Günahkâr şeyhleri savcılık kapılarından kurtaran eller
Bir kadın bileği gördüğünde “tövbe estağfurullah” diyen adamlar, nasıl oluyor da çocuk yaşta merdiven altında hayatları karartılan çocuklara “sus” işareti yapıyor? Saatler sabaha karşı 04.30’u gösteriyordu. Sultangazi Emniyeti’nde görevli polislerin telefonu çaldı. Arayan 20 yaşındaki genç Yunus Ö. idi. Fısıltıyla konuşuyordu. Kendisini tuvalete kilitlemişti. Polislerden yardım istiyordu.
Genç sesin bulunduğu yer, Sultangazi’de bir merdiven altı dergâhın adresiydi. Etrafta Abdulkadir Geylani İlim ve Hizmet Derneği adıyla biliniyordu. Başında ise Şeyh Büreyde Ö. vardı. Anlatılanlara göre daha önce bulunduğu tekkelerde çeşitli vakalara karışmış ve “kol kırılır yen içinde kalır” diyerek üstü örtülmüştü. Büreyde Ö., 2016 yılının eylül ayında Sultangazi’de atölyeden bozma bir yer buldu. Burayı kendi dergâhı haline getirdi. Sarık ve cüppesiyle “ilim ve irfan” dağıttığını söylüyordu. Kendisini Kadiri tarikatının şeyhi olarak tanıtıyordu.
Şeyh dediğime bakmayın...
Elimdeki kimlik bilgilerine göre o da 6 Mart 1987 tarihinde doğdu. Başındaki yeşil sarığı ve cüppesi onun, daha 29 yaşında, otoritesinin kabul edilmesine yetiyordu. Dergâh, bir süre sonra çevredeki gençlerin buluşma yeri oldu. Onlar için de bir tür sosyalleşme alanıydı. Çoğu ya okulu bırakmıştı, ya işsizdi. Büreyde Ö’nün dergâhtaki sohbetlerine katılıyorlardı. Şeyh Büreyde, müritlerinin yüzüne bakarak “bilmedikleri dilde” kutsal sözler okuduktan sonra elini kaldırarak bağırıyordu: “Merhem senin nefsinin kabullenmediğidir.”
Sohbetleri, kendilerinden geçene kadar kafalarını salladıkları zikir törenleri takip ediyordu. Büreyde Ö. üstlerini çıkararak yarı çıplak kalan gençlerin vücutlarına şişler sokarak gösterisini sürdürüyordu. Bu sırada “Allah” sesleriyle sallanan gençler cezbelenerek kendilerinden geçiyordu.
Saatler süren cehennem
7 Mayıs 2017 günü sabaha karşı polisten yardım isteyen Yunus Ö’nün, Şeyh Büreyde Ö. ile tanışıklığı ise eskiye dayanıyordu. 4 yıl önce, yani henüz 16 yaşındayken gittiği dergâhta Büreyde Ö. ile tanışmıştı. Yunus Ö’nün anlattığına göre bir süre sonra Büreyde Ö’nün, Yunus Ö’den cinsel istekleri oldu. Yunus Ö’nün bir türlü kabullenemediği cinsel istismar olayları yaşandı. Büreyde Ö., Yunus Ö’ye bu yaptığının bir tür “hizmet” olduğunu anlatıyordu. Bu ilişkiyi ne zaman bitirmek istediğini söylese Büreyde Ö’nün tepkisiyle karşılaşıyordu. Yunus Ö’nün ifadesine göre Büreyde Ö., ona cinleri musallat edeceğini söyleyerek tehditlerde bulunuyordu.
İkili son kez 6 Mayıs 2017 gece saat 23.00 sularında Sultangazi’deki dergâhta buluştu. Orada tam 5 buçuk saat “bir şeyler” yaşandı.
Yunus Ö’nün polislere anlattığına göre uğradığı cinsel istismara isyan eden Yunus Ö., dergâhtan ayrılmak istemiş yine Şeyh Büreyde’nin tehditleriyle karşılaşmıştı. Saat 3 buçuk olduğunda Yunus Ö. kaçıp gitmeye çalıştı. Evi dergâha yürüyerek 2-3 dakikalık mesafedeydi. Büreyde Ö. kilitlediği kapının önüne geçti. Çıkmasına izin vermedi. Yunus Ö. direndi. Dergâhtan Yunus Ö’nün “imdat polis” sesleri yükseliyordu. Şeyh Büreyde Ö. kendisine teslim olmayan “müridini” yumruklamaya başladı. Ona sarıldı, ağzını kapatarak susturdu.
Gücün altında ezilen Yunus Ö. bu kez tuvalete gitmek için izin istedi. Büreyde Ö., ses çıkarmaması şartıyla müsaade etti. Yunus Ö. tuvalete girdi. Kapıyı kilitledi. Hızla polisi aradı. Şeyhin kendisini alıkoyduğunu anlattı. Bu sırada içeriden fısıltıları duyan Şeyh Büreyde kapıyı zorluyordu. Yunus Ö., telefonu kapatıp çıktı. Bir süre sonra dergâhın kapısında polisler belirince Yunus Ö., yeniden “yardım edin” çığlıkları atmaya başladı. Kapıyı açmak zorunda kalan Şeyh Büreyde Ö’yü ve şikâyetçi Yunus Ö’yü karakola götürdüler. Polislerin hastaneye götürdüğü Yunus Ö’nün yediği yumruklar da doktor raporuyla belgelenmişti.
Bir el şeyhi kurtarıyor
Tam “yeni bir istismarcı şeyh skandalı” derken alıştığımız bir şey oldu.
Karakola AKP ile iyi ilişkileriyle bilinen “tarikat dostu” İbrahim E. E. isimli avukat geldi. “Tarikat dostu” diyorum çünkü halihazırda ünlü bir tarikat vakfının dost avukatıydı. Sosyal medya hesapları ise AKP’deki faaliyetleri ile doluydu. Sanki uzaktan bir el, onu Şeyh Büreyde’yi kurtarsın diye göndermişti.
Büreyde Ö., Yunus Ö’ye “aşırı ilgi”sini karakoldaki ifadesinde şöyle açıklıyordu: “Kendisine bu kadar ilgili olmamın sebebi yaklaşık bir sene kadar önce arkadaşlarla birlikte denize gittiğimizde beni boğulmaktan kurtarmasıdır.”
Büreyde Ö., Yunus Ö’ye cinsel istismarda bulunduğunu tabii ki kabul etmedi. Aralarındaki münakaşayı Yunus Ö’nün istemediği kişilerle arkadaşlık etmesine bağladı. O gece Yunus Ö’yü zorla alıkoyduğunu, kapıyı kilitleyip gitmesine izin vermediğini, dövdüğünü, sarıldığını kabul etti. Hatta “Bu kapılar tekin değil seninle uğraşırlar” sözüyle tehdit değil manevi uyarıda bulunduğunu iddia etti.
Herkesin geç gelen adaleti beklediği ülkede sadece iki günde Büreyde Ö’nün iddianamesi hazırlandı. 9 Mayıs 2017’de çıkan iddianamede Yunus Ö’nün anlattığı cinsel istismar olayları nedense araştırılmamıştı. Suçlama sadece Büreyde Ö’nün de kabul etmek zorunda kaldığı “cebir, tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak” maddesine dayandırıldı. Böylece Büreyde Ö., kurtarıldı. Yunus Ö., ise dergâhtan ayrıldı ve uğradığı tehditlerle susturuldu.
Bu bataklıktan kurtuluş var
Türkiye son dönemde neredeyse her gün tarikatları, cemaatleri tartışıyor. Başına sarığı ve sırtına cüppeyi geçirenler milletin aklını, cebini, belini sömürmeye devam ediyor. Devlet içinde örgütleniyor. Müritleriyle yeni kalkışmalara hazırlanıyor.
Ben ise bu bataklıktan kurtulacağımıza ümitliyim. Neden mi?
Bir süre önce o telefonu açmasaydım, 2 yıl önce üstü örtülmüş bu olaydan hiç haberdar olmayabilirdim. Arayan kişi “Ben sizinle çok farklı dünya görüşüne sahibim” diyordu. Devam ediyordu: “Bizim camia bunu yazmaz”.
Şeyh Büreyde düzenini yine kurmuş, bugün etrafında yine çocuk yaştaki gençleri toplamıştı. “Başka çocuklar yanmasın” diyordu. Dini, sömürü için kullanan bu adamların temizlenmesini istiyordu.
İnsan, kendi kaderini kendisi çizen yegâne varlıktır. İnsana umudu bir başkası değil, kendi eylemi getirir. Dün attığımız adımın sesi bugün çok uzaktan duyulmuşsa umutsuzluğa hakkımız var mı?
Barış TERKOĞLU, 26 Ağustos 2019