HA GELDİ HA GELECEK
Bir devlet büyüğümüz, ‘Bu kıș komünizm gelecek’ demiști.
Hani pencereden bakıp ‘nerede kaldı Tanrı așkına’ diye bekleyenimiz var mı bilemem.
‘Çoktan öldü’ diyenimiz çok ama.
İçlerindeki korkuyu böylece sindirmek isteyenlerdir bunlar.
Karanlıkta ıslık çalanlar..
‘Ölmüștür herhalde’ diye kendilerini avutmaktadırlar.
Ama her gece ‘özel güvenlik’li evlerine girdiklerinde bile pencereden bakıp gelen-giden var mı diye bakmaktadırlar.
Bunlar için ‘komünizm’, kurulu düzenlerinin sarsılmasıdır.
Komünizmin ‘ne’ olduğunu bilmezler aslında..
Gerçekte komünizm gelmese bile, haksız olarak edindikleri neleri varsa ellerinden alındığında onlar için ‘komünizm’ gelmiș demektir.
Cumhurtiyet’in savcısı olması gereken savcı, göz göre göre Cumhuriyet’e ihanet içinde ise zırhlı araba ile dolașacaktır.
Savcılık ‘yetkisi’nin kendisine insanlık niteliği vermediğinin ayırdındadır.
Haksız ve hukuksuz olarak içeri atılmasını istediği insanların ‘vebal’i ona komünizm hayaleti gibi görünmektedir.
‘Türk milleti adına’ karar vermesi gereken yargıç, açık açık Türk milletine ihanet içinde ise milletin içine çıkamayacaktır.
Altına imza attığı kararların bir gün karșısına ‘hukuksuzluk delili’ olarak çıkacağını bilmektedir.
O gün, değil yargıçlık, savunmanlık yetkisi bile elinden alınacaktır.
Onun için o gün, kıș da olsa yaz da, ‘komünizm’ gelmiș demektir.
Politikacı için durum çok daha ‘vahim’dir.
‘Hasbelkader’ iktidara gelmiștir.
Bilgi, görgü, yetenek ve uzgörüden yoksundur.
Değil on yıl, yirmibeșyıl da iktidarda kalsa ne devleti ve ne de dünyayı kavramaktan uzaktır.
Koskoca bir ülkeyi ‘babasının çiftliği’ gibi yönetmiștir.
Uluslararası ‘konjonktür’ de bu ‘çiftlik yönetimi’ne olanak vermiștir.
Ancak toplumun geleneği, göreneği, töresi ve türesi bu yönetim biçimiyle bağdașmamaktadır.
Bir gün yaptıklarının hesabının sorulacağını sezmektedir.
Kendisi gibi düșünmeyenler değil, kendisini alkıșlamayan herkesi ‘komünist’ olarak görür.
At gözlüğünün dıșında bir ‘komünizm hayaleti’ dolanıyor sanır.
Onun pencereden bakacak hali bile kalmamıștır.
Haksız da değildirler.
Haksızlığın da bir sonu vardır çünkü ve er ya da geç hak yerini bulacaktır.
İște hakkın yerini bulacağı günlere gelmiș bulunuyoruz.
Ve büyük olasılıkla, bu kıș, birșeylerin geliyor olduğu da belirginleșmiștir.
Karadenizli bir yurttașımızın arkadașıyla telefon konușmasına tanık oldum:
- ‘Ayın yirmibirinde dünya kopacak’ diyordu, ‘hakkınızı helal edin’.
Bir Kürt yurttașımız olsa,
- ‘Dünya gopulacak’ derdi.
Onlar nereden biliyorlar ben bilemem.
Benim bildiğim ise bu kıș Türkiye’de bir șeylerin kopacağıdır.
Türkiye’de ırzına geçilen ‘düzen’in bahara çıkmayacağıdır.
Șöyle ya da böyle.
Nasıl olacağını ise yașayarak göreceğiz.
Habip Hamza Erdem