Terörist muamelesine maruz kalıp gözaltına alınan gazeteci yazar Güler Kömürcü bölücü soysuzların da hedef tahtasıydı.
Sizlere Güler Kömürcü'nün 2006 ve 2008 yıllarında kaleme aldığı iki yazısını aynen aktarıyoruz:
Hedef; etnik temizlik bahanesiyle referandum mu!
Gündemin birinci maddesi; Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a dair misket bombası niteliğindeki iddialar. Dün çok sayıda uzmanla konuştum, şimdi kem küm etmeden kimsenin dillendirmediği perde arkasını ve kayda değer kritik analizlerin özetini sizlere sunacağım ey yakın geleceği tehlikede olan okur...
Konuştuğum uzmanların genel yorumlarına Prof. Hasan Ünal'ın dikkat çekici projeksiyonunu da ekledim, buyrun, okuyoruz;
a.. 'Kamuoyunda şahin duruşuyla tanınan Komutan Yaşar Büyükanıt'ın ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı'na getirilmesini engelleme çabalarına malum birilerince sürat kazandırılmaya başlanmıştır ancak perde arkasındakiler bu kadar kolay izah edilemez.
a.. Sayın Büyükanıt'ın üzerinden başlatılan bu tartışmalarla aslında Güneydoğu'da askerimizin genel etkisi yok edilmek istenmektedir.
a.. Güneydoğu'daki malum dış destekli ayrılıkçı harekatın siyasallaşması için askerin etkisinin kırılması ana hedeftir.
a.. 'Askerin etkisi kırılmadan Barzani merkezli siyasi etki-ayrılıkçı planlar belirleyici olamaz' tezi birilerinin ana amacıdır, hepsi bu.
a.. Peki o halde, Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü ve de elbette buna bağlı olarak askerin etkisi nasıl kırılacak? Buyrun, şu anda görmek üzere olduğumuz gibi, şaibeler, iddialar ve devletin kendi kurumları arasında çelişki yaratan söylemler-hareketlerle.
a.. Etnik kışkırtmaların kaşınması suretiyle, Türkçü-Kürtçü milliyetçiliğin provoke edilerek, sivil itaatsizlik sağlanıp, devletin resmi görevlileriyle bölge halkının karşı karşıya getirilmesi derken ardından da Güneydoğu'da askerimizin otoritesini yok edip-askeri-polisi uzaklaştırmak...
a.. Bir sonraki adımda ise bazı 'meşru belediyeler-mahalli yönetimleri' daha da etkin hale getirip-söz sahibi yaparak, Güneydoğu'da 'etnik temizlik' yapıldığı gerekçesiyle tıpkı Kosova veya Bosna modelinde olduğu gibi Birleşmiş Milletler'i devreye sokup, BM'ye davetiye çıkararak, Güneydoğu'da 'güvenli bölge oluşturma' operasyonu başlatılmış durumdadır.
a.. Operasyonun finalinde ise Güneydoğu'da referandum yolunu açıp, bölgenin 'özerk-federe yapıya' dönüştürülmesi amacı vardır. Tüm bunlar elbette dış merkezli plandır, düğmesine basılan bu operasyon kamuoyunun gözünden kaçırılıp-şekillendirilmektedir, bizlerin acilen kontr-karşı politika geliştirmesi zorunludur.
Tekrar vurgu yapalım, bir defa daha aynı yere dikkat çekelim, bir daha okuyoruz;
a.. 'Önce Güneydoğu'da askeri etkisiz hale getirip sonra da; Güneydoğu'daki kimi! -meşru belediyeler-mahalli yönetimleri- daha da etkin hale getirip-söz sahibi yaparak, Güneydoğu'da 'etnik temizlik' yapıldığı gerekçesiyle tıpkı Kosova veya Bosna modelinde olduğu gibi Birleşmiş Milletler'i devreye sokup, BM'ye davetiye çıkararak, Güneydoğu'da 'güvenli bölge oluşturma' operasyonu başlatılmış durumdadır. Operasyonun finalinde ise Güneydoğu'da referandum yolunu açıp, bölgenin 'özerk-federe yapıya' dönüştürülmesi planı vardır.'
a.. Evet, son derece hayati değerlendirmeler bunlar, peki siz-biz vatandaş kimliğimizle acil durumda, camı kırıp-alarm düğmesine nasıl basabiliriz, ne yapabiliriz? Cevap aslında hepimizce malum, 'hepimiz derhal aksiyonel olmak, sivil demokratik harekat başlatıp eşanlı olarak da mevcut milli siyasi oluşumları-muhalefeti güçlendirerek, bu malum bölücü dış planlara karşı sert duruş sergilemeliyiz' efendim. Bana sakın -kim ardına düşeceğimiz, hangi oluşum-hangi siyasi lider- demeyin, seçme şansımız yok, sorunumuz zaten hâlâ arayışta-belirsiz olmamız, diğer tarafta atı alan Diyarbakır'ı geçmiş durumda...
a.. Siyasetin temiz-değerli beyinlerinden Sayın Tantan'ın da dünkü sohbetimizde belirttiği üzere zamanımız kalmadı çünkü, gelişmeler, ülkemizin, Türkiye'nin çok tehlikeli bir süreçte, çöküş sürecine doğru hızla ilerletilmek istendiğini gösteriyor. Aynı şekilde Baykal'ın dünkü açıklamaları da son derece önemlidir; Baykal, 'olay, rejim meselesi haline geldi, şimdi de Türk Silahlı Kuvvetleri'ne müdahale edilmek isteniyor. Türkiye'nin en temel kurumları sallanmaya çalışılıyor. 'Silahlı kuvvetlerimize sahip çıkalım' çağrısı yapıyor.
a.. Başbakanımız da kendi ifadesiyle -gelişmeleri gazetelerden izlemeye- devam ediyor. Ya siz ey okur, siz ne haldesiniz?
08.03.2006 Güler Kömürcü - AKŞAM
İki önemli rapora göre
Ortalık toz duman, ekonomi alarm veriyor, Dünya borsaları endekslerinde toplu düşüşler yaşanıyor. Altın ve petrol fiyatları rekorlar kırıyor. Türkiyede milyonlarca esnaf an meselesi bir ekonomik kriz nedeniyle duvara vurmak üzere.
Türkiye ekonomisi sırat köprüsünün üzerinde kıldan ince dengede yol alıyorken, AKP Hükümeti ise Merkez Bankasını ve tüm kamu bankalarını İstanbula taşımak, Cumhuriyetin Başkenti Ankarayı adeta etkisizleştirmek, hazır su bulanmış iken bu arada yerel seçimleri de erkene çekiverip, Anayasayı da değiştirmek derken yetmedi mayınlı tarlalara zıplayıp türban tartışmalarıyla da iyice KÖRLEŞEN TOPLUMUN GÜCÜNÜ (kör güç ne yapar?) zorlamaya devam ediyor.
Peki siz biz yaratılmış türban sorunuyla meşgul edilir iken acaba arka planda gözden kaçan yaklaşan ekonomik kriz dışında (özellikle 7 Şubat sonrasına dikkat, sadece Türkiye adına değil global bir kararmadan bahsediyorum) daha başka neler olabilir?
Baharda Kuzey Irakla ilgili ciddi gelişmeler olabilir. Mesela; çoook uzun süreyi içeren kapsamlı bir kara harekâtı mı? Türkiye, Kuzey Iraka kapsamlı bir kara harekatı başlattığında bu harekatın çarpan etkisi ne olur? (Genelkurmay Başkanımız Sayın Büyükanıt Londrada çok önemli görüşmeler yapıyor, Genelkurmay 2.Başkanımız Sayın Ergin SAYGUN ise çok yakında Washingtona gidiyor, bu seyahatler son derece önemli).
Peki kapsamlı bir askeri operasyonun içeride siyasetin yol haritası üzerinde etkileri nasıl olur? Ya Barzani politikalarının akıbeti? Dikkat ediniz lütfen, Irak merkezi Hükümeti Barzaninin yaptığı petrol anlaşmalarının hepsini pat diye iptal etti, Barzani Washingtonun gözünden hızla düşüyor, ötesi, bu rüzgarın bizdeki KÜRT dosyasının bazı taşeronlarına yansıması ne olur?
Burada durup, el görmeye çalışalım; hafta sonu oturup ABD Savunma Bakanlığına 11 Eylül 2007de sunulan 100 sayfalık bir raporu tekrar, tekrar okudum (Sanıyorum raporun ilgili bölümünü ilk defa bu köşede okuyorsunuz, ben okuduktan sonra eşe-dosta da yolladım, açık bilgi ortamında yer alan bu raporun gözden kaçmaması, kamuoyuna, çok geniş çevrelere ulaşması gerektiği inancındayım)
Rapor ABDnin önümüzdeki 10 yıllık savaş konseptini ortaya koyuyor. Bu rapora göre ABD KÜRESEL BİR GAYRİNİZAMİ SAVAŞA HAZIRLANIYOR ve bu savaş 2014-2026 yılları arasında gerçekleşecek. SAM Amcam bu döneme şu andan hangi zeminleri oluşturarak hazırlanıyor dersiniz?
Kime karşı olacak bu gerilla savaşı?
Gayrı nizami savaş bir anlamda gerilla savaşıdır efendim, klasik savaşlardan farklıdır. ABD Savunma Bakanlığındaki rapora göre, ABD adeta küresel bir gerilla savaşına başlıyor. Düzenli çatışmaların aksine; kültürel, ekonomik, istihbarati ve de askeri olarak kombine edilen, savaşın her an devam ettiği harp şekli olan gayrı nizami harp asimetrik savaşı da içine alır. Türk Ordusu da gayrinizami harp alanında dünyanın en tecrübeli ordularının başındadır.
Şimdi de SAM AMCAMIN çok önemli bir başka raporuna daha göz atalım; 7 Temmuz 2007 tarihinde, Washingtonun ilgili merkezlerinin hazırladığı Halkla İlişkiler ve Stratejik İletişim İçin ABD Ulusal Stratejisi başlığı ile yayınlanan psikolojik harekat stratejisine bakalım. E.General, Sayın Nejat Eslenin değerlendirmesi;
Temmuz 2007de yayınlanan ABD psikolojik harekat stratejisinin en ilginç bölümünü stratejik hedef kitleyi açıklayan kısım oluşturuyor.Stratejide, kilit etkileyicilerin düşünceleri ile toplumda dalgalanmalar yaratabilen kişiler olduğu belirtiliyor ve bu kapsamda etki altına alınacak kişiler içinde din adamları, eğitimciler, gazeteciler, kadın liderler, işçi liderleri, bilim adamları ve askerler sayılıyor.
Strateji, hedef kitle içinde gençleri hassas nüfus içinde vurguluyor ve öncelikle etki altına alınması gereken kitle olarak belirtiyor.
Ayrıca kadınlar, kızlar da stratejide etki altına alınacak hassas nüfus içinde zikrediliyor. (mağdur kadınlar ve türban tartışmasını şimdi uygun yere yerleştiriniz. G.K)
ABDnin bu önemli psikolojik harekat stratejisi, şu soruları gündeme getiriyor;
Türkiyenin ulusal çıkarlarını ve bu kapsamda kilit etkileyicilerini ve hassas nüfusunu da dış etkilemelere karşı koruyan psikolojik harekata karşı koyma stratejisi var mı?
Türkiyede psikolojik harekat ve psikolojik harekata karşı koyma stratejilerini geliştirmede ve uygulamada eşgüdümü sağlayacak bir birim var mı, varsa çalışıyor mu? (AKP Hükümeti, ilgili birimleri yıllar önce kapattı. G.K,neden?!)
Türkiyede dış güçlerin etkisi altına girmiş olan bu amaçla çalışan kilit etkileyiciler biliniyor ve takip ediliyor mu?
Bu sorular vatanımızın/sizin geleceği adına kader tayin edici. BUGÜN, asıl tartışmamız gerekenler de yukarıdaki 2 raporun bize/bölgemize yönelik olası etkileri ama... Arabın derdi kırmızı pabuç.
Arşivinize çoook büyük 2 fotoğraf/rapor sunmaya çalıştım ey kayda geçen okur.
22.01.2008 Güler Kömürcü - AKŞAM