Yer sofrasından iktidar masasınaTürkiye-Suriye sınırında yaşanan çatışmalarla gündeme gelen ve bir süre önce Türkiye’ye davet edilen PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin lideri Salih Müslim ile teröristbaşı Öcalan’ın yıllar önce Suriye’de çekilmiş fotoğrafları yayımlandı. Müslim’in, Öcalan’ın Suriye’de bulunduğu sırada birlikte çektirdikleri fotoğraf, sosyal medyada, ’Tarihi ve siyasi anlamı derin fotoğraf’başlığı ile paylaşıldı. Fotoğrafta Öcalan yer sofrasında Salih Müslim ve aralarında PKK yöneticilerinden Rıza Altun’un da olduğu bir grup ile yemek yiyor. Geçen hafta Türkiye’ye gelen ve Dışişleri Bakanlığı ve MİT yetkilileri ile görüşen Salih Müslim’in İmralı Adası’na götürülüp Öcalan ile görüştürüldüğü iddiaları gündeme gelmişti. Müslim bu iddiaları yalanlayarak, “Keşke bizi götürseler de bu ziyaret olsaydı çok mutlu olurduk” demişti. Müslim, 1977’de İTÜ’den mezun oldu.
Öcalan’dan iktidara kırbaçlı baskı taktiği İmralı canisinin “teröristler silahsız olarak 15 Ekim’de Türkiye’ye gelebilir” açıklaması inandırıcı bulunmadı. Terör uzmanları, “Öcalan AKP’ye kırbaç taktiği uyguluyor” görüşünde
Teröristbaşı Abdullah Öcalan, sınır ötesine çekildiği iddia edilen militanların Türkiye’ye “silahsız” olarak geri dönmeleri için 15 Ekim tarihini belirlerken, terör uzmanları çağrıyı inandırıcı bulmadı. TÜRKSAM Genel Başkan Yardımcısı Prof. Celalettin Yavuz, İmralı canisinin hükümeti tehdit ettiğini belirterek, “Hükümete, sözünü tutmazsa terörün yeniden başlayacağını söyleyerek kırbaç taktiği uyguluyor” dedi. Teröristlerin önemli bir bölümünün Türkiye sınırları içinde kaldığını vurgulayan Yavuz, AKP ve PKK’nın takiyye yaptıklarını ifade ederek şunları söyledi:
Aba altından sopa “Teröristlerin önemli bir bölümü halen Türkiye’de. Bir bölümü de PKK’nın Suriye uzantısı PYD’ye destek olsun diye yollandı. Hasta, sakat ve yaşlılar ise Irak’ın kuzeyine götürüldü. Öcalan, aba altından sopa gösteriyor. Barış elçisi gibi davranıyor. Ama tarih verip o tarihe kadar ‘adım atmazsanız, tekrar teröre başlarız’ diyerek kırbaç politikası yürütüyor. Silahsız mı çıktılar da silahsız dönecekler. Yine silahlarıyla dönecekler. Devletin görevlileri, valisi, askeri, polisi, kaymakamı ne olacağını bilmiyor. Bu süreci sadece Başbakan ve ona yakın olan belki birkaç bakan ile MİT Müsteşarı biliyor.” Terör Uzmanı Kenan Ertürk de, teröristlerin silahsız olarak Türkiye’ye giriş yapma çağrısının “aldatmaca” olduğunu söyledi. Örgütün, şimdiye kadar tek taraflı 6 kez ateşkes ilan ettiğini belirten Ertürk, pazarlık sürecinin 2009’da başladığını kaydetti. Ertürk, şöyle konuştu:
Tam bir aldatmaca “Ateşkesler PKK tarafından ihlal edildi. 2009’da başlayan süreçte hükümetten bazı adımlar atılması istendi. Bunlardan bir kısmı Oslo’da basına sızan bizim bildiğimiz 7 ana talepleri vardı. Olmazsa olmazlarıydı. Şimdi terör örgütü o 7 şartın yerine getirilmesini istiyor. Bu süreci devam ettirecek bir adım atılmadığı için, Öcalan’ın 15 Ekim’e kadar verdiği süre bir anlamda ’bu tarihten itibaren biz eylemlerimize başlarız’mesajı tehdit kokuyor. ’15 Ekim’e kadar silahsız olarak şehre inerlerse’sözü bence bir aldatmacadır. Cizre’deki kontrol noktalarında, yaylada yapılan şenliklerde, Lice’de PKK mezarlığındaki gövde gösterilerinden gördüğümüz kadarıyla terör örgütü zaten şehre inmiş vaziyette. Silahlarını bırakıp şehre inmek söz konusu değil, zaten şehrin içindeler. Bence silahlarını sığınaklarına bıraktılar ve şehirde siyasi çalışmalarını, propagandalarını sürdürüyorlar.”
Avrupa’dan da doktor gitmiş BDP’nin son dönemde gündeme getirdiği Öcalan’ın sağlık durumu konusunda hükümetin İmralı’ya uzman doktor heyeti gönderip, terörist başının sağlık durumunu “dört ana branşta” kontrol ettirdiği ortaya çıktı. 16 Temmuz’da İmralı’ya giden dahiliye, cildiye, göz ve kalp uzmanlarından oluşan heyet, Öcalan’ı kendi branşları çerçevesinde tıbbi kontrolden geçirdi. Uzman heyeti, Öcalan’ın sağlık durumunda herhangi bir sorun olmadığını da bir raporla kayıtlara geçirdi. Bu arada Haziran’da da Avrupa Konseyi’nden bir heyetin, beraberinde doktorlarla Öcalan’ı ziyarete gittiği ortaya çıktı. İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşen dayısı Süleyman Arslan, Öcalan’ı beklediğinden daha dinç ve iyi gördüğünü ifade etti. Arslan, “Başkanı başka türlü göreceğimi sanıyordum. Ama durumu çok iyi. Fiziki durumu da normaldi” dedi.
YENİÇAĞ, 2 Ağustos 2013
O paçavraları askerler indirdi!Pülümür’de PKK’nın dağa taşa astığı örgüt paçavralarını gündeme taşıyan Kamer Genç öfkeli: Erdoğan ve Gül’ün talimatı var, hiçbir şeye müdahale etmeyin diye... Haber çıkınca mecbur kaldılar!
Aşağılık adamlar iftira atıyor Kamer Genç, ölüm tehditleri almasına rağmen “Ben işin üzerine gitmekten pişman değilim” diyerek başladı söze şöyle devam etti: Haber çıktıktan sonra kaldırmışlar. Bazı aşağılık adamlar da diyor ki Kamer Genç mahsus getirdi o flamaları, o bayrakları astı oraya kendisi, şov yapmak istiyor. Bu kadar küçülen, bu kadar aşağılıkça düşünen insanların bu ülkede var olması zaten bu memlekette gerçekleri savunmayı imkânsız hale koyuyor.
Ankara, askeri kışlaya hapsetti O kayanın tepesine benim çıkmam mümkün değil. Öyle bir kayalık yere asmışlar ki ancak özel dağ eğitimi görmüş, kayalara çıkabilecek niteliği olan kişiler getirip oralara o bayrakları, flamaları asabilir. Düşünebiliyor musunuz ne kadar iğrenç iftira atan bir kesim var yani. Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün talimatı var, hiçbir şeye müdahale etmeyin diye. Ama basına intikal edince artık altında kalamadılar. Askerler gidip indirmiş...
PKK’lılar çekilmedi, bölgedeler Bİr çok yerde böyle şeyler var. Ayrıca ‘PKK’liler gitti’ diyorlar! Gitmediler, oralarda etkin durumda duruyorlar. Telsizlerini asker dinliyor. Tunceli’de bir HES patlattılar biliyorsunuz. Bunlar aslında oradakiler tarafından biliniyor. Benim gördüğüm kadarıyla Doğu’nun ve Güneydoğu’nun bir çok yerinde askeri birliklerin pek fazla öyle dışarıya çıkıp da gezdikleri, vadilerde serbest dolaştıkları bir alan yok yani...
Ahmet Takan'ın yazısı
Pülümür’deki paçavraları asker indirdi... PYD’nin başı terörist Salih Müslim’i baş tacı ettikleri gün hava attılardı(!) “Rasulayn’daki PKK bayrağını indirttik” diye. Aynı gün CHP milletvekili Kamer Genç, beraberinde basın mensuplarıyla birlikte gittiği Pülümür Vadisi’nde her yana asılı PKK paçavralarını göstererek sahtekarların yüzlerine esaslı bir şamar indirdi.
Vaay! Sen misin bunu yapan?.. Teröristler ile birlikte işbirlikçi AKP’liler hemen başladılar saldırıya. Kamer Genç’in nasıl tehdit edildiğini dünkü YENİÇAĞ’da okudunuz.
İçinde bulundukları paranoyayı görüyorsunuz. Maçlardaki tezahüratlara bile kanun yasağı koymaya kalkışıyorlar. Bari!.. Bir kanun da Kamer Genç ve onun gibi duyarlı milletvekilleri için çıkarın. Konuşma ve konuşturulmalarını yasak edin. Eğer bu yasağı yine de delerlerse Mehmet Ali Şahin’in önerdiği gibi TCK 312’ye göre müebbet hapis cezasına çarptırın.
CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e Jandarma tarafından iletilen PKK tehdidi ortada duruyor. Gelişmeleri öğrenebilmek adına kendisini telefonla aradım. Öncelikle paçavraların ne olduğunu, indirilip-indirilemediğini sordum. Genç, “asker kaldırdı” dedi. Kamer Genç’ten twvitlerle duyurduğu tehditleri detaylı olarak anlatmasını da istedim. Terör örgütü PKK’dan aldığı ölüm tehditlerini tekrarlamayacağım.
Kamer Genç, “Ben işin üzerine gitmekten pişman değilim” dedi. Genç’e “başka tehdit aldınız mı?” diye sorduğumda şunları söyledi;
“Twitter’dan bana çok saldırıyorlar. Twitter’da AKP ile BDP’liler çok saldırıyorlar. Ben yine twitter’a yazıyorum. Tehdit alıp da ne yapabilirim, eden eder. Artık bu yaştan sonra içimizde de bir ölüm korkusu olmaz yani. Kimseden korkacak halimiz de yok. Bunun baş sorumlusu Tayyip Erdoğan’dır. Biliyorsunuz, ben TBMM’de hep onların yolsuzluklarını, hukuksuzlukları, bu ülkeye yaptıkları ihanetleri dile getirir getirmez, daha Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, kelimesi ağzımdan çıkar çıkmaz oradakiler başlıyorlar saldırmaya. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu bölünme tehlikesinin, Türkiye’nin laik cumhuriyetinin ortadan kaldırılması için AKP ve BDP ile işbirliği olaylarını dile getirdiğim için Tayyip Erdoğan kadrosu hem de BDP ve kadrosu benden rahatsız. Bunlar rahatsız diye ben de mücadelemden vazgeçecek değilim. Tehdit eden eder ben bir şey diyemem. Herkes her şeyi konuşmakta serbest.”
Jandarma’dan aldığınız bilgiyi yetkililere ulaştırdınız mı?
“Basına söyledik, devlet yetkilisi yok ki karşımızda. Kim devlet yetkilisi, Tayyip Erdoğan’a mı güveneceğim, ondan medet umacağım, Abdullah Gül’e mi güveneceğim ondan mı medet umacağım. Eğer başımıza bir sıkıntı gelirse bunun baş sorumlusu Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’dür. Herkes bunu böyle bilmeli.”
Siz basın toplantısını yaptıktan sonra o paçavraların durumunda bir değişiklik oldu mu, indirdiler mi?
“Kaldırmışlar ertesi gün. Bazı vatandaşlar bana diyor ki, sen gittin de nasıl kaldırmadın. Bizim oraya çıkmamız mümkün değil. Zaten orada PKK’lılar da var, oraya gidip tırmansanız zaten hemen birisi ateş eder hemen seni öldürür. Şimdi bazı aşağılık adamlar da diyor ki Kamer Genç mahsus getirdi o flamaları, o bayrakları astı oraya kendisi şov yapmak istiyor. Bu kadar küçülen, bu kadar aşağılıkça düşünen insanların bu ülkede var olması zaten bu memlekette gerçekleri savunmayı imkânsız hale koyuyor. O kayanın tepesine benim çıkmam mümkün değil zaten. Öyle bir kayalık yere asmışlar ki ancak özel dağ eğitimi görmüş, dağlarda uzun zaman kalmış, kayalara çıkabilecek niteliği olan kişiler getirip oralara o bayrakları, flamaları asabilir. Düşünebiliyor musunuz ne kadar iğrenç iftira atan bir kesim var yani.”
Peki, nasıl kaldırılmış?
“Askerler gitmiş kaldırmış. Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün talimatı var, hiçbir şeye müdahale etmeyin diye. Ama tabii bu basına da intikal edince artık altında kalamadılar. Bir çok yerde böyle şeyler var. Ayrıca görüyorsunuz; diyorlar gittiler. Gitmediler, oralarda bayağı etkin durumda duruyorlar. Telsizlerini zaten askeriye dinliyor. Daha yakın bir tarihte orada bir tane bomba attılar dağdaki örgütler Tunceli’de bir HES patlattılar biliyorsunuz. Bunlar aslında oradakiler tarafından biliniyor. Benim gördüğüm kadarıyla Doğu’nun ve Güneydoğu’nun bir çok yerinde askeri birliklerin pek fazla öyle dışarıya çıkıp da gezdikleri, vadileri serbest dolaştıkları bir alan yok yani.”
ÖNEMLİ NOT: Bazı şerefsizler elektronik ileti adresimin şifresini kırarak listemdeki tüm adreslere oldukça bozuk bir Türkçeyle İngiltere’de mahsur kaldığımı ve paraya ihtiyacım olduğuna dair e-postalar göndermişler. E-posta adresimi değiştirip anında gerekli yerlere şikayette bulundum. Parayla pulla işimin olmadığını beni tanıyanlar iyi bilir. Ama bu şerefsizlerin de iyi bilmesi gereken bir şey var; Allah’ın bana verdiği ömür kadar tüm hain, hırsız, namussuz, ırz düşmanı ve alçaklarla her türlü mücadele etmekten bir milim geri adım atmayacağım. Akıllı olun!..
YENİÇAĞ, 2 Ağustos 2013