17 Haziran 2010
HAMASET
İrfan Tuna
Farklı çıkarlar için kimi sözcüklerin ve kavramların sözlükteki anlamları dışında ters yüz edilerek, çarpıtılarak kullanıldığına tanık olmuşuzdur pek çok kez.
Hamaset sözcüğü de bunlardan biri.
Sözlük anlamı, yiğitlik, kahramanlık ve cesaret olan bu sözcük; yıllardır ülkemizdeki işbirlikçi takımı tarafından bu anlamının dışında, ulusal varlıklarımıza sahip çıkanları aşağılamak için kullanılmakta.
Ulusalcılığı bir suç olarak gören, ulusal varlıklara sahip çıkmayı ‘çağ dışılık’ olarak adlandıran bu işbirlikçi takımına göre; dünyadaki bir avuç haydudun, yeryüzündeki zenginliklere ‘küreselleşme’ adıyla el koymasına karşı çıktığınızda çağdışı kalmış, hamaset yapmış oluyorsunuz, statükocu damgası yiyorsunuz…
Ulusal ve toplumsal yararlarınıza sahip çıktığınızda; TÜPRAŞ’ınızın, Türk Telekom’unuzun TEKEL’inizin, PETKİM’inizin, Erdemir’inizin, limanlarınızın, topraklarınızın, küresel haydutlara ve ülkemizdeki uzantılarına peşkeş çekilmesine karşı çıktığınızda; Kıbrıs’ı Türkiye’den koparmaya yönelik emperyalist dayatmalara ve planlara direndiğinizde; Irak’ın kuzeyindeki Kukla Devlet’e onlar gibi bakmadığınızda; bu çevrelere göre, hamaset yapmış, çağdışı kalmış oluyorsunuz. Statükocu oluyorsunuz.
Elbette koskoca bir yalandır bu. Üstelik, bu yalan içerisinde hamaset ve çağdaşlık gibi kavramların ters yüz edilerek kullanılması, söylenen yalanın boyutlarını daha da iğrençleştiriyor.
Bu işbirlikçi takımının en sık tekrarladığı ezbere göre; ’’ Dünya artık değişmiş, küreselleşmiştir. Tek heykelli düzenler yıkılmakta, uluslararası sistem dünyayı insan haklarıyla buluşturmakta, özgürleştirmektedir. Değişen dünya koşullarına, değişime ve uluslararası sisteme direnmek olanaksızdır. Bu hamasettir, çağ dışılıktır, statükoculuktur…’’
Gazete arşivleri, bu ve benzeri yalanların örnekleriyle doludur.
***
İşbirlikçi takımının bugüne kadar sözlük anlamının dışında kullandığı Hamaset sözcüğünün ‘kaderinde’ yeni bir anlam daha kazanmak varmış.
Recep Tayyip Erdoğan’ın, 4 Haziran günü Konya’da yaptığı konuşmada, ’’Hamas terör örgütü değil. Kudüs’ün kaderi İstanbul’un kaderinden; Gazze’nin kaderi Ankara’nın kaderinden: Ramallah’ın, Refah’ın kaderi Konya’nın kaderinden ayrı değil’’ demesinden sonra pek çok şey birbiriyle buluşmuş oldu.
Recep Bey’in bu sözleri, bir yandan Ankara ile Gazze’nin; Kudüs ile İstanbul’un kaderini buluştururken, diğer yandan da Hamas’ı ülkemizdeki siyasetle buluşturmuş oldu. Böylece hamaset yeni bir boyut kazandı.
Bu hamaset kapsamında, İsrail’in, Gazze’ye yardım götüren gemilere önceden açıkladığı gibi saldırıp 9 kişiyi öldürmesinden sonra, 1 Haziran’da Meclis grubunuzda İsrail’e meydan okuyor görünen zehir zemberek bir konuşma yapacaktınız. 4 Haziran’da Konya’da yaptığınız konuşmada Ankara’nın kaderiyle, Gazze’nin kaderini buluşturacaktınız. 14 Haziran’da, Genel Başkan yardımcınız Ömer Çelik başkanlığında bir heyetle ABD’ye, ’’Eksen değiştirmiyoruz, sizlerle olan işbirliğimizi, eksenimizi daha da kalınlaştırıyoruz’’ mesajları gönderecektiniz…
Şimdi, bu siyaseti mazlum halklara pazarlamak görevi yandaş medyadaki ’gazzetecilere’ ve Akapemisyenlere düşüyor…
Bu zor görevi ellerine yüzlerine bulaştırmadan nereye kadar götürebilecekler, ya da götüremeyecekler hep birlikte göreceğiz.