HAK ve NAHAK
Hak’kı biliyoruz.
Ya da bildiğimizi sanıyoruz.
En azından bize göre bir ‘hak’ kategorisi var düșünce dünyamızda.
Haksızlığa da, acemler sanıyorum, nahak diyorlar.
Türkçe’de de kullanılıyor nahak sözcüğü, Kürtçe’de de..
Kürtçe dediğime bakmayın, Kürtçe’nin bir ‘dil’ olmadığını söyleyenlerdenim.
Ancak anlatım biçimi, language, olarak var Kürtçe ve eğer unutulmaz da geliștirilirse birkaç yüzyıl içinde belki bir dil bile olabilir.
O kürdoloğların bilebileceği bir iș.
Ancak, bizim Kürt’lerin ‘hak ketiye bin nahak’ diye bir deyișleri varmıș.
‘Hak haksızlığın altına girmiș’ deniyormuș.
Haksızlığın egemen olduğu yerde haktan sözetmenin bir anlamı yoktur diye çevrilebilir.
Kavramsallaștırma denilen süreç de iște böylece bașlatılıyor özünde.
Hak ve haksızlığı çevirin çevirebildiğiniz kadar.
Boșa koyun dolmasın, doluya koyun almasın..
Ne var ki, bu tür bir ișlem sürecinde gerekli sözcük birikiminiz ve ‘tarihsel zeminiz’ olmalıdır.
‘Zemin’ deniyor ya, temel yani; temellendirmeniz için gerekli çünkü.
Bir toplum düșünün ki, tarihinin hiçbir döneminde ‘hak’ ‘haksızlık’ın üzerine çıkmamıș olsun.
Bu toplumda ‘hak haksızlığın altına girdi’ denilebilir mi?
Kürtler için düșünülecek olursa, tarihin hangi döneminde ‘hak’ları olan ne ise bir ‘haksızlık’ olarak ellerinden alınmıș olabilir?
Cumhuriyet’le birlikte, yurttașlık ‘hak’ları bakımından bir ‘haksızlık’ sözkonusu olmuș mudur?
Türk-Kürt ‘ayırımı’, birinin diğerine üstünlüğü, birinin diğerinden önceliği herhangi bir kanıtla ileri sürülebilir mi?
En kutsal hak olan ‘egemenlik’ hakkının kullanımında; seçme ve seçilmede herhangi bir ‘ayırım’ sözkonusu edilmiș midir?
‘Eğitim ve öğretim’ bakımından herhangi bir ‘ayrıcalık’ yapılmıș mıdır?
Bu tür ‘temel’ onlarca soruya olumsuz yanıt vermenin olanağı yoktur.
Tek bir ‘dil’ konusunda ‘hak ketiye bin nahak’ denilebilir.
Ne var ki Kürt politikacılar ‘dil’ konusunu öyle bir ‘haksızlık’ biçimine çevirmișlerdir ki, bir dizi insan ve yurttașlık ‘hak’kı o arada önemini yitirmiș; ve bașkalașmıștır.
Ve bugün öyle bir așamaya gelinmiștir ki, diğer tüm ‘hak’lar bu yapay ‘dil haksızlığının’ altına girmiștir.
Yetmiș bilmem kaç milyonluk Türk ulusunun birkaç milyonu Kürtçe konușsun diye mi verimekte bu savaș?
Gösterilmekte bu kadar çaba?
Pekiyi Kürtçe diye bir ‘dil’ varsa eğer, o da serbest değil mi?
İstenecek hangi ‘hak’ kaldı geriye?
Türkiye’ye ‘haksızlık’tan gayri..
Cumhuriyeti kuran Türk, Kürt, Rum, Ermeni her kim ise, Türkiye halkını biribirine düșürmenin nersi ‘hak?
Hak haksızlığın altına girmiș bir kez.
Ne hak ne nahak, ayıkla ayıklayabilirsen..
Habip Hamza Erdem