Kaynak
'Oysa dünya döner...'
Galileo, 1633
'Oysa pislik kokar...'
Galilea, 2005
İslamistan Türkiye'sinde terör ile temizlik nedense aynı mantıkla açıklanabiliyor: Müslüman teröristlerin İslamiyet adına yaptıkları terör nasıl İslamcı terör diye nitelenmiyorsa, Kuran'ın temizliğe verdiği
önem ve değere rağmen ülkemizdeki uygulanışı İslamcı bir temizliğin varlığını kanıtlamıyor. Terörün nasıl dini yoksa, zaten temizlik de bu haliyle iman içermiyor pek.
Bu mantık aynı zamanda, 'temizlemek'ten niçin 'öldürmek' anlaşıldığını açıkladığı gibi, silip süpürmek, ortadan kaldırmak, yok etmek eylemlerine de benzeri anlamlar yüklüyor ve belki de bazılarını, yaşadığı ortak mekânlarda 'ben varım, buradan geçtim' izleri bırakmaya koşulluyor. Kimileri kurban kestiği, mangal yaptığı çimlerde bıraktığı artıkları, torbaları pislik değil, 'yok edilmediğinin' kanıtı olarak algılıyor belki de.
O artıkları pislik diye nitelese, ertesi hafta yine geleceği mekânı kirletir mi yoksa? Sokaklara, caddelere saçtığı çöpler, aslında çöp değil, parmak çocuğun yolunu bulabilmek için serptiği çakıl taşlarına eşdeğer, 'buralardan ben de geçtim'e delalet ediyor. Ama bazıları öldürmek anlamında temizlememeye o kadar özen gösteriyor ki, biri gelir, örneğin belediye saçtığı çöpleri kaldırır, 'varlık izleri'ni yok eder diye, ne olur ne olmaz ardında kokusu kolay çıkmayacak işaretler de bırakıyor (Bkz. Piknik yerlerinde henüz mangalda yakılmamış ağaç dipleri, duvar köşeleri vb.)
Dört bir yanı denizlerle çevrili bir ülkede, bırakın deniz kültürü, denizcilik filmleri izlese 'Kara göründü !..' tekmilini bile aklında tutamayanların 'kara'dan siyahı anladığı, 'kara insanı'ndan da 'siyah insan' çakozlayanın ise köşe yazarı oluşturulduğunu düşünürsek, ister istemez bir soru takılıyor akla: Haydi sivil (uygar) birikimleri belli, askerlik yaparken de mi öğrenemediler 'kara'nın ne olduğunu? Kara Kuvvetleri'ni de 'siyah kuvvetler' mi sanıyorlar acaba?
Hepsi öğrenmiyor değil. Güzelliği korumayı, ortak mekânlara saygıyı öğrenen, hatta üslenen var. Ancak bazıları internet kullanmayı, düğmelere basarak e-mail yazmayı öğrendiği zaman bile halkının ahlak, din, şeref ve etik değerlerinden neyi anlıyor ve bendenizin imansız şerrine karşı bakın hangi düzeyde savunuyor:
'Sanıyorum senin problemin Fransa'da seni edecek bir Fransız bulamaman. Oraya gidip bakın bende sizdenim, ahlak, din, şeref, etik gibi mefhumları tanımam size tapıyorum deyince hemen yakışıklı Fransızlar seni etmek için sıraya girecekler sanıyordun. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı anlaşılan. Bence sen gel Diyarbakır'a, oralarda sana bir saat kadar tahammül edebilecek kadar çaresiz, kara bıyıklı Kürt bul ve biraz rahatla. Yada Git Fransa'daki Agne kasabasına, ahlaki degerleri senin gibi dostlar bulabilirsin. Çocukların götür varsa, belki bir paket sigaraya, yada lastik karşılığında onlarada müşteri bulursun.
Yazının başındaki resmi rutuş yapan fotoğrafçı iyi rutuş yapmış yada 30 sene önceki resmin falan olmalı..
Geçen TV'de gördüm seni. Sişko ayı gibi bir kokonaya benziyorsun. Herhalde ayna ile pek aran iyi değil. Sana şifalar diliyorum. Sahi sen nereli idin? Tokat'ta yada Hakkari'de bir köylünün kızı isen hiç şaşmam. Bu ruh hali buna işaret ediyor.
Raşit Karadeniz, silentnomor@yahoo.com'
İşte ben böylelerinden söz ediyorum, sayın okurlar. Çoğunluk olduklarını da düşünmüyorum. Ama varlar ve savundukları değerlere yakışmıyorlar. Kültür birikimi buysa, kültür ne? Eleştiri, polemik yeteneği, zekâ buysa düzey ne olabilir? İstanbul'u megapol yapan, besleyen, dolduran ve kirletenlerden kiminin düzeyi, ne yazık ki bu. Kirin, pisliğin altında yatan, feromon (koku salgısı) saçarak, 'ben varım, buralardan geçtim,' çöpleri bırakarak dolaşan CEVHER bu. Yontulmayı bekleyen hammadde bu. Buyrun eğitin, öğretin, yontun, inceltin. Hiç olmazsa takım elbiseli kravatlıları vekilleri olur, 'havaya' silah sıkmakla yetinirler.
Uygarlığa inanan ve insanlığa saygılı sizlere sabır ve metanet diliyor, bendeniz nihayet yaz tatiline çıkıyorum. Son iki yazımı küfürle yerenlere karşı coşkulu ve yoğun övgülerinize çok teşekkür ederim. Tabii ki kimseye papuç, sütunumu da boş bırakmayacak ve tatil süremde eski güftelerimden bir demet yayımlayacağım.