
SAYIN seyirciler; civan padişahımız Fatih Sultan Recep’in Washington’da cihan imparatoru Barack Hüseyin Obama ile baş başa yaptığı görüşmeden sonra Kürt koordinatörü Hacı Beşir Ankara’da İçişleri Bakanlığı’nda bir basın toplantısı düzenliyor. Canlı yayınla basın toplantısındayız:
“Medyamızın güzide mensupları, değerli arkadaşlar. Müjdeli haber Amerikalardan geldi. Cihan imparatoru Sayın Barack, civan padişahımız Sayın Recep’in Kürt açılımını övdü ve terör örgütüne karşı yeni bir açılım başlatılacağını açıkladı. Arkadaşlar, pencerenin önündeki kameraman arkadaş, camı kapatabilir misin? Molotof kokteylinin isi içeri giriyor da, kapatalım camı.
Biliyorsunuz Kürt açılımı sürecini biz başlattık, süreç henüz bitmedi. Sayın Barack’ın beyanı üzerine yeni bir sürece daha girdik sayılır. Dolayısıyla sürecin nasıl biteceğini bu saatten sonra kimse bilemez. Uzun ince bir yoldayız; süreç bitti diye kimse süreci tıkamaya, sabote etmeye çalışmasın. Duvarın yanındaki tesettürlü muhabir hanım kızımız, sandalyenizin altından ‘tik-tak’ sesleri geliyor. İzin verirseniz bomba imha uzmanı polis arkadaşımız sandalyenizin altındaki şüpheli paketi incelemek istiyor, teşekkür ederim.
Kürt açılımının bittiğini ilan edenlere soruyorum, sizin çözüm öneriniz nedir, geliştirdiğiniz düşünce ve proje nedir? Açıklayın da öğrenelim. Hatta bizim çözüm önerimizi, geliştirdiğimiz projeyi de açıklayabilirseniz valla minnettar oluruz! Kapının yanındaki sivil polis arkadaşım, bir zahmet yan odadan gaz maskemi getirebilir misin? Bizim arkadaşlar dışarıdakilere göz yaşartıcı gaz sıkıyor galiba, haydi bir koşu getiriver maskemi. Medyamızın güzide mensuplarına bakıyorum da hepiniz hazırlıklı gelmişsiniz.
Biz iktidar partisi olarak demokratik rejimlerde parti kapatmaya karşıyız. Terör örgütü ile bir bağlantısı varsa partiyi yargı kapatır. Ama biz hükümet ve parti olarak parti kapatmalarına karşıyız. Sayın Barack’ın terör örgütüne karşı başlattığı yeni açılım sürecine bakacağız, gerekirse yargıyı kapatabiliriz… (bommm) Arkadaşlar lütfen, medyamızın güzide mensupları lütfen, panik yapmayın, önemli bir patlama değil. Pencereleri açın salonu bir havalandıralım. Bakın bugüne kadar 799 kişiyi gözaltına aldık, bir o kadar daha alırız. Hükümetimiz güçlüdür girişleri yine Habur’dan alırız!”
Recep’in sözleşmeli işçileri
TEKEL işçileri geçenlerde civan padişahı Fatih Sultan Recep’in asabını bozdu. Recep’e bakarsanız 10 bin kadar Tekel işçisi arsızlık yaparak boş yatıp maaş almanın peşine düşmüş! Mustafa Saraç da Recep’in peşine düştü:
“Recep’in sinirini bozan ve Kasımpaşalı edebiyatında ‘yattığı yerden para kazanma’ olarak adlandırılan, kadrolu ve iş güvenceli çalışma düzenidir. Recep, genel olarak, anayasanın 49. maddesinde ‘herkesin hakkı’ olarak tarif edilen çalışma hakkını, özel olarak da kadrolu çalışma hakkını yine kendi sözcükleriyle ‘devlet malı deniz yemeyen domuz’ felsefesi saymaktadır. Bir sosyal devlette, hükümetlerin hedefi, kadrolu çalışanları sözleşmeli yapmak değil, tersine, tüm çalışanları iş güvenceli kadrolu statüye kavuşturmak olmalıdır. Nitekim bugün kadrolu istihdamı aşağılayan Recep’in bizzat kendisi, bundan yalnızca üç yıl önce, 12 Kasım 2006’da ‘Artık kadrolu, kadrosuz, geçici işçi olmayacak. Bundan sonra kadrolu ve mevsimlik işçi olacak. Kadrosuz işçileri daimi kadrolara geçireceğiz. Bu sıkıntıyı hükümetimiz bitiriyor’ demişti. Bugün ‘sözleşmeli ol, ya da defol’ diyen Recep mi, yoksa üç yıl önce ‘kadrosuz işçileri daimi kadrolara geçireceğiz’ diyen Recep mi, acaba hangisi doğruyu söylüyor?”
Ne önemi var? Yarın da başka konuşacaktır!
Timsah
Süleyman Ünsal: “Kamer Genç, Bülent Arınç’ın gözyaşlarına çare olacak dua aramaktan vazgeçsin çünkü onun gözyaşlarına ‘timsahın gözyaşları’ denir.”
Yağmur Deniz
Recep’ten Barack’a:
Kürt açılımına ne zaman don biçeceksin!
Pürüz
Ahmet Önen: “İsviçre ile Türkiye arasındaki pürüz AB üyesi olmamaktan çıkıyor. Fakat onlar girmek istemiyor, bizi ise almak istemiyorlar!”
Yürütüş
Aydın Türkaydın: “Eczacılar, avukatlar, işçiler, emekliler, gençler sesli yürüyor, birileri de sessizce yürütüyor!”
Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”
Deniz SOM / Cumhuriyet, 9 Aralık 2009