HAKİKAT ve DÜȘÜNCE
Nihat Genç’in bir ‘Veryansın’ programında duymuștum.
Sonra ‘Bağdat Harap Olduktan Sonra’ bașlıklı yazında da yinelediğini gördūm:
“John Maynard Keynes’e atfedilen bir laf vardır, diyor Nihat Genç, ‘hakikatler değiştiğinde ben de fikirlerimi değiştiririm’ diye.
Ȫncelikle, John Maynard Keynes’in böyle bir söz edemeyeceğinin altını çizeyim.
Filozof olduğundan değil, ki değildir, ‘bilim adamı’ olduğu için böyle bir söz edemez.
Çūnkū, ‘Hakikat’ler değiștiği zaman ‘fikirlerini’ değiștirmeyen adama ‘aptal’ denir de ondan.
Hatta bu anlama gelebilecek bir ‘uzsöz’ vardır, ama șu anda kimin söylemiș olduğunu anımsamıyorum.
J.M.Keynes’in söylediği ise, İngilizce; "The difficulty is not to understand the ideas further , but to escape the ideas old ."
Ve Fransızca; "La difficulté n'est pas de comprendre les idées nouvelles, mais d'échapper aux idées anciennes." dir.
Tūrkçe’ye « Zorluk yeni dūșūnceleri anlamakta değil, eski dūșūncelerden sıyrılamamaktadır » biçimide çevrilebilir.
Demek ki ‘kalıplașmıș dūșūnceler’ ki, buna bilim dilinde ‘ideoloji’ denir, bizlerin ‘eski dūșūnceler’imizdir.
Ve bunlardan kurtulmak ancak ‘bilimsel çaba’yla olur.
‘Yeni dūșūnce’lerimiz ise, bizim bilimsel çabalarımızla ulaștığımız dūșūncelerimizdir.
Keynes’in anlatmak istediği ise, “yeni dūșūnceleri anlıyor gibi görūnseniz de, eğer eski dūșūncelerinizde direniyorsanız hala hiçbirșey anlamamıșsınız demektir” anlamındadır.
Kaldı ki felsefede ‘hakikat’in değișmesi diye bir șey yoktur.
Bu konuya girildiğinde içinden çıkılmaz yola girilmiș olunabilir.
O nedenle Nihat Genç’in ‘hakikat’le ‘somut gerçeklik’i anlatmak istediğini varsayalım.
Diyelim ki, ‘Devlet-Uluslar’ tarihin belli döneminde, 19 ve 20. Yūzyılda ortaya çıkmıș ‘somut gerçeklikler’ olsun.
Doğaldır ki, ‘Devlet-uluslar’a ilișkin kimi ‘dūșūncelerimiz’ olacaktır.
O arada, 21.yūzyılda ‘devlet-uluslar’ın ortadan kalkacağına ilișkin ‘fantezi’ görūșler de ileri sūrūlmūș olabilir.
Einstein’in dediği gibi, eğer hayallerimiz bilgilerimizden de önemli ise, 'Imagination is more important than knowledge’, ‘devlet-ulus’ların ortadan kalkabileceği de pekala kabul edilebilir bir ‘fikir’ olabilir.
Ne var ki, biz Lavoisier’den buyana hiçbirșeyin vardan yokolmayacağını da bilmekteyiz.
O zaman ‘Devlet-ulus’lar ‘ortadan kalkmayacak ama bir bașka biçime evrilecekler demektir.
Nihat Genç’in gönderme yaptığı Cengiz Çandar tūrū yazarlar, dūșūnme çabasına girmeden kendilerine verilenleri aktaran gazeteciler olduklarından onların ‘dūșūncelerindeki değișiklikler’in bu bağlamda pek önemi yoktur.
Dıș basındaki ‘haber’lerin çevirisi olarak okunabilirler.
Ancak sorun gelip, ‘Devlet-ulus’ların evrimi ve ya da ‘dönūșūmū’ne dayanacak olursa; Çandar tūrū sıradan yazarların ‘fikir’lerindeki ‘yenilik’lere bakmak yerine, bu ‘dönūșūm’e ilișkin yeni ‘fikirler’in ūretilmesi önem kazanır.
Ve iște o zaman en būyūk ‘engel’i ‘eski fikirlerden kurtulamamak’ olușturacaktır.
Bu noktada Keynes’in sözūnū anımsatmak yerinde olabilir.
Ȫte yandan biz anlasak da anlamasak da; ‘hakikat’ değil ama ‘somut gerçeklik’ değișmeye devam edeceklerdir.
Ȫnemli olan onu anlamaya çalıșmaktır.
Anladığımızı dile getirme biçimine göre; bizim ‘yeni dūșūnce’ler ūretip ūretemediğimiz ya da ‘eski dūșūncelerimizde’ direnip direnmediğimiz ortaya çıkacaktır.
Habip Hamza Erdem