Haçlı seferleri ve Avrupa Birliği

Haçlı seferleri ve Avrupa Birliği

İletigönderen teşkilat » Pzr Eki 04, 2009 14:00

HAÇLI SEFERLERİ VE AVRUPA KİMLİĞİ

[img]http://www.hodrimeydan.net/pic_lib/sardo5.jpg[/img]

Roma Anlaşması’nın imzalanmasının ve Avrupa’nın bütünleşme sürecinin başlatılmasının üzerinden 52 yıl geçti. AB 2007’de 50. yılını törenlerle ve şenliklerle kutladı. Yaşanan sürecin bir başarı hikâyesi olduğu anlatıldı. Ama aradan geçen bunca yıla rağmen Avrupa hâlâ bir sorunun cevabını bulamadı: Avrupa nedir?...

Belki Avrupa’nın bir sonraki başarı hikâyesi “kimlik” konusunda olur. Aslında bu konuda birçok fikir var. Örneğin tarihçi Cajus Wypior “Avrupa” kavramını ve “Avrupalı olmayı” tarif etmek için tarihten yararlanıyor. Nihayetinde topraklar ve insanlar sahip oldukları geçmişle beraber kendilerini, kavramlarını ve tanımlarını üretirler. Wypior’a göre Avrupa kavramını tanımlamak için “Haçlı Seferleri” çok önemli. Wypior gibi Michael Blume de kavram konusunda bir çalışma yapıyor ve “din” meselesinin öneminin altını çiziyor.


Avrupalı sosyologlar 80’lerin sonlarından bu yana dünyanın önemli bir bölümünde dinlerin yeniden Rönesans yaşadığı kanısında. Özellikle bölgesel ihtilaflarda din faktörünün öne çıkması ve dini liderlerin ihtilaflarda öncülük etmesi bu yaklaşımın yersiz olmadığını gösteriyor. Garip bir biçimde dini, barış ve uzlaşma için değil de, savaş ve kamplaşma için kullanan liderler dünyayı giderek daha az güvenli bir yer haline getiriyorlar.


Haçlı Seferleri Avrupa’da toplumsal hafıza ve sosyal genetikte önemli bir konuma sahip… İlk defa 17. Asır’da Leibniz tarafından isimlendirilen bu savaşlar, 1291’den önce papanın emriyle yürütülen harekâtları kapsıyor. Avrupalı tarihçilerin bir bölümü bu kapsamda yapılan her seferi buna dâhil ederken, bir bölümü de sadece kazandıklarını sayarlar. Önemli bir tarihçi Christopher Tyerman ise Haçlı Seferlerinin hiç olmadığını iddia eder.


Avrupa’da uzun bir süre edebiyatta, müzikte, sanatta ve devlet idaresinde büyük ölçüde etkili olan Haçlı Seferleri o derecede kıymetlidir ki, aile tarihinde bu seferlere katılmış olanlara soylu gözüyle bakılırdı. 19. Asır’da da bu durum çok farklı değildi. Aristokrasi bu asırda şövalyeliği -bütün kurumlarıyla- canlandırmak istedi.


Avrupa’daki “Haçlı Seferleri” algısında Selahaddin Eyyübi’nin özel bir konumu vardır. Selahaddin her zaman büyük bir saygıyla anılır. Hatta Alman Kayzeri 2. Wilhelm’in Osmanlı Devleti’ni ziyaretinde Şam’da Selahaddin’in mezarına armağanlar götürmesi de bunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Haçlı Seferleri döneminin önemli karakteri Arslan Yürekli Richard da Avrupa’da bilinçaltına yerleşen önemli bir imgelem konumunda. Esasında Avrupa’da Haçlı Seferleri 19. Asr’ın ortalarından sonra araştırılmaya başlandı. Devletlerin meşruiyeti ve ulusal çıkarları konusunda argüman üretmek için gösterilen bu gayret, sonraki yıllarda Orta Doğu’da yaşanan İngiliz ve Fransız sömürgeciliğinin de fikri arka planını teşkil etti. O kadar ki, Fransa 1. Dünya Savaşı’nın sonunda 1919’da Versailles’de yapılan barış görüşmelerinde Suriye üzerindeki manda talebini Haçlı Seferlerine dayandırdı.


Avrupa’da uluslar ve ulus-devletler ortaya çıkarken, Haçlı Seferleri “kök” ve “temel taşı” arayışında önemli ve zengin bir kaynak olarak görüldü. İngiltere Aslan Yürekli Richard’dan, Belçika Godefroy de Bouillon’dan ve Balduin’dan çokça istifade etti. Gerçi bu “Belçikalı kahramanlar” veya “Belçika’nın kahramanları” hayatta iken henüz kimse Belçika diye bir ülke duymamıştı, ama Belçikalı tarihçi Godefroid Kurth’un yazdığı gibi “Haçlı Seferleri Belçika’nın eseri” ise, bunu kabul etmek gerekebilir!


“Milli kimlik” ve “ulusal oluşum” sürecinde Haçlı Seferlerine müracaat eden bir diğer ülke de Almanya oldu. Almanya Haçlı Seferleri’nde boğulan Frederick Barbarossa’yı kahraman haline getirdi. Özellikle nasyonal sosyalizm döneminde büyütülen Barbarossa miti, tarih kitaplarında Alman kimliğine övgü biçiminde “Haçlı Seferlerine en çok kurbanı Almanya verdi” denilecek boyuta taşındı. Aynı kitaplarda 17. Asır’da Avrupa’nın Türklere karşı kazandığı savaşlar dizisi, “Avrupa’nın Asya ile olan ve çok eski tarihlere dayanan Haçlı Savaşlarının sonucu ve belirleyici olanı” diye anlatılıyordu. Bu ülkelerin yanı sıra İspanya için de Haçlı Seferleri çok değerliydi. İber Yarımadası’nın Emeviler’den geri alınması, yani “Reconquista” milli kimliğin miladı haline geldi.


Danimarka 1219’da, Estonyalı paganlara karşı yürütülen Haçlı Seferleri’ne katılmasını, Danimarka Bayrağı’nın savaş sırasında gökten indiğini söyleyerek değerlendirdi. Elbette aksi yönde çabalar da yaşandı. Örneğin Polonya ve Rusya, Alman şövalye tarikatı Deutsche Orden’in yürüttüğü Haçlı Savaşlarına gösterdiği direnci milli kimliğin inşaatında harç olarak kullandı.


20. Asr’ın ortalarına kadar bu durum devam etti. Hitler kendisini Haçlı Şövalyesi olarak tasvir eden resimler yaptırıp, SSCB’ye yönelik en büyük operasyonunu Barbarossa Operasyonu adıyla vaftiz ediyordu. Himmler SS’i şövalye tarikatlarının prensip ve işleyişine göre yapılandırırken, Deutsche Orden’i canlandırmaya çalışıyordu. Aynı dönemde İspanya’da General Franco kiliseyi kurtarmak ve milli birliği sağlamak için “cruzada” (haçlı seferi) düzenliyordu. Garip bir biçimde Franco’nun cruzadasında Faslı Müslüman lejyonerler de yer alıyordu.


Eisenohwer’in Nazi Almanyasına karşı yürütülen mücadeleyi “Avrupa’da Haçlı Seferi” olarak adlandırdığı anılarından biliniyor. Hatta bu ifade Eisenhower’in 6 Haziran 1944’te verdiği çıkartma emrinde “büyük haçlı seferinden” söz ettiği de tarihin sayfaları arasında duruyor.



Esas olarak Haçlı Seferleri “Türklere karşı birlik” ve “Avrupa’daki güçlerin doğudaki düşmana karşı ortak mücadelesi” anlamını taşısa da, zaman içerisinde bir kod haline geldi ve insanları mobilize etmek ve sistemleri uyandırmak için bilinçaltına mesaj veren bir parola halini aldı.


Haçlı seferleri Avrupa’da minik derebeyliklerinin ulusal kimliğe geçişlerinde ve yakın kültürlerin bütünleşmesinde önemli bir rol oynadı. Sömürgeciliğin ve emperyalizmin bir önceki aşaması olarak da görülen Haçlı Seferleri, 20. Asr’ın ortasından itibaren sertçe eleştirildi. Haçlı Seferleri’nde yapılan katliamlar, soygunlar, paraya ve zenginliğe duyulan şehvetin yol açtığı onarılması zor yaralar, bu seferleri destekleyen kilisenin engizisyon ve cadı avı gibi affedilmez günahları Haçlı Seferleri’ne sadece romantizm ve idealizm ile bakılmasını önledi. O kadar ki, ABD’li tarihçi Karen Armstrong Haçlı Seferlerini “Almanların Yahudilere yaptığı soykırımın öncesi” ve “hazırlayıcısı” olarak tarif etti.


Bu elbette tartışmaya açık bir yaklaşım. Ancak şiddet kültürünün Haçlı Seferleri’nden beslendiği, bugün de Avrupa siyasetinde görülen ötekileştirme alışkanlığının ve güncel sorunlara yönelik travmatik bakış açısının Haçlı Seferleri’nden arta kalan ve belki de bir kısmı sonradan üretilen mitleri dayanak gördüğü muhakkak.


Avrupa’da pop kültürde Haçlı Seferleri hala macera ve kahramanlık kavramlarıyla iç içe duruyor. Her ne kadar Avrupa basını Haçlı Seferleri deyimini haber jargonunda kişi ve kurumların haksız hamlelerini tarif etmek için kullansa da, bunu genelleştirmek kolay değil. Benzer bir durum ABD için de geçerli. Haçlı Seferleri ABD’nde hem eleştirmek hem de övmek için kullanılıyor. Örneğin “crusade” kanserle mücadele, daha iyi eğitim veya bilimsel bir hedefe yönelik araştırmalar için de tercih ediliyor. Ayrıca bu adı taşıyan uçak ve gemiler de var.


Bir önceki ABD Başkanı George W. Bush’un 16 Eylül 2001’de terörle mücadele için aynı sözcüğü seçmesi ve History Channel adlı televizyon kanalının 2005’te Haçlı Seferleri konusundaki bir belgesinin tanıtımında “Bir başkan; bir kral, sultan ve papanın başlattığını bitirebilir mi” ifadesine yer vermesi dikkat çekiciydi.
Avrupa’da 2001’de yaşanan 11 Eylül saldırıları sonrasında -belki de hâlâ- İslam’ın Avrupa’yı fethedeceği ve Türklerin durdurulması gerektiği yönünde makaleler yayınlanması yine Haçlı Seferleri’nin bir etkisi olarak görülebilir. Avusturya’nın Türkiye’nin AB’ye katılımına yönelik ağır ve sert eleştirilerinin satır aralarında da Haçlı Seferleri’nin izleri daima yer aldı.

Resim

Örneğin Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Boer-Buquicchio ve Avusturya Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşarı Albert Rohan, Türkiye ile müzakereler başlanmasını talep ederken, “müzakerelerin başlamasıyla barışçı yollardan İstanbul’un kuşatılacağını” söylüyordu. Aynı günlerde Graz Belediye Başkanı Siegfried Nagl'ın Avusturya televizyonu ORF’de “Türkiye AB'ye girerse, herkese bu Avrupa'nın ortadan kalkacağını garanti ederim. Graz şehri, Avrupa'nın batısını korumak için Türklere karşı yüzyıllar önce kale görevi görmüştür. Şimdi de Türklere karşı aynı kale görevi görecektir” demekten geri kalmıyordu.


90’larda Bernard Lewis’in “Müslüman Öfkenin Kökleri” ve Samuel Hungtington’un “Medeniyetler Çatışması” adlı çalışmaları da Haçlı Seferleri’ni göz ardı edemedi.



Elbette Haçlı Seferleri Doğu dünyasında da unutulmadı. Saddam ve Nasır gibi milliyetçi liderler kendilerini Selahaddin’le özdeşleştirmeye çalıştılar. Bugün Nasrallah da aynı role soyunuyor. Arap Dünyası’da Batının İsrail’e desteğini yine Haçlı Seferleri kapsamında görmeyi tercih ediyor.


Aslında Haçlı Seferleri “geçmişten bir sonuç çıkarmak” ve “gerçek hedefleri gizlemek için dini kullanmanın nelere yol açabildiğini göstermek” konusunda yararlı ve eğitici olabilir. Nihayetinde Haçlı Seferleri’nin de, daha sonra Haçlı Seferleri’nden istifade edenlerin büyük bölümünün de meydana getirdiği yıkımların yinelenmemesi böyle sağlanabilir.


“Avrupa” kavramı elbette Haçlı Seferlerine dayandırılabilir. Bu yapılmak istendikten sonra, önlemeye imkân yok. Ama “Avrupa” kavramı Haçlı Seferleri’ne değil de, o seferlerden çıkartılan derslere ve hataları yinelememeye de dayandırılabilir. Unutmamak lazım; Haçlı Seferlerinin üzerinden sekiz yüz on yedi yıl geçti!


DİPLOMATİK GÖZLEM

http://www.haber1919.com/detay.php?id=2407



“Artık durumu düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan öğüt almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım düşünceler belirdi. Oysa hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların öğütleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.” (TBMM, 6 Mart 1922)

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Kullanıcı küçük betizi
teşkilat
Üye
Üye
 
İletiler: 121
Kayıt: Çrş May 06, 2009 19:48

Re: Haçlı seferleri ve Avrupa Birliği

İletigönderen Yargan Kam » Pzr Eki 04, 2009 16:04

DİPLOMATİK GÖZLEM yazdı:Unutmamak lazım; Haçlı Seferlerinin üzerinden sekiz yüz on yedi yıl geçti!



Benim fikrime göre ise, hiç bir zaman bitmedi başladığından bu yana.

Yine de güzel bir yazı, teşekkürler teşkilat kardeşim.
...Umut Samimiyettir...

Resim ''Üze Tenri Basmasar, Asra Yir Telinmeser''
''Yukarıda Gökyüzü Çökmedikçe, Aşağıda Yer Delinmedikçe''

...Cumhuriyet Fazilettir.
Kullanıcı küçük betizi
Yargan Kam
Üye
Üye
 
İletiler: 199
Kayıt: Prş Şub 12, 2009 15:28
Konum: Türkiye Cumhuriyeti/Akdeniz Bölgesi

Re: Haçlı seferleri ve Avrupa Birliği

İletigönderen byrmshn » Cum Eki 09, 2009 23:25

ABD, ırak'a girmeden önce bush zaten açıklamsını yapmıştı bu bir haçlı seferi diye 1.5 milyona yakın müslüman öldürüldü sözüm ona avrupa gık bile cıkarmadı amma velakin müslüman bir ülke yapsa benzer birşey hemen ambargo uygularlar ...
Kullanıcı küçük betizi
byrmshn
Üye
Üye
 
İletiler: 4
Kayıt: Cmt Eyl 12, 2009 11:34


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x