
Sevgili okuyucularım, Halis Toprak ismini mutlaka biliyorsunuz. Gündeme son olarak kendisinden çok genç bir hanımla yaptığı evlilikle geldi. Türkiye’nin önde gelen sanayicilerinden biriydi. Bankası, fabrikaları, otelleri, köşk ve yalıları vardı. Sonra bir sürü olaylar oldu; o da TMSF’nin kucağına düştü… Ve yanında binlerce kişiyi çalıştıran bir işadamı resmen batırıldı. Allarına eş kondu, fabrikaları kapandı. Evindeki eşyalar bile hacizle kaldırıldı.
Hemen belirteyim, Halis Toprak bugünkü iktidar partisinin adamı değildi. Onlardan olsaydı, bu işlerin hiçbiri başına gelmezdi. Arada sırada konuşup bu iktidarı eleştirdi… Ve aldı başına belayı!..
Halis Toprak başına gelenleri ve uğradığı haksızlıkları tek tek topladığı 48 sayfadan oluşan bir kitapçık hazırlamış ve bana da göndermiş.
Üşenmedim, sonuna kadar okudum. Okuyunca inanmakta zorlandım.
TMSF ile uzaktan yakından ilgim yok. Bu kuruluşu sadece basından izlerim. Bütün âleme, özellikle büyük işadamlarına ve patronlara büyük korku salmıştır. Ben Hürriyet’te yazarken, gazetenin genel yayın yönetmeni olan şahıs tarafından sürekli uyarılırdım. “Aman gözünü seveyim, Malîye Bakanlığı’na ve TMSF’ye dokunma. Onlarla işimiz var.”
Maliye’den korktuklarını anlardım da, TMSF’den niye korktuklarını bir türlü algılayamazdım. Sonunda dayanamayıp sordum: “Batık durumda olmadığımıza göre TMSF’den niçin korkuyorsunuz?” Yanıt ilginçti: “Uzanların Star televizyonunu TMSF’den alacağız. Çok kârlı bir iş olacak. Onları kızdırmamak gerek.” Nitekim sık sık bu kuruluşu öven haberler çıkar, kuruluşun başındaki Ahmet Ertürk’e övgüler düzülürdü. Sonunda televizyonu almayı başardılar!..
***
Burada ismini de açıkça vereceğim çok eski bir dostum var. Erol Hürbaş, Hazine Genel Müdürü olarak görev yapmış, emekli olunca İmar Bankası’nın yönetim kurulu üyesi olmuştu. Banka battı. Dostum, konumu nedeniyle iki yıl hapis yattı, yargılandı ve beraat etti. Beraat kararı Yargıtay tarafından onanıp kesinleşti. Aradan yıllar geçti. Hâlen de (bütün aile bireyleriyle birlikte) TMSF’nin elinde esir. Düşünün ki, mühendis oğlu bir işe girip maaş alamıyordu. Ailenin her şeyi haciz altında. Emekli maaşı dışında gelir elde etmesi mümkün değil.
Kesinleşmiş beraat kararına karşın, tüm aile hâlen TMSF işkencesi altında inlemeyi sürdürüyor. Böyle nice aileler, nice işadamları var.
Buradan yine geçelim Halis Toprak’ın kitapçığına. Dikkat ediniz, Bana gönderdiğine göre, Halis Bey, bu kitapçığı bütün medyaya, gazetecilere göndermiş olmalı. Ama ben bundan söz edildiğini hiçbir yerde tanık olmadım. Niçin?.. Çünkü medyamızın bir bölümü zaten bu iktidara angaje olmuş, geri kalanları ise korku içinde yayıncılık yapıyor. Kitapçıkta anlatılanları asla gündeme getiremezler, soramazlar, irdeleyemezler.
Bundan belli ki 15–20 yıl önce bir kez tanışıp söyleşi yaptığım, hayatım boyunca başka zaman görmediğim Toprak’la hiçbir yakınlığım ve ilişkim olmadığını hemen belirteyim. Şimdi gelelim Toprak’ın yazdıklarına. Daha doğrusu feryadına biraz kulak verelim.
Yazdıklarının tamamının belgeli olduğunu vurgulayan Halis Toprak şöyle diyor:
“Biz Türk lirası olarak yatırım kredisi aldık. TMSF bize dolar almışız gibi işlem yapıyor, bizden 753 milyon dolar istiyor. Biz, borcumuzun tümünü ödediğimiz gibi, 674 milyon lira alacaklıyız. Üzerimize dünya tarihinde görülmemiş bir faiz uygulanıyor. Ahmet Ertürk taşınmaz mallarımızı çok ucuza ve hukuka aykırı olarak satmaktadır. (Bu konuda Tayyip’e yakın işadamı Remzi Gür’e kelepir fiyata armağan edilen Boğaz’daki Aslanlı Köşk, Toprak Holding binasının Sabah ve atv’nin sahibi Ahmet Çalık’a armağan edilmesi gibi örnekleri ve daha nicelerini veriyor.)
Ahmet Ertürk gibiler sanayinin başına musallat edilirse, sanayi iflah olmaz. Ertürk bir afettir. Allah kâfirin başına vermesin. Varlık düşmanıdır. Batırdığı 50 milyar doların hesabı kendisinden sorulmalıdır. Toplumun kaynaklarını böylesine yok eder.
Maliye Bakanı’na çağrıda bulunuyorum. Bana üç, TMSF’ye üç müfettiş göndersin. Çıkacak rapora razıyım. Herkes borçludur ama biz alacaklıyız. Sen hâlâ yakamızı bırakmıyorsun…
***
Halis Toprak bu kitapçığı okuryazarlığı fazla olmayan biri olarak yazmış. Ancak, içinde anlattığı olaylar vahim. Ancak, içinde anlattığı olaylar vahim. Büyük malvarlığının hangi AKP’lilere, onların yakınlarına ve yandaşlarına peşkeş çekildiğini, ucuza satıldığını, hatta bazı iktidar milletvekilleri tarafından kendisine mallarının ucuza kapatmak amacıyla şantaj yapıldığını iddia ediyor. Hele bir de AKP Milletvekili Salih Kapusuz olayı, AKP’li bakanlardan Mehmet Aydın’ın damadı olayı var ki!
Eğer bir ülkede adına “Devlet, adalet, hak, hukuk” denilen kavramlar varsa, bu kavramlar birleri tarafından para, rant ve siyasi çıkar uğruna toprağa gömülmediyse, ilgili makamlar “Acaba Halis Toprak doğru mu söylüyor, yoksa yalan mı” diyerek bu işin üzerine gitmeli, gerçekleri ortaya çıkarmalı ve kamuoyuna açıklamalıdır.
Eğer yazdıkları doğruysa vahimdir. O takdirde TMSF ve onun başındaki Ahmet Ertürk, değilse Halis Toprak hesabını vermelidir. Toprak kitapçığın son sayfasında şöyle diyor:
“Biz Ertürk gibi belgesiz değiliz. Bahsi geçen resmi belgenin hepsi mevcuttur. Talep edildiği takdirde gönderirim.”
Hükümet şimdi buyursun, iddia edilen bu rezaletin, yağmanın büyük peşkeşin üzerine gitsin.
Kim gidecek, kim!..
