzerine Başkan Şengün, Görüm'ün mikrofonunu kapattırdı.
KERİNÇSİZ: DEVŞİRME TANIKLAR TOPLANMIŞ
Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz de 9 No'lu gizli tanık Osman Yıldırım'ın ifadeleri incelendiğinde, kopukluklar olduğunun görüleceğini belirterek, bu kopuklukların Yıldırım'ın DVD'de kayıtlı olan görüntülerinin çözümlerinde yapılan atlamalardan kaynaklandığını öne sürdü.
Diğer gizli tanıklarla ilgili de bu gibi sorunlar olduğunu ifade eden Kerinçsiz, ''Savcılar cezaevlerinden devşirme tanıklar toplamış, senaryolar anlatılmıştır'' iddiasında bulundu. Savcıların delil toplamada usulsüzlükler yaptığını öne süren Kerinçsiz, gizli tanıklara ait görüntü ve ses kayıtlarının tamamının mahkemeye verilmesini ve bunların ses ve görüntüleri bozularak duruşmada izlenmesini talep etti. Kovuşturmanın evrensel hukuk normlarına uygun yapılmadığını savunan Kerinçsiz, avukat sayısındaki sınırlamanın kaldırılmasını istedi.
İZLEYİCİ SAYISININ DÜŞMESİNİ DE ELEŞTİRDİ
Duruşmaya gelen izleyici sayısının da ilk iki celse dışında oldukça azaldığını belirten Kerinçsiz, bu durumun da hukuk kurallarına aykırı olduğunu savundu. Kerinçsiz, ''doğal hakim ilkesi''nin de ihlal edildiği iddiasında bulunarak, bakanlık ve başsavcılık nezdinde yapılan düzenlemelerin doğal hakim ilkesine aykırı olduğunu öne sürdü. Bir davaya bakmak üzere mahkeme oluşturulamayacağını dile getiren Kerinçsiz, ''Mahkemenin elinden tüm dosyalarının alınıp bu davaya özgü hale getirilmesi, mahkemeyi, özel bir mahkeme haline getirmiştir. Bu şekilde mahkeme, tabii mahkeme olma özelliğini ve bağımsızlığını kaybetmiştir'' dedi.
Kemal Kerinçsiz, yapılan düzenlemelerin Anayasa'nın 142 ve 143'üncü maddelerine de aykırı olduğunu öne sürerek, ''Sanıklara Roma döneminde vahşi aslanlara atılmış silahsız gladyatör muamelesi yapılması bile mahkemenin tabii bir mahkeme olmadığını göstermektedir. Tabii hakim ilkesine uygun oluşturulmadığından mahkemenizi kabul etmiyorum. Bu mahkemenin şahsımı yargılama hakkı yoktur. Yargılama sürdürüldükçe anayasal suç işlendiğine inanıyorum'' diye konuştu.
TUNCAY GÜNEY'E NEDEN MAAŞ ÖDENDİ?
Vedat Yenerer'in avukatı Vural Ergül de bütün tutuklular hakkındaki suçlamaların Tuncay Güney'in mülakatına dayandığını belirterek, dosyaya gelen bir MİT yazısında Tuncay Güney'den ''Tuncay Güney İpek'' olarak bahsedildiğini anlattı.
Tuncay Güney'in dosyadaki nüfus kaydında ''İpek'' şeklinde bir soyadının bulunmadığını dile getiren Ergül, MİT'ten Tuncay Güney'den neden ısrarla ''Tuncay Güney İpek'' olarak bahsedildiğinin ve Tuncay Güney İpek adıyla istihbarat elemanı olarak kullanılıp kullanılmadığının sorulmasını talep etti. Tuncay Güney'in daha önce Emekli Sandığından maaş aldığının ortaya çıktığını, yetkililerin, ''bunun, babasından kaynaklanan yetim maaşı olduğunu'' açıkladığını kaydeden Ergül, yaptığı araştırmadan, böyle bir maaşın belirtilen dönemde Güney'e ödenmesinin söz konusu olamayacağı sonucuna vardığını söyledi.
Ergül, bu nedenle Emekli Sandığından, ''Güney'e yapılan ödemenin MİT'te istihbarat elemanı olarak çalışmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı''nın ya da ''neden ödeme yapıldığı''nın sorulması isteminde bulundu.
Kemal Kerinçsiz'in avukatı Kadir Kartal ise iddianamenin 1999 yılında Tuncay Güney'den elde edilen bilgilere dayandığını ancak suç tarihinin 2007 yılı gösterildiğini belirterek, ''Bu nasıl boşluk? Bu nasıl hukuksuzluk?'' dedi. Dosyada hukuka aykırı deyimler olduğunu ileri süren Kartal, müvekkilinin tahliyesi isteminin yeniden gözden geçirilmesini istedi.
HOŞTAN'DAN JİTEM İTİRAZI
Söz alan tutuklu sanık Sami Hoştan da ''JİTEM diye bir birimle eroin kaçakçılığı yaptığım iddianameye konmuş. Benim eroin kaçakçılığı yaptığım bu birimin üyeleri hakkında ne gibi bir işlem yapılmış? Bunun savcılıkça açıklanmasını istiyorum. Bu, benim kişilik haklarıma tecavüz etmektir. Benim ve ailemin kişilik hakları ağır şekilde ihlal edilmiştir'' diye konuştu.
Talepler konusundaki görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel de Sami Hoştan'ın 1974-75 yılları arasında Almanya'da eroinle yakalandığını, 5 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldığını, bu cezasının bir kısmı infaz edildikten sonra Türkiye'ye iade edildiğini kaydetti.
Kemal Kerinçsiz'in savunma hakkı sınırları içinde kalmayan beyanları nedeniyle hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasını talep eden Savcı Pekgüzel, iddianamede Fikret Emek ve Mehmet Zekeriya Öztürk'e ilişkin sehven yazılmış iki ifade ile ''şube müdürlüğümüzce'' şeklindeki ifadenin ''İstanbul Emniyet Müdürlüğünce'' şeklinde düzeltilmesi amacıyla iddianamenin iadesini istedi.
Mahkeme Başkanı Şengün, bu duruşmada belirtilen düzeltmelerin yapılabilmesi için iddianamenin Cumhuriyet Savcısına gönderilmesine karar verildiğini bildirdi.
GÜNEY'E AİT VUKUATLI AİLE KAYIT TABLOSU İSTENECEK
Duruşmada, verilen aranın ardından mahkemenin aldığı kararlar, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün tarafından açıklandı. Şengün, Tuncay Güney'e ait vukuatlı aile kayıt tablosunun istenilmesinin kararlaştırıldığını belirterek, Vedat Yenerer'in diğer taleplerinin bu aşamada davaya bir yenilik katmayacağından reddedildiğini ifade etti.
Mahkemenin Anayasa ve yasalar doğrultusunda kurulduğunu ve görev ifa etmekte olduğunu belirten Başkan Şengün, mahkemenin yargılama yetkisini Anayasa ve yasalardan aldığını, Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız yargılama yaptığını bildirdi.
Başkan Şengün, mahkemedeki yetkilendirmelerin, yetkili makamlar tarafından Anayasa ve yasalar doğrultusunda yapıldığını dile getirerek, buna göre ''tabii hakim ilkesine'' de herhangi bir şekilde aykırılığın söz konusu olmadığını kaydetti. Şengün, Kemal Kerinçsiz'in mahkeme heyetinin teşekkülü ile ilgili sözlerinin mahkeme tarafından bu nedenlerle kesinlikle kabul görmediğinden, reddedildiğini açıkladı.
Kemal Kerinçsiz'in bu duruşmada iddia makamına yönelik sözleriyle ilgili gereğinin takdir ve ifası için, beyanları içeren duruşma zaptının Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiğini belirten Şengün, tutuklu sanıkların mevcut hallerinin de sürdürülmesine hükmedildiğini sözlerine ekledi.
Duruşma yarın saat 10.00'a bırakıldı. Bu arada, Başkan Şengün'ün kararları okuması sırasında sanık avukatlarından Özbay Demirer, savcıların da ayağa kalkmasını istedi. Ancak savcılar kararların okunması sırasında oturmayı sürdürdü.